KÖRLER ÜLKESİ - Ş A İ R A N E
“Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası.” – Cemal Süreya “Yaşamak değil, Beni bu telaş öldürecek…” – Özdemir Asaf “Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya.” – Gülten Akın “Cıvıl cıvıldı gözleri Yeni dağılmış bir ilkokul gibi.” – Can Yücel “Duyguluysan işin zor, Yaşamda yeniksindir.” – Özdemir Asaf “İçim hem kimsesizdi hem kalabalık.” – Edip Cansever “Hüznümle vedalaşmayı bana öğretmediler.” – Gülten Akın “Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, Başka türlüsü güç.” – Turgut Uyar “Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta.” – Didem Madak “İçime gene Yolculuk mu düştü, nedir?” – Orhan Veli “uçurumlar var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında kendiyle kendi arasında.” – Nilgün Marmara “Sen ki saçından tırnağına kadar Bir hürriyete bedelsin.” – Turgut Uyar “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz.” – Edip Cansever “Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler.” – Özdemir Asaf

Bu Blogda Ara

28 Kasım 2014

KÖRLER ÜLKESİ


Dere tepe, dağ ova dolaşmasını seven tek gözlü bir adam varmış, yürür yürür gidermiş, gider gider yürürmüş...
Bir gün uzaklarda renkleri karmakarışık bir köy görmüş yaklaşmış köye doğru, yolları bir tuhaf, evleri bir tuhaf, insanları bir tuhafmış köyün...

Girince köyün içine anlamış meseleyi, körler köyüymüş burası, kadınların, erkeklerin, çocukların, velhasıl herkesin sımsıkı kapalıymış gözleri...
Gezginci adam karar vermiş burada yaşamaya: Hiç değilse benim bir gözüm var, diyormuş, körler ülkesinde şaşılar kral olur, derler, bende bunların başına geçer yaşarım

Körlerin gözleri yokmuş ama elleri, kulakları, burunları çok hassasmış, kendilerine göre bir düzenleri varmış. Adam şaşkın hallerine bakıyormuş onların, yürümeleri, konuşmaları doğrusu başka türlüymüş...

Bir gün körlerden biri öteki körün malını aşırmış, sadece tek gözlü adam görmüş bunu, bağırarak ilan etmiş:
—Filanca, malını çaldı falancanın.

Körler:
—Nereden biliyorsun o kadar uzaktan duyulmaz ki, demişler.
— Ben duymadım, gördüm, gözüm var benim görüyorum.
Körler göz diye, görmek diye bir şey bilmiyorlarmış, uzun yıllar içinde çoktan unutmuşlar bu hissi.
— Ne demek görmek, demişler, nasıl görüyorsun yani, duyulmayacak mesafeden anlıyor musun ne olup bittiğini?
— Anlıyorum tabii...
— İnanmayız, imtihan edeceğiz seni...

... Adamı almışlar uzakça bir yere dikmişler, tecrübeleriyle biliyorlarmış o uzaklıktan hiçbir şeyin işitilmeyeceğini.
— Anlat bakalım, şimdi biz ne yapıyoruz, demişler.
Adam anlatmış...
— Oturuyorsunuz, konuşuyorsunuz, şu ayağa kalktı, bu elini oynattı, beriki bacağını sallıyor, derken körler bir evin içine girmişler, bağırmışlar:
— Anlatsana...
— İçeri girdiniz, göremiyorum ki...
Körler bilmedikleri için içeri girmenin ne demek olduğunu:
— Ne olmuş yani içeri girmişsek, elli santim fark etti, anlat anlat, demişler...
— Arada duvar var görmüyorum.
Körler:
— Sen atıyorsun, demişler, demincek tesadüf etti,
Bak, şimdi bilemiyorsun.
— Çıkın dışarı söyleyeyim.
— Bu kadar uzaktan duyunca ha içerisi, ha dışarısı, ne çıkar yani...
— Ben duymuyorum, ben görüyorum, diyormuş adam
— Öyle şey olmaz, demişler, sende bir bozukluk var, saçmalıyorsun, acayip şeyler söylüyorsun, hekime muayene ettireceğiz seni...
... Adamı yaka paça alıp köyün hekimine götürmüşler, hekimde kör tabii...
Elleriyle yoklamaya başlamış adamı, yoklamış yoklamış ve parmaklarını adamın yüzünde gezdirirken:
— Buldum, demiş. Bozukluk burada....
Adamın açık olan gözünü kastediyormuş hekim ve:
—Saçmalaması bundan dolayı, diyormuş, ben şimdi hallederim, düzeltirim onu...

Körler ülkesinde kral olmaya kalkan gezginci zor bela kurtarmış kendini oradan. Körler görenleri anlayamazlar, saçmalıyor sanırlar ve onu da kendilerine benzetmek için gözlerini çıkarmaya uğraşırlar.
H. G. WELLS

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum