BU DA GEÇER YA HUU



Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye
ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak
verecek biri olup olmadığını sorar.

Köylüler, kendilerinin de fakir olduklarını, evlerinin küçük olduğunu
söyler ve Şakir diye birinin çiftliğini tarif edip oraya gitmesini salık
verirler. Derviş yola koyulur, birkaç köylüye daha rastlar. Onların
anlattıklarından, Şakir'in bölgenin en zengin kişilerinden birisi olduğunu
anlar.

Bölgedeki ikinci zengin ise Haddad adında bir başka çiftlik sahibidir.
Derviş, Şakir'in çiftliğine varır. Çok iyi karşılanır, iyi misafir edilir,
yer içer, dinlenir. Şakir de, ailesi de hem misafirperver hem de gönlü
geniş insanlardır... Yola koyulma zamanı gelip Derviş, Şakir'e teşekkür
ederken, "Böyle zengin olduğun için hep şükret." der. Şakir ise şöyle
cevap verir: "Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Bazen görünen, gerçeğin
kendisi değildir. Bu da geçer..."

Derviş, Şakir'in çiftliğinden ayrıldıktan sonra bu söz üzerine uzun uzun
düşünür. Birkaç yıl sonra, Derviş'in yolu yine aynı bölgeye düşer. Şakir'i
hatırlar, bir uğramaya karar verir. Yolda rastladığı köylülerle sohbet
ederken Şakir'den söz eder. "Haa o Şakir mi?" der köylüler, "O iyice
fakirledi, şimdi Haddad'ın yanında çalışıyor." Derviş hemen Haddad'ın
çiftliğine gider, Şakir'i bulur. Eski dostu yaşlanmıştır, üzerinde eski
püskü giysiler vardır. Üç yıl önceki bir sel felâketinde bütün sığırları
telef olmuş, evi yıkılmıştır. Toprakları da işlenemez hale geldiği için
tek çare olarak, selden hiç zarar görmemiş ve biraz daha zenginleşmiş olan
Haddad'ın yanında çalışmak kalmıştır. Şakir ve ailesi üç yıldır Haddad'ın
hizmetkârıdır. Şakir, bu kez Derviş'i son derece mütevazı olan evinde
misafir eder. Kıt kanaat yemeğini onunla paylaşır... Derviş, vedalaşırken
Şakir'e olup bitenlerden ötürü ne kadar üzgün olduğunu söyler ve Şakir'den
şu cevabı alır: "Üzülme... Unutma, bu da geçer..."

Derviş gezmeye devam eder ve yedi yıl sonra yolu yine o bölgeye düşer.
Şaşkınlık içinde olan biteni öğrenir. Haddad birkaç yıl önce ölmüş, ailesi
olmadığı için de bütün varını yoğunu en sadık hizmetkârı ve eski dostu
Şakir'e bırakmıştır. Şakir, Haddad'ın konağında oturmaktadır, kocaman
arazileri ve binlerce sığırı ile yine yörenin en zengin insanıdır. Derviş
eski dostunu iyi gördüğü için ne kadar sevindiğini söyler ve yine aynı
cevabı alır: "Bu da geçer..."

Bir zaman sonra Derviş yine Şakir'i arar. Ona bir tepeyi işaret ederler.
Tepede Şakir'in mezarı vardır ve taşında şu yazılıdır: "Bu da geçer."
Derviş, "Ölümün nesi geçecek?" diye düşünür ve gider. Ertesi yıl Şakir'in
mezarını ziyaret etmek için geri döner; ama ortada ne tepe vardır ne de
mezar. Büyük bir sel gelmiş, tepeyi önüne katmış, Şakir'den geriye bir iz
dahi kalmamıştır...

O aralar ülkenin sultanı, kendisi için çok değişik bir yüzük yapılmasını
ister. Öyle bir yüzük ki, mutsuz olduğunda umudunu tazelesin, mutlu
olduğunda ise kendisini mutluluğun tembelliğine kaptırmaması gerektiğini
hatırlatsın... Hiç kimse sultanı tatmin edecek böyle bir yüzüğü yapamaz.
Sultanın adamları da bilge Derviş'i bulup yardım isterler. Derviş,
sultanın kuyumcusuna hitaben bir mektup yazıp verir. Kısa bir süre sonra
yüzük sultana sunulur. Sultan önce bir şey anlamaz; çünkü son derece sade
bir yüzüktür bu. Sonra üzerindeki yazıya gözü takılır, biraz düşünür ve
yüzüne büyük bir mutluluk ışığı yayılır: "Bu da geçer" yazmaktadır.
Bu da geçer Ya Hû ...

1 yorum:

  1. Benim blog adım bu da geçer :) google de rasladım sizin bloğunuza..okuyucunuz çok olsun inş ..başarılar

    YanıtlaSil

Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum