MUTLULUK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MUTLULUK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster



Alıp da başımı gitsem diyorum
Nereye,
Nasıl ve
Kiminle…
Bir başıma gitsem yaşayamam
Sevdiklerimi almak istesem
Kaçı gelir benimle
Bu sıcak, bu hengame
Başım ağrıyor yine
Uyuyamadım gece
Sıcak bir taraftan
Memleket bir taraftan
İsyan etsem kime ne
Sevdiğim
Sen uyuyorsun şimdi yanı başımda
Bense şehri izliyorum
Yüzlerce ışık altında ki şehrimde
Bir gün belki de
Mutluluk hakim olacak ümidiyle
Gecenin bir yarısı
Kalktım dolaştım evin içinde
Düşünmek istemiyorum aslında
Hiçbir şeyi…
Yine de izin vermiyor kalbim
Düşündükçe daralıyorum
Daraldıkça bunalıyorum
Gözlerimin aradığı bir şey var
Ama ne !
Biliyorum aslında
Biliyorum da dilim varmıyor söylemeye
Adına mutluluk dediğimiz
Hani şu küçüklüğümüzde yaşadığımız
Etrafa neşe saçtığımız
Çığlıklarımızla ortalığı yıktığımız
İçimizin içimize sığmadığı
Mutluluk dolu günler
Özlemim ona dair
Elimizden kaçırdığımız
Belki istemeden
Belki de bilmeden
Bir türlü yakalayamadığımız
Mutluluk…
Hani şu çocuksu günlerimizden geriye kalan
Gözlerimizin ışıldamasına yansıyan…
Şimdi çok uzaklarda gibi görünen
Ama ortaya çık da kavuşalım diyecek kadar da yakın olan
Mutluluk….
Bulana, verene, alana parfüm gibi bulaştırılan…


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
05 - 08 Temmuz 2019



Herkes mutsuzsa mutlu olanlar kim !
Kuma gömüp de kafamızı
Görmezden geliyoruz olan biten her şeyi
Sırtımızı dönüp gerçeğe
Yalanlara inanıyoruz hep birlikte…
Varımızı  yok edenlere
Yok edenlere inanmayı tercih ediyoruz
Her nedense…
Oysa ki yaşanacak bir dünya varken
Yaşanmaz hale getiriyoruz el birliğiyle
Güneşi gömüp karanlığa
Çıkacağımızı sanıyoruz düzlüğe…
Kaldı ki yaşanacak ömrümüz var
Görecek nice günlerimiz
Yalandan kim ölmüş diyemeyiz
Doğrular varken
Güzele çirkin
Doğruya yanlış
Sadece düşünün
Bunlar ne için
Ya da kim için
Bilmeliyiz…
Düşünün bir kere!

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
2018






 iki gönül bir olunca...

yaşamak ne güzel 






Evvel zaman içinde, hayatın anlamı üzerine düşünen zengin bir tüccar yaşarmış. Bir gün Mısır’da yaşayan bir bilgenin ününü duymuş. Söylenenlere göre bu bilgin kendisine sorulan bütün soruları cevaplayabiliyormuş. Hemen oğlunu yanına çağırıp ondan bu adamın yanına gitmesini ve bilgeye “mutluluğun sırrı nedir?” sorusunu sormasını istemiş.

Delikanlı yorucu bir yolculuğun ardından sözü edilen bilgenin sarayına varmış. Bilge genişçe bir salonda insanların sorularını cevaplıyormuş. Sıra kendisine geldiğinde delikanlı da sorusunu sormuş.” Efendim ben size mutluluğun sırrını sormaya geldim, herkes hayatı boyunca mutluluğun peşinden koşuyor fakat çok az insan mutluluğu yakalayabiliyor. Lütfen beni aydınlatın.” Demiş. Bilge sakin bir tavırla konuşmaya başlamış,” Evlat, şimdi sorularına cevap aryan o kadar çok insan var ki… istersen iki saat sonra gel. Hem herkes dağılmış olur hem de senin soruna daha ayrıntılı bir cevap verebilirim. Şimdi sana bir kaşık verip kaşığın içine de iki damla zeytin yağı damlatacağım. Sen elinde kaşıkla beraber sarayımı gez, bahçelerimi dolaş; ama dikkat et kaşıktaki yağı sakın dökme.”

Delikanlı bilgenin dediği gibi yapmış. Elinde kaşıkla beraber sarayın bölümlerini ve dışarıdaki o eşsiz bahçeyi dolaşmış. İki saat sonra geri döndüğünde bilgeyi yalnız bulmuş. Sabırsızlanarak sorusunu tekrarlamış delikanlı . Bilge yine o sakin tavrıyla konuşmaya başlamış,” nasıl , sarayımı beğendin mi, odalardaki el işi İran halıları nasıldı, ya bahçedeki nadide güller, peki mutfağımda ki enfes yemeklere ne diyeceksin?” Delikanlı afallamış, çünkü kaşıktaki yağı dökmemek için o kadar dikkatli yürümüş ki etrafındaki hiçbir şeye dikkat etmemiş. Bilge bu defa daha ağır bir tavırla,” şimdi tekrar elindeki kaşıkla beraber git; ama bu defa gezerken halılara ,yemeklere, güllere, süs eşyalarına… dikkat et” demiş. Delikanlı tekrar gitmiş,bu defa etrafına dikkat ederek gezmiş. Bilgenin yanına döndüğünde, gördüğü her şeyi tüm ayrıntısıyla anlatmış. Bilgenin güldüğünü fark eden delikanlı elinde tuttuğu kaşığa bakınca, yağı döktüğünü fark etmiş. Bilge gülümseyerek “ işte evlat” demiş,

"Mutluluk etrafı seyrederken kaşıktaki yağı dökmemektir!”





Uzat ellerini sevgilim
onlar ne kadar da sıcak bilemezsin
güven yüklü ellerin...
hele ki gözlerin yok mu
bir içimlik değil ömürlük kahve dolusu...
seninle huzurluyum yanındayken
daha özgür, daha barışcıl ve daha güzel
seninle mutluyum yanındayken
daha sevecen, daha kadınsı ve daha coşkulu
seninle mutluyum yanındayken
daha, daha ve daha çok seven...

Mehpare ÖĞÜT