BENCE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BENCE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


Bırakın hayalleriniz her geçen gün biraz daha büyüsün
Geleceğin size neler vaat ettiğini bilemezsiniz...
O yüzden,
Hayalleriniz ne kadar geniş olursa
Yaşamın size sunacğı fırsatlar da o denli büyük olacaktır...
Yeter ki,
Kapınızı her daim aralık tutun...


Mehpare ÖĞÜT

Unutturacaklarmış sözde SENİ... 
Yıkacaklarmış kurduğun CUMHURİYETİ...
Kusarak besledikleri KİNİ...
Karalamaya çalışacaklarmış SENİ...
Birilerini ürkütüyorsa hala adın...
Korktukları bir şey var belli ki...
Ve...
Değil her On Kasım'da anmak SENİ...
Mütemadiyen yüreklerdesin...
Her şey değişir elbet ama
Değişmeyen tek gerçek SENSİN..


1881  193oo

_Mehpare ÖĞÜT_
.............
Ve bir gün gelecek bir yokluğun içinde bulacaksın kendini.
Hürriyet yok…
Millet yok…
Bayrak yok…
Vatan yok…
Ezan yok…
Adın yok…
Kutsal olan hiçbir şeyin kalmayacak o zaman…
Ve anlayacaksın o gün,
Neden Atatürk’ü sevdiğimi…

_Alıntı_

Unutmadık ~ Unutmayacağız~ Unutturmayacağız



Nefesinle üzerimi ört sevdiğim
bırakıp da ellerimi üşütme beni...


Mehpare ÖĞÜT








Hatırlıyorum da, çocukken yaptığım en büyük çocukluk...
Bir elma şekeri uğruna.
Babamın yeni aldığı ayakkabılarını satmak olmuştu şekerci amcaya...


Mehpare ÖĞÜT


Sevginin emek olduğunu unutmayın...!
Ancak emek verirseniz sevgiye ulaşabilirsiniz. 
"Emeksiz yemek, sevgisiz yürek olmaz"
O yüzden şu an da yanınızda olan sevdiğinize 
sımsıkı sarılmakla başlayın işe
 ve ona duymaktan en çok hoşlanacağı şeyi söyleyin...
"Seni Seviyorum"

Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun...!

Mehpare ÖĞÜT













Bak, tam da şuramda bir yerlerde, anlayacağın, kısacası, yüreğimde... Sana dair, sana ait bir şeyler var içimde...

Kanatlanmayı bekliyor tüm kelimeler ve suskunluğunu bozmayı yüreğim...

Haydi Rastgele...♥♥

Mehpare ÖĞÜT





Her yüreğin uğurladığı yolcusu/ları vardır mutlaka... Ne gidene "dur" demek, ne de gitmek mümkündür arkalarından... 
-Ve bazen öyle gidişler olur ki;
... kavuşmak adına bize düşen tek şey...
-zamanın gelmesini beklemektir kendi adımıza....

__________Mehpare ÖĞÜT__________








Seni özledim demek, sana ihtiyacım var demektir…
Kalk gel demiyorum ama bir arayıp sor demektir…♥


__________Mehpare ÖĞÜT___________





Yine yağmur yağıyor…
Hüzünlerime ne de çok yakışıyor…


Mehpare ÖĞÜT






Yaşıyorum ya sen ona bak…
Bırakıp gidenlerin ardından bakıp da ağlayacak değilim…
Kıymetim bilinmiyorsa şu yalan dünyada
Onlar için ağıtlar yakacak değilim…
Kuru bir rüzgarım belki yapraklarımı döker giderim
Belki sıcak bir meltemim baharda sürgün verir sevgim
Ben yaşıyorum en saf halimle her şeyimi
Ve ne yaparsam yapayım sevilmiyorsam,
Sevdiremiyorsam kimseye kendimi
Suçlu aramam…

Her insan kadar biraz kırılganım
Her insan kadar özgürlüğünü seven
Her insanda olduğu kadar yaralı
Ama ben her baharda açabilirim, yeniden…


  Mehpare ÖĞÜT





Ben hiçbir şeyi unutmam sevdiğimi de zira
Ama yeri gelir unutmuş gibi yaparım orası başka…
Belki bir sınama yöntemi belki de sabrımı deneme işi
Yüreğimi kendimce sorgulama yöntemi…
Gidenlerin gittiği günü milat sayarım
Her geçen güne bir gün adarım
Velhasıl kolay değil yaşanmışlıklarım
Belki de en zorudur yaşayamadıklarım
Lakin yürek bu…
Gitmek ayrı dönmek ayrı iştir
Yetiyorsa yüreği insanın
Dönmek istesin bir kez
Unutmuş gibi yapar ve hatta unuturum da…
Yeter ki geliyorum desin bir
Hiç durmaz kollarımı açarım….

Mehpare ÖĞÜT









Sevgilim olmayan sevgiliye not !!!
Mağlum önümüz Kış…
Bahar’a kadar geldin geldin.
Gelmezsen ben başımın çaresine bakmaya karar verdim haberin olsun !!!
Söylemedi deme.  :-)  ;-)  :-)


Mehpare ÖĞÜT

















Birilerinin birilerini tabir-i caizse salak yerine koymasından nefret ederim…
İnsanların kendisini acındırmasını ise acizlik kabul ederim…
Herkesin iki ayağı var iken
Eli tutar, gözü görür iken
Yaşadığına şükredeceği yerde
Sürekli yakınmasından illallah ederim…
Ben hayatıma birilerini alırken
Birilerini de haberleri yokken silebilirim.
Karar benim vicdan benim…
Hesap sual dahi vermem çeker giderim…
Kalan düşünüp dursun derim…
Ne tükürdüğümü yalar ne de affederim.
Bu yüzden sevenim az da olsa
Ben böyleyim…
Ne değişir ne de beni değiştirmelerine izin veririm.
Ben böyleyim…
Sevene öz, sevmeyene üveyim…


Mehpare ÖĞÜT













Sana ayırdığım zamanların hesabını veremezsin asla…
Hiçbir bahane haklı çıkartmaz seni..
Ne sözler, ne şarkılar ve ne de yaşanmamış bir hayat bağışlayabilirsin bundan sonra bana..
Ben seni bir bilinmezlik deryasının içinde bulmuşken;
Belki de aynı yaralardan muzdaripken;
Belki de ilk defa böylesine hissetmişken;
Sen çekip gitmeyi seçtin hiç düşünmeden.
Ve artık ben de bırakıyorum seni unuttuğun yerde…
Bundan sonra kalbim nereye ben oraya…
Yolun sonu nereye varırsa…
ღღ

Mehpare ÖĞÜT








İnsanın yaralarını sarması, geçmişi yaşanmamış farz etmesi hayli zaman alıyor. Eksilenlerle kalanları karşılaştırdığında, kalanların sayısının az olmasına rağmen aslında en vefalı olanların kalanlar olduğuna hak veriyor. Ve onlara sımsıkı sarılarak unutmak, geçmişe sünger çekmek, yarınlara umutla bakmak, güneşe gözlerini kısmadan bakabilmeyi, yağmurlar altında ıslanmaktan korkmadan haykırırcasına şarkı söylemeyi istiyor tekrardan. Tekrardan yaşamamak adına ise aynı şeyleri ayağını sağlam basıp almamak için yeni yaralar, temkinli adımlarla yürüyor yollarda. Bir çakıl taşının bile ayağına değmemesini umarak. Bir zamanlar kurduğu düşlerin gerçekleşmemiş olması üzse de her ne kadar, başka düşler kurmayı yeğliyor yeniden. Tüm cesaretini toplayıp devam etmek kaldığı yerden. Ama hep güvende olduğunu bilerek…Güvenle bakmak istiyor yarınlara…


◕◕◕◕◕◕◕ Mehpare ÖĞÜT ◕◕◕◕◕◕◕



















Zaman zaman oluyor hani durgunluklarım
Sessiz sedasız takıntılarım
Gözümde büyüttüğüm olaylarım
Yanlış anlaşılmalarım / Anlamalarım
Kendi içimde çözmeye çalıştığım durumlarım…
Bazen bağırmak geliyor içimden
Bazen de susup suskunluğumla ezmek herkesi…
Oluyor yani arada sırada karmaşık hallerim
Yine de her şeye ve herkese rağmen dağıtmak istiyorum
Yüreğimde ki sevgiyi…

Bazen hak etmediğimi düşündüğüm durumlar oluyor
Ağladığım ve boğazımın kuruduğu
Kendimi ifade edemediğim anlar
Hayattan bıkma noktasına geldiğim zamanlar
Yine de şükretmeyi düşürmemeye çalışıyorum dilimden
Benden de zor durumda olanlar var diyerekten.
Aslında ve oysa ki her şey koskoca bir hiçten ibaretken
Her şey olması gerektiği ve olduğu gibi yalnızca.

Yine de devam ediyor hayat her şeye ve herkese inat
İnadına yaşamak inadına sevmek gibi mesela…

Ve ben olduğum gibiyim aslında… Anlayana…


Mehpare ÖĞÜT



Direniş, eylem, taksim, gezi parkı, İstanbul, Ankara, İzmir ve Türkiye !!!

İnsanlar kendi kaderlerini kendileri çizemez ama ülkelerin kaderlerini tayin edebilirler. Seçim zamanında bir takım vaatlerde bulunan insanların temel sorumlulukları arasında halkın isteklerini yerine getirmesi, seslerine de kulak vermesi gerekir. Bu halk ne demek istiyor diye düşünmesi. Eğer ki bu sesler duyulmaz ise neticede bu tür hareketlere de imkan sağlamış olurlar. İşte bu eylemler, direnişler, günlerdir verilen mücadeleler, insan olmanın onuruyla, vatan sevdasının bir sonucu olarak, yılların getirisidir. Şimdi birileri de çıkıp şunu diyebilir. Siz seviyorsunuz da biz sevmiyor muyuz vatanı. Ben böyle bir şey demiyorum. Ben hiçbir ayrım yapmadan sadece kendi penceremden bakıyorum çevreme. Düşündüklerimi kendi hissettiklerimle birlikte dilimin döndüğünce paylaşmak üzere.

Bir bardağa suyu ancak alabileceği oranda doldurabilirsiniz. Eğer ki o bardağın sınırını bilmez ve suyu koymaya devam ederseniz su taşar ve etrafa dökülmeye başlar. Ben eylemleri buna benzetiyorum. Siz aynı bayrak altında aynı ülke sınırları içerisinde farklı ideolojilere sahip insanlarla yaşamınızı sürdürürsünüz. Her şeyi güllük gülistanlık sanırsınız ama bir de madalyonun görünmeyen diğer yüzü vardır. Aslında her şey bildiğiniz gibi değildir ya da biliyorsunuzdur da yapabileceğim bir şey yok diyerek kenara çekiliyorsunuzdur.  Ama yolunda gitmeyen bir şeyler vardır. Belki yıllarca suskun kalmışsınızdır, belki korkmuş, belki başınıza bir hal gelir diyerekten hiçbir tepki verememişsinizdir. Ama günün birinde ağaçlar dile gelir ve “kurtarın bizi” derler. Ve bu sesi duyan güzel yürekli, duyarlı, vatan evlatları çıkarlar meydanlara...  Kendilerince bildikleri doğrularla ve hayatları boyunca insan olabilmenin verdiği vasıflarla sırf o ağaçların sesini duyurabilmek adına başlarlar mücadele etmeye… Sonrasında başka insanlar gelir etraftan çevresini seven, doğayı seven, duyarlı insanlar… Onlar da bu sesi duyarlar, destek olurlar kendilerince. Sonra, başkaları, başkaları derken koca bir ülke bu sesi duymaya başlar hep birden. İşte yılların birikimi sonucu bir ağaç sayesinde başka şeyleri de sineye çeken insanlar bu eyleme destek olma yolunda unuttukları bir takım insani duyguları da bu sayede hatırlayarak yeniden paylaşmayı, birlikte ağlamayı, gülmeyi, sevinmeyi, dostluğu, yardımlaşmayı derken unutmaya yüz tutmuş ne varsa hatırlayıverirler kısa süre içerisinde. Sesler yükselir, yükselir ve kıtalar arasında da duyulmaya başlar. Tepkiler azımsanacak gibi değildir elbette ama duymak istemeyenler her nedense bildiklerini okumaya devam ederler ülkede…

Gelelim sadede… Ben siyasetle içli dışlı olan biri değilim ve işimde olmaz ama doğayı seven, yeşile hasret bir insan olarak şunu deme hakkına da sahip görüyorum kendimi. Doğayı sevmeyen kimseyi sevmez. Doğayı seviyorum deyip de ağaç katledenin sözünü de yalandan sayarım ben. Ağaçlar tıpkı bir çocuk misali… Fidan olarak alırsınız ve ekersiniz, her gün sularsınız ama onu o haşmetli haline getirene kadar yıllar geçer. Düşünün bir ağaç ki kaç kişinin doğumuna, kaç kişinin bu dünyadan ayrılışına, kaç kişinin konuşmalarına şahittir.. Dostlarımızla, sevdiklerimizle iki sohbet edip de huzur bulduğumuz ve gölgesinde serinleyebildiğimiz tek yer ağaç altları değil midir… Reva mıdır kalıp kalıp dökülmüş taş binaların içerisine insanları sıkıştırmak. Küçük esnafı bir köşeye fırlatarak büyük alışveriş merkezlerine muhtaç etmek ve sırf bu alışveriş merkezi için bu ağaçları katletmek. Günlerdir milletçe takip ediyoruz eylemleri, destekliyoruz da... Haklı mıdırlar ? evet haklıdırlar. Şiddet reva mıdır ? Hayır, değildir… İnsanların özgürlük ve haklarına müdahale etme hakkı var mıdır ? Hayır, yoktur… İnsanlar sınırları aşmadan eylemlerini yapabilir. Eğer ki amaç bu ülkenin yararına, insanlar adına güzel bir şeyler için oluyorsa yapılmalıdır da… Ama şiddet olmadan, kimsenin burnu bile kanamadan. Duyarlılığımızı bırakmadan. Sen, ben, o ayırımı yapmadan. Çünkü bu ülke ne senin ne benim hepimizin. Atmaca gibi ülkenin bölünmesini parçalanmasını bekleyen bir takım leş kargalarına fırsat vermeden… Kardeşçe, dostça, ülkemiz için el ele…Hep birlikte… Ne ağaçlarımıza kıyalım ne de birbirimize. İnsanım diyoruz ya hep o zaman insan olabilmenin verdiği tüm özellikleri göstermek adına kulak verilsin bu seslere… Kulak verilsin ki kırdırılmasın bir kardeş diğerine… Birlik ve beraberlik içerisinde ülkesini sevenler olarak kucaklayalım doğamızı, yeşilimizi, insanlarımızı… Mutlu mesut yaşayalım hep birlikte, ileriye doğru yürüyerek.

Ve Peygamberimiz Hz.Muhammed’in (S.A.V) söylemiş olduğu birkaç söze kulak verelim hepbirlikte…

“Yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin" (Tirmizî, "Birr", 16)

Kendisi bir defasında beş yüz hurma ağacını birden dikmiş (İ Hanbel, 5:354) ve bu konuda şunları söylemiştir:
"Bir Müslüman bir ağaç diker de bunun meyvesinden insan, evcil veya vahşi hayvan, veya bir kuş yiyecek olsa, yenen şey diken için bir sadaka hükmüne geçer" (Müslim, "Müsakat", 10)

"Kıyamet kopma anında bile olsa, elinde bir ağaç filizi bulunan onu mutlaka diksin" (Buharî, el-Edebü'l-Müfred, 168)

Davarları yapraklarını yesin diye, bir ağacı sopayla çırpan adama şöyle müdahalede bulunmuştu: "Biraz ağır ol bakalım, ağaca vurarak, onu kırıp dökerek değil, tatlılıkla sallayarak yaprağını dök!" (Üsdü'l-Ğabe, 3:276)


Ülkemi ve doğayı seviyorum… Saygılarımla,,,


Mehpare ÖĞÜT






 Mis gibi çiçek kokularının buram buram yayıldığı, yeşilin binbir tonunun adeta nakış gibi işlendiği, havasına suyuna, taşına toprağına, bin canın feda olduğu memleketimden henüz ayağımın tozuyla geldim gelmesine ama tadı damağımda kaldı adeta…Yeşilliklerin arasından kırmızı gelinciklerin, sarı, leylak çiçeklerin fışkırdığı ve insanın gözünü doyuran, güneşin insanın iliklerine kadar ısıttığı, kuş seslerinin doğanın sesiyle bütünleştiği, uzaklardan gelen kuzuların melemelerinin insanı mest ettiği memleketim,,, her gidişimde içimi sevinçle dolduran, dönüşümde ise hüzün hissettiren şirin memleketim ÇERKEŞ’im… Seni bu kadar sevmemin sebebi ne diye düşünüyorum da  acaba çocukluğumda ki güzellikleri görüp yaşamış olmam ve eski hatıraların beni çekmesi mi yoksa canımdan çok sevdiğim babam ve dayımı koynuna alan toprağının güzel kokmasından mıdır bilinmez ama gerçekten de bir başkasın benim gözümde… Adın gibi şirin mi şirinsin işte…




Mehpare ÖĞÜT






İnsanın kısa bir süreliğine de olsa iş yaşamının getirdiği yorgunluğu atmak için dur demesi ve kendine biraz mola vermesi gerekiyor ve sanırım bu yılın en güzel ayında kendim için yaptığım en güzel şey ve aldığım en doğru karar oldu bu hafta sonu planı.

Sanırım iki ay kadar önce bir arkadaşımdan çıkan fikir doğrultusunda İstanbul – Adalar’a gitmek çok güzel bir fikirdi. Hele ki yola birlikte çıktığınız insanlarla aynı frekanstaysanız değmeyin keyfine. Tam da Gençlik Bayramı’nın denk geldiği gün de Heybeliada’da olmak müthiş keyifliydi. Ama öncelik her zaman Büyükada benim için. Geçen sene Nisan ayında gitmiştim bu sene ise Mayıs ayına denk geldi. Ve önceki yıla bakarak bu sene müthiş bir kalabalık vardı… Hani iğne atsanız yere düşmez ya işte öyle bir kalabalık. Ama çok güzel, çok dinlendirici, kısacası ben ve arkadaşlarım için oldukça keyifli bir hafta sonu tatili oldu. Kaldı ki ardından kullanılacak olan bir on günlük iznimin olması da daha verimli kendim adına.

İstanbul her ne kadar güzel bir şehir ise bir o kadar da yorucu. Bu gidişimle bir kez daha anladım ki ben orada mecbur kalmadıkça yaşayamam. Oranın temposuna alışmış insanlar için diyeceğim hiçbir şey yok elbette ama ben sadece gezmek ve görmek adına kısa süreli gidişlerde bulunabilirim ancak. Ne de olsa insanoğlu için “doğduğu yer  değil doyduğu yermiş vatanı” denilse de sanırım bu söz benim için oldukça uzakta…Sevenler için diyecek bir sözümüz yok elbette… Ama adalar her zaman için favori listemde…

Ne var ki adalara gidip de özellikle Büyükada’da o harika evleri bir kez daha görmek, geçmişte o evlerde yaşayan ve ada ruhunu canlı tutan o dönemlerde yaşama isteği yine depreşti bende. Gerçekten çok isterdim ve eğer ki bana bu dünyaya yeniden gelme şansı verilmiş olsaydı bu tercihimi Büyükada’dan yana kullanırdım kesinlikle… Şu an ki haliyle eski zamanlarda ki halini karşılaştırmak yersiz olur elbette ama yine de gidip görmeye, gezmeye değer bir yer benim için… Üzüldüğüm tek nokta var ki o da insanlarımızın çevrelerine karşı olan duyarsızlığını burada bir kez daha görmek oldu. Geçen sene daha temiz bulduğum yer bu sene pet şişelerin sağa sola fırlatıldığı bir yer haline dönmüş. Önünde ki çöp bidonuna atmak yerine ağacın iki dalının arasına sıkıştırılmış boş su şişeleri adanın doğal dokusunu tamamıyla bozmasa da çirkinleştirmek adına yetmiş de artmış bile… Ben inanın insanlarımızı anlayamıyorum. Neden bu kadar duyarsız !!!! Hepbirlikte korumak ve temiz bir ortamda gezip dolaşmak eğlenmek varken bu tarz şekilde orada gezmek beni gerçekten üzdü. İnsanlığımıza yakışmayacak şeyleri yapmak doğamızda mı var acaba diye düşünüyorum. Ve oraya gelen yabancı turistlere de bu konuda hiç iyi örnek olmuyoruz kanısındayım.
Dilerim ki herkes üstüne düşen görevi yapar ve bu bilinçle çevremizi de korumak adına gerekli çabayı birey olarak gösteririz…

Velhasıl anlatmaya çalıştığım çok güzel keyifli gönlümüzce bir hafta sonu geçirmiş olmanın keyfi ile döndük ait olduğumuz yere… Gitmek isteyenler içinse tavsiyem tam da zamanıdır adanın. Gidin, gezin, eğlenin, tadını çıkarın zamanın….Sevgiler 

Mehpare ÖĞÜT