SEVMEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SEVMEK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster




Karanlıktı her yer…
Yer-Gök delinmişçesine
Düşüyordu gökten yağmurlar
Islandım…
Sırılsıklamım şimdi
Görmek için güneşi
Islanmak gerekiyor demek ki
Düştüm yine yollara
Bir şarkı var dilimde
Söyleme bana hiçbir şey
Sadece sev, yeter ki…

Bahar düştü gözlerime
Cemreler çoktan düştü yerlerine
Sen de düştün kalbime
Gözlerini sevdiğim sevgilim
Baharlar getirdin yüreğime
Aydınlattın düşlerimi
Şimdi el ele
Yürümek zamanı
Varmak için gideceğimiz yere
Sımsıkı tut, bırakma beni…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL


2017


Sevmek diyorum…
Gerçek sevgiyi tatmayanlar adına yorucu bir yolculuk…
Kalpsiz yüreklerde yerleşmeye çalışmak
Kiralık evlerde konaklamak gibi bir şey …
Mutlu mutsuz,  bir barışık bir dolaşık
Ayağımıza takılan taşlar gibi
Kördüğüm ve biraz da sırnaşık…

Yorgun bedenlerde aramak nafile aşkı
Kırık dökük gönüllere girmek zor
Bir adı yalan olmuş bir adı huysuz
Aşk diyorum efendim aşk
Kim kaybetmiş ki biz bulmuşuz…

Dünya bir han bizler yolcu
Geçip gidiyor koca bir ömür; hiçlik yolunda yolcu
Akla zarar her şey kalbi kör eden
Her ne varsa bu dünyada Yaradan’dan ötürü
Unuttuk bir damladan var olduğumuzu….

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL

Şubat Seyirmeleri


Ayrılık ne biliyor musun? 
...Ne araya yolların girmesi, 
ne kapanan kapılar, 
ne yıldız kayması gecede, 
ne ceplerde tren tarifesi, 
ne de turna katarı gökte.

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, 
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. 
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken, 
duvarlara dalıp dalıp gitmesi. 
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık. 
Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin. 
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. 
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya. 
İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı, 
hüznün arması ayrılık.

O küçük ölüm!
Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.
Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı. 
Ben bulutları gösterirken, 
“bulmacanın beş harfli yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış, 
“Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı” 
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş, 
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip, 
“bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ” 
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.

Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını, 
bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu. 
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını. 
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında....

Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce. 
Şiir yazmayacağım bir süre, 
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye. 
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim. 
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim. 
Falcı kadınlara inanmayacağım artık. 
Trafik polislerine adres sormayacağım, 
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye....

Ne yapacağımı sanıyorsun ki?
Tenin tenime bu kadar sinmişken, 
ömrüm azala azala önümden akarken, 
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken.. 
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime, 
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.

Şükrü ERBAŞ



 iki gönül bir olunca...

yaşamak ne güzel 






Bir kadın seni seviyorsa sana aittir.
Mutlaka bir fotoğrafın vardır bir yerinde odasının... onu kaldırtma!
Bir kadın seni seviyorsa uyumadan önce dua ediyordur... senin adınla başlayan dualar... ve biten senin adınla... onu susturma!
Bir kadın seni seviyorsa sana zarar veremez... yalnız genç adam, kadınlar vazgeçtikleri adamlara da acımayı beceremez bu da kalsın aklında..
Bir kadın seni seviyorsa koklayarak öper seni,
Seni seven bir kadın, sevdiği kadar sarılabilirse kemiklerin kırılır.
Ve bir kadın seni seviyorsa sen ne kadar güçlüysen o kadar güçlü hisseder kendini, onu yanıltma.
İlk darbede yere çakılma oğlum,
İlk imtihanda sınıfta kalma!
Ve asla,
Ama asla!
Araya umutsuzluğu sokma.
Orasıdır kadının şah damarı, umudu...
Kesildiği an, vazgeçer kadın.
Sevmekten,
Beklemekten,
Özlemekten,
Hatta dua etmekten...
Can havliyle, kaçar.
Yakalayamazsın.
Artık o kadını üstüne alınamazsın.
Sahip çıkamadığın kadına hesap da soramazsın.
Kadınları bomba gibi düşün genç adam... yanlış kabloyu kesersen onunla birlikte sen de patlarsın.
Bak oğlum!
Bu hayatta her şeyi alırsın, yalnız seni seven kadının yoktur fiyatı.
Seni her şeye rağmen sevebilen kadını satın alamazsın,
Cüzdanın kilo kaybettikçe, sevgileri eksilen sevgililerin olur en fazla...
Falan filan sonra,
Bilirsin ya...
Sen sen ol, o kadını satma!
Bir kadın seni seviyorsa kavga eder.
Hem birazdan boğazına yapışacak sanırsın, hem görürsün gözlerindeki korkuyu.
Kadınlar susmaz genç adam, susmuş kadın gitmiş kadındır.
Susmuş bir kadın için bitmiş bir adamsındır.
Bu kadınların değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez olan maddelerinden biridir.
Kadın olmanın kuralıdır..
Bir şey daha vardır ki,
Kuştur kadın,
Ve bir gökyüzü vardır her kadının.
Öyle bir havan olmalı ki adamım,
Senden göçmediği için, onu dondurmamalısın.
Bunu, bir zamanlar seni gökyüzü ilan etmiş kadının, başka bir gökyüzünde kahkaha atışını duyunca anlarsın..


Nejat UYGUR