YAĞMUR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
YAĞMUR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster



Küçük, muttarid, muhteriz darbeler 
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz 
Olur dembedem nevha-ger, nagme-saz 
Kafeslerde, camlarda pür ihtizaz 
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler... 

Sokaklarda seylabeler ağlaşır 
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır; 

Bulutlar karardıkça zerrata bir 
Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir; 

Bürür bir soğuk, gölge etrafı hep, 
Numayan olur gündüzün nısf-ı şeb. 

Söner şimdi, manzur olurken demin 
Hayulası karşımda bir alemin. 

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere; 
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere. 

Geçer boş sokaktan, hayalet gibi, 
Şitaban u puşide-ser bir sabi; 

O dem leyl-i yadımda, solgun, tebah, 
Surur bir kadın bir rıda-yı siyah 

Saçaklarda kuşlar -hazindir bu pek! - 
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek. 

Öter guş-ı ruhumda boş bir enin, 
Boğuk bir tezad-ı sukun u tanın; 

Küçük, pür heves, gevherin katreler 
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz 
Olur muttasıl nevha-ger, nağme-saz 
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz 
Küçük, pür heves, gevherin katreler... 

YAĞMUR 
(Günümüz Türkçe'siyle) 

Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar 
Kafeslerde, camlarda titreşerek 
Durmadan türkü söyler, ağıt yakar 
Kafeslerde, camlarda titreşerek 
Küçük, tekdüze, ürkek vuruşlar 

Sokaklarda seller ağlaşır 
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır; 

Bulutlar karardıkca zerrelere bir 
Ağır, olgun dalgalanma gelir; 

Bir soğuk gölge çevreyi bürür, 
Gündüzden gece yarısı görünür. 

Söner şimdi, görünürken demin 
Maddesi karşımda bir alemin 

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere; 
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere. 

Geçer boş sokaktan, hayalet gibi 
Koşarak bir çocuk, başı örtülü 

O sıra, andığım gece, solgun ve bitkin, 
Sürür bir kara çarşafı bir kadın 

Saçaklarda kuşlar - acıdır bu pek! - 
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek. 

Öter ruhumun kulağında boş bir inilti, 
Boğuk bir sessizlikle tınlamanın çelişkisi 

Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar 
Sokaklarda, damlarda hep titreşir 
Ezgi söyler durmadan, ağıt yakar 
Sokaklarda, damlarda hep titreşir 
Küçük, istek dolu, inci gibi damlalar... 

Tevfik Fikret 
(1897)





en gizli silahımla üstüme çevirdiğim
kendimi vuruyorum bir kuşluk vakti
çıkıp geliyorsun delibozuk suretinle
en güzel yerinde mürdüm erikleri

değil mi okyanus ortasında sürüklenen
bir ceviz kabuğu yaşamak
değil mi ölümle kol kola yürürken
korkusuzca kendinden korkmak
- bembeyaz çarşaflar üstüne her gece
alacabulaca bir ölüm düşüyor
her gece çarşaflar üstüne bembeyaz
ellerini
ver
ellerim
üşüyor

kendimi vuruyorum bir kuşluk vakti
çekildiği yerde bütün denizlerin
doğacak güne kavisler çizerken
el değmemiş oynak kalçaları yarin

değil mi aynalardan soyutlanmış bir bakış
büyük gedikler açıyor utanç duvarımda
değil mi rüzgarlara vuruldukça ben
ince bir yağmur büyüyor dudağımda
- bembeyaz çarşaflar üstüne her gece
alacabulaca bir ölüm düşüyor
her gece çarşaflar üstüne simsiyah
saçlarını
ver
saçlarım
üşüyor

Mehmet Ali YILMAZ




Yine yağmur yağıyor…
Hüzünlerime ne de çok yakışıyor…


Mehpare ÖĞÜT