TENİNİ TERİNDEN KISKANDIM

"Kulağımda, hüzne akan şarkı gülpembe,
Parmaklarımda sana yazılan her sözcük,
Gül kokulu yüreğine gebe"



Gidiyorum, ılık nefesini yüreğime kuşanıp kırık hayallerin son kentine gidiyorum Gidiyorum, karakışları mevsimlerden eleyip dudaklarına baharlarını doldurmak için el çekiyorum divanlardan Yetim düşlerimi buruşturup eteklerimi çekiyorum yetim kıyılardan Gidiyordum, bir gün sana " sen " diye gelmek için gidiyorum Artık saçlarına aydınlığı giydirdiğim yıldızları toplamadım bu gece gökyüzünden Ve bu sabah, bir yudum terin toprağa düşmesin diye avuçlarını açıp sana el pençe divan duran sevda bulutlarını artık kaldırmadım tatlı düşlerindenÇünkü, yüreğimi "yüreğine" emanet etmiştim



Gidiyorum, bir gün yüreğine " nefes " diye dönmek üzere gidiyorum Gitmeden son kez dokunuyorum gözlerinin duruluğuna Son kez yüreğimle baharların ıslak öpücüklerini konduruyorum yüreğinin kuru dudaklarına Oysa ben kendimi pusulasız yollara vurduğumda sen uyuyordun Kirpiklerinde dinleniyordu hırçın dalgalar Avuç içlerinde sığınmış rüzgarlar, mayasız ateşleri içiyordu yanardağın küçük kurnalarından Ben sana bakarken zaman durmuştu sanki Bakakalmıştım sana Yüreğinin nabzını hissedebiliyordum yüreğimde Her nefes alışında saçlarına doğru eğilip kulağına usulca "seni seviyorum" diye fısıldamak isterdim Off dokunmaktan öte, gözlerin duruluğunda baharları soludum sadeceDilimde lal olan kelimeler içten icten sana yanıyordu Sana bakarken sular durmuş, hayırsız fırtınalar sevdamıza susmuştu Çünkü ben seni izliyordumNefes alışını, yeni bebegin ellerini oynatmasi gibi parmak uçlarını oynatmanı izliyordum uzaklardan İşte o an herşeyi unutup ; tenini " terinden" , gözlerini " kirpiklerinden " kıskandım Çünkü, gül yüreğini sadece ben öpmeliydim ve gözlerinde sadece ben görmeliydim Cennetin gül desenli kelebeklerini Ben, seni " senden " kıskandım gülüm



Sıcak yüreğimi, soğuk ellerine bırakıyorum olur da bensiz satırlarda üşümeyesin diye Gayri sen varken alnımın yazgısında, gözlerini giyiniyorum üzerime Kırlangıcların dualarını alıp avuçlarına umuda kanatlasam , orda sen olmalıydın Aldığım nefeste, sen yaşamalıydın Gözlerimi, gözlerine yumup esen yele veriyorum sensizliği Gidiyorum, yüreğimi yüreğine emanet edip gidiyorum Artık yalnızlıgın gölgelerinde yudum yudum özlemleri yakıp bir umut ateşinde ısınacaksın


Biliyorum, gidince en çok seni " sana " anlattığım senli satırlarımı özleyeceksin Bir anahtar deliğinin ardına gizlenmiş Cenneti, gözlerinin ovalarına seren kelimelerimi arayacaksın yorgun kağıtların suskun nefeslerinde Bulutsuz düşlerin , yıldızsız gecelerin ardında takılıp rüzgarları avuçlarında çıplak denizleri senin gözlerin için yaktığım satırlarımı özleyeceksin En çok yüreğine dokunduğum " yüreğimi " özleyeceksinYüreğini yıldızlara yaslayıp özlemi demleyeceksin gecenin karanlık çaydanlıklarındaHasretim büyüyecek damarlarında, duvarlar dilini yutmuşcasına suskunluğun maskesini giyinecek Beni arayacaksın bensiz cümlelerin sen kokan satırlarında Bir sigara daha yakacaksın dumanını dağların yüksek yamaçlarına yolladığın Kesmeyecek bir daha Küllüklerde öldürdügün sigara izmaritlerinle sönmeyecek hasretimSeni şimdiden özlediğim gibi sende "beni" özleyeceksinHer dokunuşumda saçlarına gelincikleri seren ellerimin kücüklügünü arayacaksın avuç içlerinde Temmuz gecesi sebebsizce üştüğünde titreyen tenine gözlerimi sermemi dileyeceksin Hasreti kanatıp özleyeceksin Belki de en çok parmak uçlarının üşümüşlüğüne gözyaşlarımı ateşlere rehin verdiğim gözbebeklerimi özleyeceksin Merak etme, ne zaman yüreğin üşürse yanardağları giyinip sana geleceğim Kan ter içinde kalsam da üşümüş yüreğine sıcak iklimlerin ılık meltemlerini giydireceğim Ve bir damla hüznünde "ölümün üşüdüğü" yüreğine sürgünler revâ görülürse, canımı kaybetme pahasına sürgün mahkemelerini ateşe vereceğim



Şimdi gidiyorum,



Yokluğumda gülümse ne olur Her gülüşünde yıldızları sereceğim karanlıklarına Yalnızlığın kör duvarlarında yaslayıp beni düşün hayallerin ötesinde Her hayalinde ben avuç avuç güneşi ekeceğim ıslak yağmurlarınaVe bensizlikte sana yazdıklarımı okuyup dualarında an ismimi Andıkça ismini, yüreğimle düşeceğim yüreğinin düş fakir ovalarına



Gidiyorum, biliyorum Bulutlar bir başka serilecek yağmurlara Yağmurlar hep bensizliğin cığlıklarını taşıyan kulaklarına Ve gece katransı olup karanlıkları bırakacak duvarlarına Ben, senin yüreğinden öteye hiç gitmediğimi düşün



--- Yazımı bitirmiştim ancak yağmurun ıslak taneleri bulunduğum internet cafenin soğuk camlarında can çekişiyordu sanki Yağmur sağnağı altında klavyeye parmaklarımı bırakıp yüreğimi yazdım satırlara



" Güneşle başladığım satırlara, yağmurun ıslak taneleri tanıklık etti Sanki, beni uğurluyorlardı Belki de her yağmur tanesinde senin ellerin vardı Kim bilir

Seni düşündüm, satırlarımı bırakıp
Gözlerinin, sesinin özleminde dışarıya çıktım
Yağmurun her cama vuruşunu, senin yüreğin bilip
İplik iplik yağmura aldımadan delicesine ıslandım
Gökten süzülen damlaları sen bilip
Seninle dans eder gibi yağmurlarla dans ettim

Birazdan gökkuşakları açacak burada
Bilmiyorum sen ne yapıyorsun uzaklarda ?
Ben, gökkuşığının boynuna sarılıp
Seni yüreğinden öper gibi usulca gökkuşağını gözlerinden öpeceğim"

İsmail SARIGENE
2006

0 Comments: