İÇİNE KAPANIKLIK



Hem kişiye hem de yakın çevresine zarar veriyor, içine kapanık ruh hali...Sosyalleşememek, öz güveni oluşturamamak, duygu ve düşüncelerini açıklayamamak gerçekten zor bir durum...Düşünebiliyor musunuz? Düşüncelerinizi ve d
uygularınızı karşı tarafa aktarmada zorluk yaşıyorsunuz, kızarıyorsunuz, bozarıyorsunuz, sesiniz titriyor, yutkunuyorsunuz velhasıl her türlü olumsuzluk sarıveriyor bütün vücudunuzu...Titremeler de cabası...O anda, neler hissetmez ki insan...Kendine kızar, yetiştirilme tarzına kızar, uyanık, sosyalleşmiş insanlara imrenerek ya da kıskanarak bakar...Kısaca, yaşamı zindan eder kendine...

Hacettepe Üniversitesi'nde Yüksek Lisans yaparken, bir arkadaşım vardı, verdiğim özellikleri taşıyan...Çok iyi bir insandı; ama sıkılgan, bayan arkadaşlarla konuşması sırasında heyecanlanan bir kişilik yapısı vardı arkadaşım Ahmet'in...Zayıftı...Çocukken geçirdiği nefrit hastalığı nedeniyle kilo alamıyordu...Soğuk içeceklerden uzak durmak zorundaydı...Herkes buz gibi suları içerken o, ılık da değil, ısıtılmış su içerdi...Çok çabuk hastalanırdı...Bütün bu olumsuzluklar, onu ister istemez içine kapanık hale getirmişti...Ben, yakından ilgilenirdim, Ahmet'le...Bir tek bana açılırdı...Çünkü diğer arkadaşlarım dalga geçerlerdi zayıflığıyla...İbrahim hariç...O da benim gibi, sıcak bir yaklaşım gösterirdi Ahmet'e...Zamanla, samimiyetimiz arttı...İbrahim ve benim yanımda kahkahalar atabilir hale geldi...Yüz hatlarında gülümseten mimikler oluşmaya başladı...Mutluydu...Onu anlayabilen arkadaşlarını nihayet bulabilmişti...Grubumuza da isteyerek katıldı...Uyardığımız arkadaşlarımız da olumlu davranmaya başlayınca, Ahmet, grup içinde de mutlu olmaya başladı...

Gel zaman git zaman, çok ilginç bir şey oldu...Ahmet, kız arkadaşlarımızdan Gülşen'e ilgi duymaya başladı...İlk ben hissettim bakışlarından...Sanıyorum, Gülşen de hissetmişti ilgisini...Korkuyordum, karşılıksız bir aşka tutulmasından...Gülşen'in Ahmet'e karşı davranışlarını hemen gözlem altına aldım...Onun da sanki Ahmet'e ilgisi var gibi görünüyordu...Bu durum cesaret verdi bana...Önce Gülşen'le konuştum...Evet, yanılmamıştım, ilgi duyuyordu Ahmet'e...Bu ilgisi, acıma duygusuyla oluşmamıştı çok şükür...Sonra Ahmet'e durumu aktardım...Gülşen'in de onu sevdiğini söyledim...Çok mutlu oldu...Ağladığını saklamaya çalışsa da ben fark ettim...Ona doğru bakmadım...

Ertesi gün Gülşen, evlenme teklif ederse, kabul edeceğini söyleyince, Ahmet'e durumu aktardım..."Bak Ahmet! Yanıtı belli olan bir teklifte bulunacaksın...Cesaretini topla ve Gülşen'e evlenme teklifini yap..."dedim… Tamam, dedi, sevinerek…Gün ve yer ayarladık...Ahmet'le Gülşen'i oraya gönderdik...Biz İbrahim'le sonuçtan emin bekliyoruz...İki saat sonra Gülşen geldi; ama suratı asıktı...Eyvah! Ne oldu? derken Gülşen açıkladı: "Gittik, oturduk...Ahmet'in teklifi yapmasını bekledim; ama o, teklifte bulunmadığı gibi, masayı terk edip gitti...Çok bozuldum..."dedi… İnanılır gibi değil, nasıl olurdu böyle bir şey! Bir telefon kulübesinden telefon ettim Ahmet'e...Ağlayarak konuştu..."Teklif edemedim; çok zorladım kendimi; ama teklif edemedim...Sonra da kendime kızıp masayı terk ettim..."dedi...

Gülşen'e dönerek, görüyorsun durumu dedim...Gülşen gülerek, çağır onu hemen, aynı yere gelsin, dedi...Yeniden telefon ettim ve son durumu Ahmet'e aktardım...Sonrası çok ilginç...Bunlar buluştular ve Gülşen, Ahmet'e evlenme teklifinde bulundu, Ahmet teklifi kabul etti ve kısa bir süre sonra evlendiler...

Şimdi durumları nasıl derseniz, çocukları olmadı ne yazık ki; ama çok mutlular… Antalya'ya yerleştiler...Orada her ikisi de öğretmenlikten emekli yaşamlarını sürdürüyorlar...İçine kapanık olmak, gerçekten zor bir durum…

Richard Benedici diyor ki: “İnsanın yapabileceği en büyük fenalık, kendisine olan güvenini kaybetmesidir…” Doğru söze ne denir?..

Asım ERDOĞAN


0 Comments: