DÜŞÜNDÜREN YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DÜŞÜNDÜREN YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Dağlık bir bölgede bilge çırağıyla yürürken, oğlan ayağını taşa çarpar ve can acısıyla “Ah!” diye bağırır.

Dağdan, ‘Ah!’ diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder. Merakla:

“Sen kimsin?” diye bağırır ama aldığı tek yanıt; ‘Sen kimsin?’ olur.

Çocuk bu yanıta kızar ve:

“Sen bir korkaksın!” diye bağırır.

Dağdan aldığı yanıt, ‘Sen bir korkaksın!’ olur.

Ustasına bakar ve:

“Ne oluyor?” diye sorar.

“Oğlum dikkat et,” diyen bilge vadiye doğru, “Sana hayranım!” diye bağırır. Ses, ‘Sana hayranım,’ diye yanıtlar.

Usta, “Sen harikasın!” diye bağırdığında, bu kez dağdan, ‘Sen harikasın!’ yanıtı gelir. Çırak şaşırmıştır. Ama hâlâ ne olduğunu anlayamamıştır.

Bilge açıklar:

“Oğlum, insanlar buna yankı derler; ama gerçekte yaşamın ta kendisidir. Yaşama ne verirsen, sana onu yansıtır. Yaşam senin davranışlarının aynasıdır. Eğer yaşamında daha çok sevgi istiyorsan, insanları daha çok sev. Eğer sana saygılı davranılmasını istiyorsan, insanlara saygılı davran. Eğer başkaları tarafından anlaşılmak istiyorsan, önce başkalarını anlamaya gayret göster. Eğer insanların sana hoşgörülü ve sabırlı davranmasını istiyorsan, önce sen hoşgörülü ve sabırlı olmalısın. Oğlum, yaşamda ne ekersen, onu biçersin. Bu doğa yasası, yaşamın her yönü için geçerlidir.


“İnsanların yaşamı tesadüfler sonucu oluşmaz. İnsanların yaşamı onların davranışlarının yansımasından başka bir şey değildir.”


Bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırmıştır.Kurt ormanda oraya buraya kaçmakta, ancak peşindeki avcıları bir türlü ekememektedir.
Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar.
Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir. Kurt adamın
önüne çöker ve yalvarmaya başlar:

'Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak
nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen
biraz sonra yakalayıp öldürecekler.'

Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına
vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra
da avcılara rastlar. Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp
görmediğini sorarlar, köylü 'görmedim' der ve
avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan
sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu
dışar salar.

'Çok teşekkür ederim' der kurt, 'Bana büyük bir
iyilik yaptın' 'Önemli değil' der köylü ve tarlasına gitmek üzere
yürümeye baslar.
'Bir dakika' diye seslenir
kurt: Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım,kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok. Köylü şaşırır: 'Olur mu, ben senin hayatını kurtardım.'
'Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan
bir şey yoktur' der kurt.

'Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım.'

Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk
üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar
verirler.

Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. ' Ne vefası ' der kısrak,
'Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum,gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni
böylece kapıya kovdu...

Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe
rastlarlar. 'Ben hizmetin değerini bilen bir efendi
görmedim' der köpek, ' Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime koyunlarını korurum,yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur...'

Kurt köylüye döner, 'ışte gördün' der. Köylü deson bir çabayla 'Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni
ye' diye cevap verir.

Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri,tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir.
'Her şeyi anladım da' der tilki 'Bu küçücük torbaya sen nasıl
sığdın?' Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar:
'Gözümle görmeden inanmam...'
İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki
köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar.
Köylü eline bir taş alır ve 'Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık' diyere torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar.

Sonra tilkiye döner,
'Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın'
der. Tilki de 'Benim için bir zevkti' diye cevap
verir. O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır,
bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden
elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür. Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter:
'Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey
yokmuş...'




Genç kadın cıvıl cıvıl çocukların, koşup oynadığı, eğlenceli çığlıklar attığı bir parka yaklaştı usul usul. Bu eğlenceli çığlıklar onun hayal kırıklığıyla dolu yaşantısında hiçbir anlam ifade etmiyordu. Yinede birşeyler okuyup vakit geçirmek maksadıyla oturdu bir banka.
Yaşadığı günün öncekilerden farksız, renksiz ve umutsuz olduğunu düşündüğü bir anda; küçük bir çocuk yaklaşıverdi yanına. Elinde bir çiçekle ansızın giriverdi düşleriyle gerçekler arasına. Başı önünde idi küçük çocuğun, "Bak ne buldum" dedi heyecanla. Umursamaz ve küçümseyen tavırla şöyle bir göz attı çocuğa.
Küçücük elleri arasında yaprakları yıpranmış, ya yağmur almamış ya da yeteri kadar ışık, solgun bir çiçekle bekliyordu başucunda.
Sahte bir gülüş fırlattı çocuğa, ölmüş çiçeğini de alıp bir an önce başından gitmesi tek dileği. Gitmek şöyle dursun iyice yerleşmişti çocuk kadının oturduğu banka. Çiçeği yaklaştırdı burnuna "Kokusuda güzel, kendisi de, bu yüzden kopardım onu, sizin için." deyiverdi bir anda.
Çiçek ne parlak kırmızı, ne de canlı ışıltılı görünmüyordu. Yine de alması gerektiğini düşündü çiçeği, yoksa gitmeyeckti bu küçük afacan başından. "Tam da istediğim gibi" dedi sevinmiş görünmeye çalışarak.

Çocuk çiçeği eline vermek yerine, nedeni olmadan havada tutmuştu öylece. İşte o zaman, o an farkına varmıştı çiçeği tutan çocuğun gözleriyle göremediğinin.
Boğazına bir şeyler düğümlenmişti. Göz yaşları engel tanımıyordu artık. Küçük çocuğa zorlukla "Dünyanın en güzel çiçeğini bana getirdiğin için teşekkür ederim." diyebildi ancak.
Küçük çocuk o mutsuz, karamsar kadına neler kazandırdığının farkında bile olmadan "Önemli değil" dedi ve tekrar karıştı arkadaşlarının oyununa neşe içinde.
Kadın oturup kaldı. Bu küçük çocuğun görmeyi nasıl başardığını düşündü öylece.
Eski bir söğüt ağacının salkım saçak dalları altında, kendisine acıyarak oturan bu kadının acı çektiğini nasıl hissetmişti? Belki de o küçücük yüreği ile görüyordu dünyayı. Bu küçük yürek ona öğretmişti hayattan tat almayı, güzellikleri keşfetmeyi. Sorun dünyada yaşananlarda değil, kendisindeydi. Güzellikleri görmeyi kendisi reddetmişti çoğu zaman. Bu küçük çocuk öğretmişti ona, taktir etmeyi hayatın her saniyesini.

Dünyası değişmişti yaşanan dakikalar içerisinde. Solmuş çiçeğin bütün kokusunu içine sindirirken; O an gülümseyerek baktı küçük çocuk, elindeki çiçekle yaklaşıyordu hayatını değiştirmek üzere yaşlı bir adama



Alıntıdır…