Her insan hayal kurar…Yaşamımızın gökkuşağıdır hayallerimiz, korunağımızdır, sığınağımızdır, bizim…Uçuk kaçık hayallerimizin yanında, kararlarımızın ön izlemesi görevini üstlenen hayallerimiz de vardır…Gözlerimizi kapatıp içine girdiğimiz hayal dünyamız, rahatlatır bizi…Hafifleriz…Renkli bir dünyanın içindeki gezimiz sürdükçe, gerçek dünyanın sorunlarından uzaklaşırız…Mutlu oluruz…
Kimi hayallerimizin gerçekleştiği de olur…Hayalin gerçeğe dönüşmesi, çok sevindirir bizi…Piyangodan paranın çıkması hepimizin hayalidir…Şanslı kişilerin bu hayalleri gerçeğe dönüşür ve birden yaşamları değişir…Bambaşka bir gelecek sarıp sarmalar onları…Uçuk hayalleri gerçekleşen kişilerin dengesi de bozulur, çoğu zaman…Kendini birden bire olağanüstü bir servetin içinde buluveren bu kişilerin, psikolojilerinin de bozulduğu gözlemlenir…İlk işleri hesapsız harcamak ve eşlerini boşamak olur, nedense…Zengin olmanın hazımsızlığını yaşarlar…Kolay gibi görünen zor günler bekler onları…Mafyanın takibinden kurtulamazlar…Akrabalar ve tanıdıklar, rahat nefes aldırmazlar onlara…Herkes yardım bekler…Az tanıyanlar bile çalar kapısını…Bu tür para kazananların acı hikayelerini okuruz gazetelerin üçüncü sayfalarında…
Çok sevdiğimiz bir arkadaşım ve eşiyle birlikteydik geçen akşam…Hayallerden söz ettik uzun uzun…Gerçekleşebilecek; ama bir türlü cesaret edemediğimiz hayallerden…Arkadaşım söze şöyle başladı: “Asım hocam!..Biz Kuşadası’nda yazlık almayı düşünüyoruz…Daha doğrusu hayal ediyoruz…Kuşadası körfezini tepeden gören bir yerde olsun istiyoruz yazlığımız…Sizin de bize komşu olduğunuzu bir düşünün, hayal edin…Sabahleyin, birlikte balık tutmaya gideriz…Sabah yürüyüşü yaparız sahilde…Dalgaların eşliğinde şarkılar mırıldanırız…Denize girer bir güzel yüzeriz…Sonra döneriz evimize…Körfez manzarasına baka baka, köy pazarının doğal ürünlerinden oluşan kahvaltımızı yaparız…Kuş sesleri kulağımızın pasını siler…Keyif çayından sonra, atlarız arabalarımıza, yakında güzel neresi varsa gezer geliriz…Akşam karanlığında ay ışığının aydınlattığı körfezi seyrederiz, yakamozlar dans ederken denizle…Her şeyi unuturuz o anda…” Bu hayal, bir sahil kasabasında yerleşmeyi düşünen eşimle beni çok heyecanlandırdı…Ancak, Beren’in (kızımın) üniversiteyi bitirmesi, hayata atılması, kendi ayakları üzerinde durması ve ekonomik koşullarımızın da uygun olması gerekecek bu hayalin gerçekleşebilmesi için…Ne diyelim, heyecanı bile güzel !..
Bazı hayallerin ise gerçekleşmesi yok denecek kadar azdır… Evinden kaçarak ünlü olacağını düşünen ve bunu hayal eden pek çok genç kızımızın, içine düştüğü tuzaklar malumdur…Etraf, acımasız avcılarla doludur…Gazetelerde bu tuzaklara düşerek yaşamını alt üst eden bu tip hayal kurbanlarını görürüz, üzülürüz…Kazanacağını hayal ederek kumar batağına saplananlar, at yarışlarında hüsrana uğrayanlar, hayallerle yola çıkıp ticarette batanlar, sevdiği kişiyle evlenmeyi hayal edip gerçekleşmeyince çıldıranlar, cana ya da canına kıyanlar…Ne yazık ki, var…Hayal, insan yaşamına renk katmalı, yaşamı rayından çıkarmamalı…
Bir de hayal tacirleri vardır…İnsanların temiz hayallerini sömüren…Saadet zincirleri ile pek çok kişi dolandırılmıştır, farkına varmadan…Devre mülkler, yazlıklar, otomobiller vaat edilerek insanlar bir araya toplanmış, hayaller daha da süslenerek, büyüleyici görsellikler katılarak, acımadan sömürülmüştür…Bu konuda dikkatli olmak, hayallerin sömürülmesine izin vermemek gerekir…
Albert Einstein diyor ki: Hayal kurmak, bilgiden daha önemlidir; çünkü bilgi sınırlıdır, ancak hayal kurma tüm dünyayı kapsar…” İlginç değil mi?..
Sevgiyle kalın!..
Asım ERDOĞAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum