DÜNYA YAZARLARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DÜNYA YAZARLARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
“Seni herkesten çok sevmiş, ama senin tarafından hiç tanınmamış olandan, hep seni beklemiş, ama senin tarafından hiç çağrılmamış olandan kalan bir miras.”
“Evet, şimdi, bundan sonra kim yaş günlerinde sana hep beyaz güller yollayacak? Ah, evet, vazo boş kalacak, bir zamanlar yılda bir defa olsun etrafında esmiş olan o hafif nefes, hayatımdan sana gelen o küçücük rüzgar, evet, o da solup gidecek! ”


"Odandan çıkman gerekmez, masanda oturmaya devam et ve dinle..
Dinleme bile, sadece bekle..
Bekleme bile
Gerçekten sakin ve yalnız ol
Dünya özgürce sunacaktır kendini sana..
Maskesinden sıyrılmak için başka seçeneği yok
Huşu içinde yuvarlanacaktır ayaklarının dibine..."


Franz KAFKA



Kuşkusuz, insan kavga ettiği şey haline gelir... Kızgınsam ve siz de bana kızgınlıkla karşılık verirseniz sonuç ne olur? Kızgınlık artar. Ben neysem siz de o olursunuz. Ben kötü isem ve siz kötü bir şekilde benimle kavga ediyorsanız kendinizi ne denli haklı hissederseniz edin siz de kötü olursunuz. Ben acımasız isem ve siz beni haklamak için acımasız yöntemler kullanıyorsanız siz de benim gibi acımasız olursunuz. Ve biz bunu binlerce yıldır yapıyoruz. Nefreti nefret ile karşılamanın dışında bir yaklaşım yok mu? Kızgınlığımı yatıştırmak için şiddet dolu yöntemler kullanıyorsam doğru amaç için yanlış araç kullanıyorum demektir ve doğru amaç yok olur. Bu yaklaşımda kızgınlığın anlayışı yok; kızgınlığı aşmak yok. Kızgınlık hoşgörü ile incelenmeli ve anlaşılmalı; şiddet yöntemleri ile alt edilecek bir şey değil o. Kızgınlık birçok nedenin sonucu olabilir ve bunlar algılanmadıkça ondan kaçış yoktur.

Düşmanı, haydudu yarattık ve bizim de düşman olmamız, husumeti hiçbir şekilde sona erdirmeyecek. Husumetin nedenini anlamalı ve onu düşünce, his ve eylemlerle beslemeyi durdurmalıyız. Bu sürekli, benliğe dönük farkındalık ve zeki esneklik isteyen çetin bir iş, çünkü biz neysek toplum ve devlet de o. Düşman ve dost, bizim düşünce ve eylemimizin sonucu. Husumeti yaratmaktan biz sorumluyuz; o zaman kendi öz düşünce ve eylemimizin farkında olmak, düşman ve dost ile ilgilenmekten daha önemli, çünkü doğru düşünce bölünmeyi durdurur. Sevgi, arkadaş ve düşmanı aşar.

Krishnamurti








Yalan zeka işidir, dürüstlük ise cesaret.
Zekan yetmiyorsa eğer yalan söylemeye, cesaretini kullanıp
dürüst olmayı dene...


Victor Hugo




Bir zaman gelir, bütün çıkış yolların kapatılmıştır. Odanda oturursun, bedenindeki, boğazını sıkıştıran, gözlerinin ardındaki gözyaşı torbacıklarında tehlikeli bir biçimde sıkışan o batışan ağrıyı duyarsın. Tek bir sözcük, tek bir el kol devinimi, derken içinde sıkışıp kalmış her şey -irinleşmiş pişmanlıklar, kangrenleşmiş kıskançlıklar, yerine getirilmemiş fazla istekler- öfkeli, erksiz gözyaşları, belli bir kişiye yönelik olmayan boğucu hıçkırıklar ve zırlamalarla dışına taşar. Seni kucaklayan kollar yoktur. "Hadi, uyu, yok bir şey" diyecek bir ses yoktur. Yeni ve korkunç bağımsızlığında, az uykudan, gergin, aşırı duyarlı sinirlerden kaynaklanan o tehlikeli uyarıcı ağrı, kartların bu kez sana karşı hileli biçimde karılmış olduğu, hala da üst üste yığılmakta oldukları duygusuna kapılırsın. Senin bir çıkışa gereksinimin vardır, çıkışlarsa mühürlenmiştir. Gece gündüz kendin için yarattığın o daracık tutukevinde yaşarsın. İçinde fokurdayıp duran o dağarcığı serbest bırakmaz, setteki bir yarıktan dalga dalga akmasını sağlamazsan patlayacağını, parçalanacağını duyumsarsın. Böylece alt kata iner, piyanonun başına geçersin. Tüm çocuklar dışarıdadır; ev dingindir. Klavyede keskin akorların sesi duyulur, omuzlarındaki ağır yükün birazını yitirmenin ferahlığını duyumsamaya başlarsın.


Sylvia PLATH



Düşündürücü kısa bir öykü okumaya ne dersiniz ?

"Herkesin hırsız olduğu bir ülke varmış" diye baslar Italo Calvino'nun "Kara Koyun" adlı öyküsü. Ama istisnasız herkesin.

Gece olunca, insanlar maymuncuklarini ve fenerlerini yanina alir ve komsusunun evini soymaya gider.
Gün dogarken geri döndüklerinde yüklerini almislardir. Ama her seferinde kendi evlerini de soyulmus bulurlar.
Ülkede herkes çok mutludur, kimse kaybetmez,çünkü herkes birbirinden çalar ve bu dolasim, son kisi ilk kisiden çalana kadar sürer.

Bir gün, nasil olmussa, dürüst bir adam ortaya çikar. Gece oldugunda, çanta ve fenerle disari çikmaktansa evinde kalip roman okumayi tercih eder.Hirsizlar geldiginde ise evde isik yandigini görüp soymak için içeri girmezler. Ve bu durum bir süre devam edince, ahali bir konunun açikliga kavusmasini ister:
-"Çalismadan yasamak senin tercihin, ama baskalarini bir sey yapmaktan alikoymaya hakkin yok."

Bunun üzerine dürüst adam, geceleri evinden çikar, fakat hiçbir sey çalmaz. Döndügü zaman evini hep soyulmus bulur. Ve bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek tek bir seyi kalmaz. Dürüst adam soygun yapmadigi için soyulmayanlar digerlerine göre daha zenginlesmekte ve artik çalmak istememektedir. Dahasi, dürüst adamin evi de artik bombos oldugu için o evi soymaya gidenler de yoksullasmaktadir. Zenginler, kendileri için soygun yapmak üzere maasli hirsizlar tutmaya baslar. Zengin fakir ayrimi giderek çogalir. Zenginler mallarini korumak için polis teskilati ve hapishane de kurarlar. Birkaç yil geçtikten sonra, artik kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmemektedir, sadece zengin ve yoksul vardir; Ama hâlâ hirsizlik yapmaktadirlar.

Tek dürüst adam ise daha işin başında açlıktan ölmüştür..



Italo CALVİNO