Ş A İ R A N E

Search This Blog

30 Haziran 2025

ATEŞİN HAFIZASI

Haziran 30, 2025 2
 ATEŞİN HAFIZASI

 

Bir ormanda başlar sessizce,
önce yapraklar fısıldaşır, sonra dallar…
Gökyüzü birden kararır.
Ve ne varsa yeşil,
ne varsa canlı,
ateşe doğru eğilir.

Yangın sadece bir alev değildir.
O, bazen insanın içindeki en derin çığlıktır.
Kimi zaman bir çocuğun terk edilmiş oyuncağında yanar hayat,
kimi zaman bir ağacın yüz yıllık gövdesinde.

Bir çam ağacı tutuşur mesela,
ve biz sadece alevi görürüz —
oysa o ağaç, nice kuşun yuvasıdır,
bir çobanın gölgesi,
bir çocuğun anısıdır.

Yangın, sadece ormanı değil,
bir halkın hafızasını da yakar.
Toprağın altında uykuda bekleyen tohumlar bile
bir daha aynı sesle filiz veremez.

Bazı yangınlar ise görünmezdir…
İnsanın içinde yanar yavaş yavaş.
Bir sözle, bir susuşla,
bir ayrılıkla başlar.
Ve ardından diller yanar, eller titrer,
ve gözler… en çok gözler yanar.

Ateş bazen doğanın öfkesi,
bazen insanın ihmali,
bazen kaderin oyunudur.
Ama ne olursa olsun,
her yangın bir sessizlik bırakır geriye.
Kül…
bir tür yas dilidir.

Ve biz, o küllerin arasında
yeniden doğmayı öğreniriz.
Çünkü bazı tohumlar sadece
ateşle uyanır.


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL


19 Haziran 2025

ELMA ŞEKERİ

Haziran 19, 2025 2
ELMA ŞEKERİ

 




Aklıma nereden düştü ?, canım mı çekti ne ! Orasını çok karıştırmayayım çünkü canım bir şey çekerse onu bulur buluşturur yerim ne de olsa. Ama bir elma şekeri olsaydı hiç de fena olmazdı hani...


Okulun sömestri dönemlerinde, yaşı bizim gibi elli üstü olanlar, kısacası 70'li 80'li kuşakların iyi bildiği üzere, zamanımız oynamak, oynamak üzerine kuruluydu. Evde oyuncaklar, sokakta arkadaşlar. Bize yetiyordu elimizde olanlar. Bazılarımız kaliteli oyuncaklara sahipken, bazılarımız da pazardan alma oyuncaklarla oynardı. Ama paylaşmayı bilirdik sevdiklerimizle.. Şimdi paylaşmak kelimesi bile silinmiş lugatimizden.


Her sömestri döneminde okulun son günü öğretmenimiz bir kitap okumamızı isterdi ve dönüşte o kitabın bize ne kattığını anlatmamızı. Şimdilerde kitap yazan çok, okuyanın az olduğu dönemlerdeyiz. Ama gerçekten bilinçli ve düzenli bir şekilde okuyup, yazan çizenlere saygım sonsuz... Ne de olsa çağımız teknoloji çağı.


İnsan olarak bazılarımız gerçekten doyumsuz, sorumsuz, vurdumduymaz ve çok da ukala. Neden mi ?


Bazı insanlar var yokluktan gelir; yokluğun ne demek olduğunu bilir ve aldığı her şeyin, harcadığı her kuruş paranın kıymetini bilir. Çünkü zor kazanmıştır ve tekrar kaybetmek istemez. Bunu başkalarına muhtaç olmamak için yapar en çok da... Kimileri gibi sonradan görme değildir. O sonradan görmeler var ya hani, unutup bir önceki hallerini paranın esiri olmuşken unuturlar her şeyi ve herkesi. Çünkü o insanların dostlukları sadece paranız kadardır. Çoksa çok, azsa az...Bir de havaları vardır ki ne siz sorun ne de ben söyleyim. Ama eşeğe altın semerde vursan eşek yine eşektir hani.


Bazı insanlar ise sorumsuzdur... Sevdiklerini umursamaz. Aman sen de, ne hali varsa görsün diyen türdendir. Ama etrafa fazlasıyla akıl veren. Sanırsın ki ondan başka kimse yoktur şu dünyada sorumluluklarını yerine getiren. Oysa sorumsuzun önde gideni, hatta yaratıcısıdır kendileri. Ne evine, ne köyüne, ne de yanındakilere sahip çıkar, bırak sahip çıkmayı hiç acımadan sokağa bile atar...Görüp izliyoruz tv'lerde kapak olan.


Bazı insanlar vardır vurdumduymazdır. Hiçbir şeye aldırış etmeyen, hiçbir şeyi dert edinmeyen. Dinlermiş gibi yapıp başka işlerle aklını oyalayan. Anlayışsız, duygusuz. Ne ölenin acısına üzülür, ne de sevinir bir başkasının mutluğuna. Kısacası adı üstünde yazılı vurdumduymaz ne de olsa...


Sayacak çok şey var ama bir elma şekeri ile çıktım yola nerelere geldim sonunda... Aslında anne usulü elma şekeri tarifi verecekken neler yazdım böyle. Belki de bilinenleri bir de ben yazmak istedim kendi dilimce, bakmadan elma şekerinin tadına. Ama hiç de eskisi gibi değil ne insanlar, ne de o çok sevdiğim elma şekerleri. Dünya yanıyor, insanlık ölüyor. Savaşlar, çığlıklar, yıkılan binalar, ölen insanlar. Geriye kalan ise yaşamak ile ölmek arasında kalan, gözleri korkuyla bakan hayatlar. Bizler ise oturduğumuz yerde klavye tepelerinde yukarıdan gelecek bir iyilik bekliyoruz dünya üzerine... Sen bu dünyaya ne verdin de ne istiyorsun ki... Bir çocuğun başını okşamadan, yaralı bir gönle dokunmadan, dilsiz bir cana sahip çıkmadan... Bekleme boşuna. Hayat kısa ne de olsa, zaten kuşlar da uçuyor. Ölen ölüyor kalan sağlar bizimdir diyelim her uyandığımız güne. Oysa bu dünya üç günlük değil miydi hani. Ekip biçip gidecektik sonunda. Bırakmazlar yavrum sana bırakmazlar yanına. Ne bu dünyayı ne de ekeceğin tarlayı. Oysa elma şekeri yemek, değil miydi herkesin hakkı...



Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL

Haziran 2025

14 Haziran 2025

HOŞ SOHBET DOSTLUKLAR

Haziran 14, 2025 0
   HOŞ SOHBET DOSTLUKLAR


İnsan, hayata tutunmak için çoğu zaman bir dal arar. Kimi zaman bu bir anı olur, kimi zaman bir kitap ya da bir şarkı... Ama en çok da bir dost eli, bir dost sesi olur o dal. Kalpten kalbe kurulan sessiz köprülerdir dostluklar. Uzun suskunluklara rağmen aynı yerden devam edebilmenin konforudur. Hele bir de hoş sohbetle süslenmişse bu dostluk, insanın içini ısıtan bir kış güneşi gibi olur.

Hoş sohbet dostluklar, sadece konuşmakla ilgili değildir aslında. Göz göze geldiğinde bile anlaşılan, lafı dolandırmadan ama incitmeden söyleneni anlayan, zaman zaman birlikte susmayı da bilen dostluklardır bunlar. Aynı çayın dumanında dertleşmektir, aynı şarkıda geçmişe gitmektir. Bazen gecenin bir vakti edilen bir telefon konuşmasıyla rahatlamaktır, bazen sadece “Ben buradayım” diyen bir mesajla güç bulmaktır.

Böyle dostluklarda zaman farklı işler. Aylar geçse de, bir araya gelindiğinde sanki dün görüşülmüş gibi bir sıcaklık yayılır ortama. Ne hesap vardır içinde ne de beklenti... İçtenlik vardır, güven vardır, hatırlanmanın o tarifsiz kıymeti vardır.

Hoş sohbet dostluklar, kalbin en kırılgan yerine iyi gelir. Çünkü biliriz ki, bir kelimeyle bile iyileştiren insanlar vardır bu hayatta. Kalabalıklar içinde kaybolmuşken bile, bir dostun sesi insana yeniden yolunu buldurabilir.

Bu yüzden ne zaman bir dostla kahkahalar eşliğinde içilen kahvenin tadı damağımızda kalsa, bilmeliyiz ki o anlar hayatın gerçek zenginliğidir.


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL

HAZİRAN 2025

05 Haziran 2025

KURBAN BAYRAMI: ET DEĞİL, GÖNÜL PAYIDIR ASIL OLAN

Haziran 05, 2025 2
KURBAN BAYRAMI: ET DEĞİL, GÖNÜL PAYIDIR ASIL OLAN

 


Bayramlar büyürken daha güzeldi derler ya hani... Sanırım biraz doğru. Ama ben yine de her Kurban Bayramı geldiğinde içimde o eski sabahların telaşını hissediyorum. Belki artık yeni ayakkabılarla uyumuyorum gece ama hâlâ bayram sabahı erken kalkma isteğim bitmedi.

Bu yazıyı da işte tam böyle bir sabahın eşiğinde yazıyorum. Ankara’nın sabah serinliği camdan içeri süzülürken, içeride eski bayramlara dair anılar usulca yürüyüp geliyor.

Bayram Sabahı Ritüeli

Bizim evde bayram sabahı her zaman erkenden başlardı. Babam sessizce hazırlanır bayram namazı için camiye gider, annem mutfakta telaşla kahvaltıyı kurardı. Bir yandan da bayram hazırlıkları son hızıyla devam ederdi. Konu komşu, eş dost kurbanla ilgili son hazırlıklarını yapardı... O çocuk aklımla, mahallede kesilecek kurbanlık hayvanlara biraz hüzün duyar, biraz da korkardım. Ama bir yandan da paylaşmanın, etrafa dağıtmanın ne kadar önemli olduğunu herkesten dinleyip anlamaya çalışırdım.

Bayram sabahları başka kokar gerçekten. Sadece kavurma ya da taze pişen ekmek değil; evin içinde sevgi, birlik ve bir garip huzur kokusu olur.

Çocukluk Bayramları: Harçlık, Şeker, Koşuşturma

Sokakta bayramlaşmaya çıkan çocukların sesiyle uyanmak... Şeker toplama telaşı, cüzdana konan bayram harçlıkları, biraz utangaç biraz heyecanlı "Bayramınız kutlu olsun" deyişlerimiz...

Artık şeker toplamıyoruz belki ama o samimiyeti özlüyorum. Şimdi çocuklar ekran başında, biz büyükler zamansızlık bahanesiyle çoğu kişiyi sadece sosyal medya mesajıyla kutluyoruz. Oysa ne çok şeyi kaçırıyoruz...

Kurban: Sadece Et Değil, Empati de Kesiliyor mu?

Kurban Bayramı’nın en temel anlamı olan “paylaşmak” sanırım biraz unutulmaya başladı. Kurban kesmek sadece dini bir vecibe değil; aynı zamanda halimizi hatırımızı unutan kalpleri hatırlatma vesilesi. Etin üçte biri fakir fukaraya ayrılır deriz ama... bir gülüşü, bir selamı, bir ziyareti ayırabiliyor muyuz hâlâ birbirimize?

Belki bu bayramda etten çok kalbimizi bölüşsek, belki bir yalnızı ziyaret etsek, ya da küs kaldığımız bir dostun kapısını çalsak… Bayram biraz daha bayram olurdu.

Bayram Notu: Kendine de İyilik Et

Şunu da unutmadan: Bayram sadece başkalarıyla değil, kendinle de yeniden barışma fırsatıdır. Kendine bir kahve yap, çocukluğuna dön, güzel bir bayram sabahını hatırla. Biraz gülümse. Çünkü en güzel paylaşım bazen bir içten tebessümdür.


Kurban Bayramınız mübarek olsun. Et değil gönül dağıttığımız, kavurma değil dostluk pişirdiğimiz, eski günleri yad ettiğimiz sıcacık bir bayram olsun hepimize,,, ÜLKEMİZE...



Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL

05 HAZİRAN 2025