İKİ SEYYAH


İki seyyah bir şehirden diğerine gidiyormuş. Derken yollarının üstünde taşkın bir dere çıkmış. Tam suyu geçecekler, az ötede korkudan tir tir titriyen yapayalnız ve gencecik bir kadın görmüşler. Adamlardan biri hemen kadının yardımına koşmuş. Onu sırtına almış ve suyu öylece aşmış. Sonra kadını derenin öte yakasında ye...re bırakıp iyi günler dilemiş. Böylece yollarına devam etmişler.

Ancak yolun kalan kısmında öteki seyyahın ağzını bıçak açmamış. Suratından düşen bin parça. Somurttukça somurtuyor. Birkaç saat böyle surat astıktan sonra suskunluğunu bozup şöyle demiş: Ne demeye o kadına yardım ettin? Bir de üstelik ona dokundun. Seni ayartabilirdi! Baştan çıkarabilirdi! Erkekle kadın böyle temas etsin, olacak iş mi? Ayıp yahu! Olmaz, bize yakışmaz!

Kadını sırtında taşıyan seyyah sabırla gülümsemiş: İyi de dostum, ben o genç kadını derenin karşısına geçirip orada bıraktım; sen ne demeye hala taşırsın!..

'' Kimi insan böyledir'' dedi Şems. Kendi korkularını, ön yargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır. İşte asıl yük budur. Zihinlerini zanlarla doldurur, sonra da bunca ağırlığın altında eziliverirler...

Kaynak : Elif Şafak'ın Aşk kitabından

0 Comments: