Bir sabah uyanıyorsun ve fark ediyorsun:
Hiçbir şey eskisi
gibi değil.
Ne sabahlar tanıdık, ne duvarlar, ne aynadaki
yüz.
Sanki zaman, seni içinden sessizce söküp almış da fark
ettirmemiş gibi.
Bir eksiklik değil bu… Daha çok bir silinme
hali.
Yavaş, sessiz, iz bırakmadan…
Şimdi her şey
uzaklaşıyor benden.
İnsanlar…
Birbirine dokunan ellerin arasına, görünmeyen
bir boşluk giriyor artık.
Konuşmalar ezberden ibaret, bakışlar
başka dünyalara ait.
Eskiden isimlerini andığımda kalbimde
bir yer titrerdi.
Şimdi sadece sessiz bir boşluk bırakıyorlar
ardlarında.
Kendime ait sandığım her şey, başka bir zamana
aitmiş meğer.
Şimdi fark ediyorum…
Belki de hiçbir zaman gerçekten burada değildim.
Anılar bile kaçıyor.
Sakladığım defterlerdeki yazılar
soluyor.
Bir zamanlar titreyerek yazdığım kelimeler bile beni
hatırlamıyor artık.
Kahkahaların yankısı yok, o odalar şimdi
suskun.
Bana ait olan ne varsa, çoktan yola çıkmış,
habersiz.
Ben hâlâ yerimdeyim; ama içim, bir türlü
yetişemiyor gidenlere.
Aynaya baktığımda, gözlerimde tanımadığım bir yorgunluk
var.
Ne geçmişe ne geleceğe ait bir yüz.
Sanki her şeyi
geride bırakmış ama hiçbir şeye de varamamış bir yolcunun
bakışı.
Gözkapaklarımda birikmiş geceler,
Kirpiklerimin
ucunda düşmeyen bir vedalaşma…
Ama bu sadece bir kayboluş mu, yoksa bir arayış mı?
Belki de uzaklaşanlar, bana aslında yaklaşmayanlardı.
Belki
de bu boşlukta, gerçek benliğime bir adım daha
yaklaşıyorum.
Kırıldığım her yerde, biraz daha
hafifliyorum.
Giden her parçamla, kalan özüme yaklaşıyorum.
Ve
belki… belki de bu bir son değil.
Sadece kendime dönmenin
sancılı bir biçimi.
Fakat bugün…
Bugün yalnızca bir gerçeği taşıyabiliyorum
içimde:
Şimdi her şey uzaklaşıyor benden…
Ve ben,
içimden geçenleri söylemeye bile cesaret edemeden,
sessizce
benden gidenlerin ardından bakıyorum.
Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
20 Mayıs 2025
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum