Ş A İ R A N E: #AĞAÇLAR
“Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası.” – Cemal Süreya “Yaşamak değil, Beni bu telaş öldürecek…” – Özdemir Asaf “Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya.” – Gülten Akın “Cıvıl cıvıldı gözleri Yeni dağılmış bir ilkokul gibi.” – Can Yücel “Duyguluysan işin zor, Yaşamda yeniksindir.” – Özdemir Asaf “İçim hem kimsesizdi hem kalabalık.” – Edip Cansever “Hüznümle vedalaşmayı bana öğretmediler.” – Gülten Akın “Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, Başka türlüsü güç.” – Turgut Uyar “Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta.” – Didem Madak “İçime gene Yolculuk mu düştü, nedir?” – Orhan Veli “uçurumlar var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında kendiyle kendi arasında.” – Nilgün Marmara “Sen ki saçından tırnağına kadar Bir hürriyete bedelsin.” – Turgut Uyar “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz.” – Edip Cansever “Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler.” – Özdemir Asaf

Bu Blogda Ara

#AĞAÇLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
#AĞAÇLAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Eylül 2025

AĞAÇLAR, DÜŞÜNCELER VE ŞİİRLER

Eylül 13, 2025 2
AĞAÇLAR, DÜŞÜNCELER VE ŞİİRLER

 


Ağaçlar benim için her zaman en derinlere işleyen vaizler olmuştur. Kabileler ve aileler halinde, ormanlarda ve koruluklarda yaşadıklarında onlara saygı duyuyorum. Hatta tek başlarına olduklarında daha da fazla saygı duyuyorum. Yalnız insanlar gibidirler. Bir zayıflıktan kaçıp gitmiş münzeviler gibi değil, Beethoven ve Nietzsche gibi büyük, yalnız adamlar gibi. En yüksek dallarında dünya hışırdıyor, kökleri sonsuzlukta dinleniyor; ama orada kendilerini kaybetmezler, hayatlarının tüm gücüyle tek bir şey için mücadele ederler: Kendi yasalarına göre kendilerini gerçekleştirmek, kendi biçimlerini inşa etmek, kendilerini temsil etmek. Hiçbir şey güzel, güçlü bir ağaçtan daha kutsal, daha örnek olamaz. Bir ağaç kesilip çıplak ölüm yarasını güneşe gösterdiğinde, tüm tarihini gövdesinin aydınlık, yazılı diskinde okuyabilirsiniz: yıllarının halkalarında, yaralarında, tüm mücadelelerde, tüm acılarda, tüm hastalıklarda, tüm mutluluklarda ve refahta gerçekten yazılıdır, Dar yıllar ve ihtişamlı yıllar, atlatılan saldırılar, katlanılan fırtınalar. Ve her genç çiftçi çocuğu, en sert ve en asil ağacın en dar halkalara sahip olduğunu, dağların tepesinde ve sürekli tehlike altında en yıkılmaz, en güçlü, en ideal ağaçların yetiştiğini bilir.

Ağaçlar kutsal alanlardır. Onlarla nasıl konuşacağını, onları nasıl dinleyeceğini bilen herkes gerçeği öğrenebilir. Öğrenmeyi ve öğretileri vaaz etmezler, ayrıntılardan yılmadan, hayatın kadim yasasını vaaz ederler.


Bir ağaç der ki: İçimde bir çekirdek saklı, bir kıvılcım, bir düşünce, Ben sonsuz yaşamdan gelen yaşamım. Ebedi annenin benimle birlikte aldığı girişim ve risk eşsizdir, tenimin biçimi ve damarları eşsizdir, dallarımdaki en küçük yaprak hareketi ve kabuğumdaki en küçük yara eşsizdir. En küçük özel ayrıntımda sonsuzu oluşturmak ve ortaya çıkarmak için yaratıldım.

Bir ağaç der ki: Gücüm güvendir. Babalarım hakkında hiçbir şey bilmiyorum, her yıl benden doğan binlerce çocuk hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Ben sırrımı yaşıyorum Tohumu sonuna kadar ekerim ve başka hiçbir şey umurumda değil. Tanrı'nın içimde olduğuna inanıyorum. Emeğimin kutsal olduğuna inanıyorum. Bu güvenle yaşıyorum.

Daraldığımızda ve hayatımıza daha fazla dayanamadığımızda, bir ağacın bize söyleyeceği bir şey vardır: Durun! Durun! Bana bakın! Hayat kolay değil, hayat zor değil. Bunlar çocukça düşünceler. Tanrı'nın içinizde konuşmasına izin verin, düşünceleriniz susacaktır. Kaygılısınız çünkü yolunuz annenizden ve evinizden uzaklaşıyor. Ama her adım ve her gün sizi tekrar annenize götürüyor. Ev ne burada ne de orada. Ev içinizdedir ya da ev hiçbir yerde değildir.

Akşamları rüzgârda hışırdayan ağaçları duyduğumda, yüreğim dolaşma özlemiyle dolar. Uzun süre sessizce dinlersek, bu özlemin özü, anlamı ortaya çıkar. Öyle görünse de, kişinin acılarından kaçmasıyla ilgili bir şey değildir bu. Bu, eve, annenin anısına, hayata dair yeni metaforlara duyulan bir özlemdir. Eve götürür. Her yol eve götürür, her adım doğumdur, her adım ölümdür, her mezar annedir.

Akşamları, kendi çocuksu düşüncelerimizin önünde huzursuzca durduğumuzda ağaç da hışırdar: Ağaçların uzun düşünceleri vardır, uzun soluklu ve dinlendirici, tıpkı bizimkinden daha uzun ömürlü oldukları gibi. Biz onları dinlemediğimiz sürece bizden daha bilgedirler. Ama ağaçları dinlemeyi öğrendiğimizde, düşüncelerimizin kısalığı, çabukluğu ve çocuksu telaşı eşsiz bir neşeye ulaşır. Ağaçları dinlemeyi öğrenen artık ağaç olmak istemez. O, olduğundan başka bir şey olmak istemiyor. İşte yuva budur. İşte mutluluk budur.”

                                                    
                                                                HERMANN HESSE