Hiç düşündünüz mü ! Bazen kafamıza bir fındık kabuğunu doldurmayacak şeyleri takarız. Aslında ortada herhangi bir sorun yoktur ama biz insanoğlu, tabiatın zayıf yaratıkları olarak, eğer işler istediğimiz gibi yolunda gitmiyorsa, bunu bir sorun haline dönüştürür, büyütür de büyütürüz. Meseleyi çözmek yerine, iyice arap saçına dönüştürür çözülemeyecek hale getiririz. Çünkü, alışmışızdır, köşeye sıkıştığımız ya da sıkışacağımızı hissettiğimiz anda kaçacak delik aramaya. Bu haklı bir kaçış değil, sadece sorunları çözememe duygusunun verdiği bir kaçıştır.
Hayatımızın her evresinde irili ufaklı sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz, kalmışızdır da. O an elimiz ayağımıza dolaşır, sanki hiçbir şey bilmeyen insan pozisyonuna düşeriz. Bir el, bir söz, aydınlık bir kapının, bizi sıkıştığımız yerden alıp kurtarmasını dileriz. O an düşmanımız dahi olsa bize yardımcı olacak kişi, tabiri caizse eğer, denize düşen yılana sarılır misali çıkar bir yol ararız bizi kurtaracak.
Aslında çözüm bizde; bizim iç dünyamızdadır. Sorun olarak gördüğümüz şeylerin aslında biraz da kendi kuruntularımız sayesinde çözülecekken çözülemez hale geldiğinin tek sorumlusu bizlerizdir. Eğer artıları ve eksileri kendi taraflarında toplamayı bilirsek, halledemeyeceğimiz hiçbir şeyin olmadığını da göreceğizdir.
Sözgelimi, bir sorunumuz var diyelim. Ne yaparız. Tabi ki oturup bekleyecek değiliz ya da birisi gelsin de benim derdime çare bulsun diyecek halimiz yoktur. Öncelikle sakin kafayla sorunumuzun ne olduğunu, neden kaynaklandığını, halledilebilmesi için gerekli olan çözüm yollarını düşünür ve sonuçta da mantığımızı harekete geçirerek çözümleme yoluna gideriz. Bu yolda ilerlerken sakın ola duygularımızı karıştırmayalım. Çünkü duygularımızla hareket ettiğimizde asla ve asla çözüm bulamayacağımızı da bilmemiz gerekir. Adı üstünde zaten duygusal dendiğinde bilmeliyiz ki işin içine yani sorunlarımızın çözümüne duygularımızı karıştırdığımızda mantığımız ortadan kaybolur ve tamamen hissi duygularla hareket ederiz. Böylece adı sorun olsa da kendisi sorun olmayan olayları çözülemez hale sokarız.
O yüzden her şeyden önce sorunlarımızın neden kaynaklandığını ve çözüm yollarını akılcı yollarla halletmeli ve işin içine duygularımızı karıştırmamalıyız.
Mehpare ÖĞÜT
2007
Hayatımızın her evresinde irili ufaklı sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz, kalmışızdır da. O an elimiz ayağımıza dolaşır, sanki hiçbir şey bilmeyen insan pozisyonuna düşeriz. Bir el, bir söz, aydınlık bir kapının, bizi sıkıştığımız yerden alıp kurtarmasını dileriz. O an düşmanımız dahi olsa bize yardımcı olacak kişi, tabiri caizse eğer, denize düşen yılana sarılır misali çıkar bir yol ararız bizi kurtaracak.
Aslında çözüm bizde; bizim iç dünyamızdadır. Sorun olarak gördüğümüz şeylerin aslında biraz da kendi kuruntularımız sayesinde çözülecekken çözülemez hale geldiğinin tek sorumlusu bizlerizdir. Eğer artıları ve eksileri kendi taraflarında toplamayı bilirsek, halledemeyeceğimiz hiçbir şeyin olmadığını da göreceğizdir.
Sözgelimi, bir sorunumuz var diyelim. Ne yaparız. Tabi ki oturup bekleyecek değiliz ya da birisi gelsin de benim derdime çare bulsun diyecek halimiz yoktur. Öncelikle sakin kafayla sorunumuzun ne olduğunu, neden kaynaklandığını, halledilebilmesi için gerekli olan çözüm yollarını düşünür ve sonuçta da mantığımızı harekete geçirerek çözümleme yoluna gideriz. Bu yolda ilerlerken sakın ola duygularımızı karıştırmayalım. Çünkü duygularımızla hareket ettiğimizde asla ve asla çözüm bulamayacağımızı da bilmemiz gerekir. Adı üstünde zaten duygusal dendiğinde bilmeliyiz ki işin içine yani sorunlarımızın çözümüne duygularımızı karıştırdığımızda mantığımız ortadan kaybolur ve tamamen hissi duygularla hareket ederiz. Böylece adı sorun olsa da kendisi sorun olmayan olayları çözülemez hale sokarız.
O yüzden her şeyden önce sorunlarımızın neden kaynaklandığını ve çözüm yollarını akılcı yollarla halletmeli ve işin içine duygularımızı karıştırmamalıyız.
Mehpare ÖĞÜT
2007
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum