BİR ÜNLÜ "LUCİANO PAVAROTTİ"

Luciano Pavarotti, 12 Ekim 1935'te İtalya'nın Modena şehrinde doğdu. Babası Fernando fırıncıydı ve aynı zamanda müzikle de ilgileniyordu. Annesi Adele Venturi ise sigara fabrikasında işçi olarak çalışıyordu. İki odalı bir apartman dairesinde yaşayan, fakir bir ailede büyüdü Pavarotti.
2. Dünya Savaşı nedeniyle aile 1943 yılında şehir dışına taşınmak zorunda kaldı. Bir çiftlikte küçük bir oda kiraladılar. Pavarotti'nin müzikle ilk tanışıklığı, babasının günün önemli tenorlarından oluşan müzik arşiviyle başladı. Bunların içinde Beniamino Gigli, Giovanni Martinelli, Tito Schipa ve Enrico Caruso vardı. 9 yaşındayken kasabalarındaki küçük kilisenin korosunda söylemeye başladı. Ayrıca, bu dönemde kısa süreliğine Professor Dondi ve eşinden ses dersleri almıştı.

Erkek çocukların pek çoğunda olduğu gibi küçük Luciano da futbola çok meraklıydı ve kaleci olmak istiyordu. Schola Magistrale'den mezun olduktan sonra kariyeriyle ilgili bir ikilemle yüzleşmek zorunda kaldı. O, profesyonel bir kaleci olmak istese de annesi onu öğretmen olmaya ikna etti. İki yıl öğretmenlik eğitimi alsa da ilerleyen yaşlarda müzik tutkusu baskın geldi. Müzisyen olmak istiyordu Luciano. Ancak müzisyenlik, günün şartları düşünüldüğünde riskli bir işti.

Bunun farkında olan babası, isteksiz ve gönülsüz kabul etti oğlunun isteğini. Fakat bir şartı vardı. Luciano'ya özel bir oda verilecek, ancak 30 yaşına kadar müzikte başarılı olamazsa kendi yaşamını ailesinin müdahalesi olmadan başka bir yolla kazanacaktı.
Profesyonel Müzik Yaşamına Doğru...

Luciano, 1954 yılında 19 yaşındayken müzik öğretmeni ve profesyonel tenor olan Arrigo Pola ile müzik çalışmalarına ciddi bir şekilde başladı. Arrigo ailenin maddi durumunu bildiği için para talep etmeden dersi verdi Luciano'ya.

Müzik çalışmalarına ağırlık veriği bu süreçte Luciano hayatını kazanmak için part-time işlerde çalıştı. Önce ilkokul öğretmenliği yaptı. Bunda başarılı olamayınca sigorta satıcısı olarak çalıştı.

Profesyonel müzik çalışmalarının ilk 6 yılında ücret almadan küçük kasabalardaki resitallerde görev aldı. Ses tellerinde bir nodül oluştuğu dönem Ferrara'da verdiği başarısız konser sonucunda müziği bırakma kararı aldı. Pavarotti, durumundaki ani düzelmeyi, bu kararla gelen psikolojik çözülmeye bağladı. Nodül yok olmuştu. Yıllar sonra otobiyografisinde de bu konuyla ilgili olarak şöyle yazacaktı: "Öğrendiğim her şey, benim için başarması çok güç olan sesime yeniden kavuşmak için bir araya gelmişti adeta!"
İtalya'da 1961 yılında tenor olduktan sonra başta Hollanda, Viyana, Londra, Ankara, Budapeşte ve Barselona olmak üzere birçok Avrupa tiyatrosunda görev aldı. Dünya genelindeki stadyumlarda on binlerce kişiye verdiği konserler ve düet albümleriyle iz bırakan "Büyük Luciano" Pavarotti, sanat çevrelerinin dikkatini ilk kez sahne aldığı Covent Garden'da 1963 yılında çekti.

Güney ve Kuzey Amerika, Asya, Afrika, Avrupa ve Avustralya'da birçok kez konser verdi. Böylece dünyanın birçok farklı yerinde en çok konser veren 3 tenordan biri olma unvanını kazandı. Ardından, Modena'da genç şarkıcıları eğitecek bir okul açtı.

Pavarotti, İtalyan lirik repertuarının gerçek yorumcusu olmasını sağlayan ince sesi ve karizmatik sahne performansıyla 1960 ve 1970'li yıllarda şöhret basamaklarını çıktı ve kendisine gerçek bir hayran kitlesi oluşturdu.
Ünlü tenor, Placido Domingo ve Jose Carreras ile düzenlediği "Üç Tenor" konserleriyle, birçok şarkıcıyla ortak söylediği düetleriyle ve hayır konserleriyle hayranlarının kalbinde taht kurdu.


"Nota Okumayı Bilmiyor" İddiası
2002'de 36 yıllık menejeri Herbert Breslin ile yollarını ayırdı. Bu öfkeli ayrılışın ardından 2004 yılında Breslin'in kaleme aldığı "The King & I" (Kral & Ben) isimli sansasyonel kitap yayımlandı. Breslin kitabında, Pavarotti'nin nota okumayı bilmediğini öne sürüyor ve operadaki performansını kıyasıya eleştiriyordu. Pavarotti, 2005'te BBC'nin yaptığı röportajda nota okumayı bilmediği yönündeki iddiaları yalanlayacak, sadece bazen bazı orkestra bölümlerini takip etmekte zorluk yaşadığını belirtecekti.

2001'de Kennedy Center Onur ödülünün sahibi oldu. İki dalda Guinnes Rekorlar Kitabı'na girdi: Perde kapandıktan sonra alkışlarla en çok sahneye çağrılma rekoru (165 kez) ve en çok satan klasik albüm.

SON'a Yaklaşırken…

2003'ün sonlarında "Ti Adora" isimli son derlemesi dinleyicilerle buluştu. 13 Aralık 2003'te asistanı Nicoletta Mantovani ile evlendi. Alice isminde bir kızları oldu.
2004'te 69 yaşındayken 40 yılı aşkın süre boyunca sahne aldığı yerlerde veda turuna çıktı. Operadaki son sahnesini 13 Mart 2004'te New York Metropolitan Opera'da aldı. Daha sonra aşırı kilo aldığı ve hareket güçlüğü yaşadığı için sahnelere veda etmek zorunda kaldı.

Mart 2005'te boyun ameliyatı geçirdi. Aynı yılın temmuz ayında larenjit nedeniyle Maksika'daki "3 Tenor" konserini iptal etmek zorunda kaldı. 2006 başlarında sırt ameliyatı geçirdi ve enfeksiyon kaparak Amerika, Kanada ve İngiltere'deki konserlerini iptal etmek zorunda kaldı. 10 Şubat 2006'da İtalya Turin'de 2006 Kış Olimpiyatları açılış töreninde son performansını sergiledi.

Performansının sonunda uluslararası seyircilerden gecenin en uzun ve en güçlü alkışını aldı.

Ünlü tenor, 6 Eylül 2007 günü pankreas kanseri sonucu böbrek yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.

Dünya genelinde hayran kitlesi oluşturan Pavarotti, sıcak gülümsemesiyle, Napoliten folk şarkılarını söylediği sırada terini sildiği beyaz mendiliyle, pop şarkıcılarıyla yaptığı düetlerle, on binlerce kişiye hitap ettiği stadyum konserleriyle, Bosna savaşı sırasında U2'nin solisti Bono'yla düzenlediği konserle ve neşeli Noel şarkılarıyla Pekin'den Buenos Aires'e tüm sevenlerinin kalbinde iz bıraktı.




Pavarotti her yıl düzenli olarak Modena'da yapılan "Pavarotti ve Arkadaşları" adındaki yardım konserlerinde sunuculuk yapmıştı. Bu konserlerde müzik endüstrisinin her alanından katılan şarkıcılar Birleşmiş Milletler organizasyonları için para toplamaktaydılar. Bu yardımlar Bosna, Guatemala, Kosova ve Irak'taki savaş mağdurları ve aileleri için kullanılıyordu.
Bosna'da savaştan sonra Mostar kentinde Pavarotti Müzik Merkezi adını taşıyan bir merkez kurdu ve müzisyenlere yeteneklerini geliştirmeleri için şans tanıdı. Bu sebeple, 2006 yılında Saraybosna şehri kendisine fahri hemşerilik ödülü verdi.
1998 Aralık ayında 25,000 kişinin hayatını kaybettiği Ermenistan depreminde zarara uğrayanlar için yardım konserleri verdi.
Milenyum gelişim hedefleri, HIV/AIDS, çocuk hakları, gecekondu mahalleleri ve fakirlik gibi konularda halkı bilinçlendirdiği için 1998 yılında Birleşmiş Milletler Barış Elçisi seçildi.
2001'de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komisyonu tarafından, tüm dünyadaki mülteciler için para toplama konusundaki gayretlerinden ötürü Nansen Madalyası'yla ödüllendirildi.



Pavarotti Hakkında Bilmediklerimiz

ABD'de kısaca "The Big P." diye anıldı.
Soyunma odası ile sahne arasında büyük mesafe bulunan mekânlar onun için özel tasarlanan ve hayranları tarafından "Pavamobil" olarak adlandırılan bir elektrikli golf aracından yararlanırdı.
Önemli konserlerden sonra konser salonu ya da kaldığı otel yakınlarında özel davetlilere yemek verirdi. Ancak kendisi bu yemeklere ya hiç katılmaz ya da çok kısa süre görünmekle yetinirdi.
Restoranlarda en çok siparişini verdiği yemek, jambonlu ve polentalı (mısır unu peltesi) dana şinitzeldir.
Perde kapandıktan sonra 165 kez sahneye çağrılma rekorunun sahibidir.


2 Comments:

KARA'MIZ dedi ki...

Merhaba Mehpare Hanım,
Facebook'a düzenli girmeyişim,yanıtlarımı da aşırı geciktiriyor!.Üzülerek beliteyim ki ne bu koflaşmış halkın uyanacağı,ne de yurtsever aydınların sığınacağı bir liman var.

Emperyalizm (AB-D) ve işbirlikçi yönetim,Ülkeyi parçalatmak için bir iç şavaşa götürmek çabasında.

Gelen şehitlere tepkiz kalma,Syriye'ye hırlama bir iç şavaş arayışıdır!

Saygılar,
Ömer Akbıyık
Not: Facebook yerine buradan göderiyorum yanıtımı.

KARA'MIZ dedi ki...

Merhaba Mehpare Hanım,
Facebook'a düzenli girmeyişim,yanıtlarımı da aşırı geciktiriyor!.Üzülerek beliteyim ki ne bu koflaşmış halkın uyanacağı,ne de yurtsever aydınların sığınacağı bir liman var.

Emperyalizm (AB-D) ve işbirlikçi yönetim,Ülkeyi parçalatmak için bir iç şavaşa götürmek çabasında.

Gelen şehitlere tepkiz kalma,Syriye'ye hırlama bir iç şavaş arayışıdır!

Saygılar,
Ömer Akbıyık
Not,Facebook yerine yanıtımı buradan gönderiyorum.