ŞAİRLER VE YAZARLAR

Antanio Fogazzias: “Büyük şeyler meydana getirmek için acı ve ıstırap çekmek gereklidir…” diyor…Bu söze katılır mısınız bilmem; ama pek çok kişinin de böyle düşündüğü bilinen bir gerçek…O güzelim aşk şiirlerinin şairleri, hep aşk acısı çekmişlerdir…Unutulmaz romanların yazarları, bire bir yaşamışlardır ana kurguyu…O nedenle güzeldir o şiirler, o romanlar…Aşk ve ölüm şairi olarak bilinen Ümit Yaşar Oğuzcan’ın, büyük oğlu Vedat'ın 1973 yılında intiharından sonra ölüm temasına ağırlık vermesi, ünlü yazar Yaşar Kemal’in olağan üstü Çukurova romanlarındaki büyülü atmosferi ve gerçekliği ortaya koyarken, kendisinin çocukluğundan itibaren, ırgatlık, amele başılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu yapmış olması, Tolstoy’un ünlü romanı “Savaş ve Barış”ı yazdıktan sonra bunalıma girmesi ve 1977 yılında yayınlanan “Anne Karenina” adlı romanında da bu bunalımın izlerinin belirgin şekilde görülmesi tesadüfi değildir elbette!..

Ülkemizde hapse girmeyen ve bu acıyı yaşamayan şair ve yazar sayısı çok azdır… İstanbul’un tanınmış gazeteciler arasına giren Kemal Tahir, 1937’de İzmir’de öğretmenlik yapan Fatma İrfan Akersin ile ilk evliliğini yaptı; ancak bu evlilik Kemal Tahir’in 1938’de hapse girmesi nedeniyle devam etmedi ve 1940 yılında boşanma ile sonuçlandı…Orhan Kemal, babasının, 1930’da Ahrar Fırkası'nı kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı... Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı… 1932’de Adana’ya döndü… Burada, işçilik, dokumacılık, ambar memurluğu ve katiplik yaptı… 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu… Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı…Yaşar Kemal, 1950’de komünizm propagandası suçlamasıyla tutuklandı… 1951’de cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul’a yerleşti…Sıkıntılı dönemi hiç bitmedi…

Nazım Hikmet Ran, Kara Harp Okulu öğrencileri arasında propaganda yaptığı iddiasıyla yargılandı, Harp Okulu Askeri Mahkemesi'nce 15 yıl, ardından Donanma içinde faaliyette bulunduğu iddiasıyla da Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nce 20 yıl olmak üzere toplam 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı…Cezası Türk Ceza Kanunu'nun 68 ve 77 maddeleri uyarınca 28 yıl dört aya indirildi (1938). Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinden sonra çıkarılan af yasası (1950) kapsamına alınması için aydınlar tarafından açılan büyük bir kampanyanın ardından, hukukçular yasal yollara başvurdu, bu arada Nâzım Hikmet de hapishanede açlık grevine başladı... Sonunda Nâzım Hikmet'in geri kalan cezası affedildi ve şair 13 yıl hapislikten sonra özgülüğüne kavuştu…Serbest bırakıldıktan sonra iş bulamayan, kitap çıkaramayan şair için bu kez askerlik kararı alındı… 50 yaşında ve hasta olan Nâzım Hikmet çok zor durumda kaldı... Öldürülmekten korkan şair, kendisine hayran olan Refik Erduran 'ın önerisini kabul etti ve onun yardımıyla bir motorla Karadeniz'de seyreden Romanya bandıralı bir gemiye binerek Tükiye'den ayrıldı...Nâzım Hikmet, vatan hasretiyle 3 Haziran 1963’te Moskova'da öldü...

İntihar eden şairler ve yazarlar da vardır… Hemingway tutkulu bir yaşamın ardından 1961 yılında Ketchum/Idaho’da kendini av tüfeği ile vurarak yaşamına son verdi… "Silahlara Veda" romanı yazarının av tüfeğiyle intiharı çelişkili bir ruh halini de yansıtır aynı zamanda… Robert E. Howard: Amerikalı yazar, 'Conan' başta olmak üzere pek çok çizgi kahramanın yaratıcısıydı… Annesinin ağır hasta olduğunu öğrenince bunalıma girdi… Ona olan düşkünlüğü ondan sonra bir hayat yaşamasına izin vermeyecek kadar büyüktü… Annesinin ölümünü görmemek için 30 yaşında intihar etti… Son sözleri şunlar oldu: “Her şey olup bitti, ölüleri yakacak odunların üstüne yatırın beni, ziyafet sona erdi, söndürün kandilleri..” Romain Gary: Dünya çapında tanınan bir yazardı… Eski eşi Jean Seberg'de tutkuyla bağlıydı…Eşinin ölümden bir yıl sonra 65 yaşında Paris'te yaşamına son verdi… Ardından bıraktığı notta 'Çok eğlendim… Hoşça kalın ve teşekkürler…' yazıyordu…

Jack London: tüm zamanların en çok okunan romancısı olarak kabul edilir…'Dişisine kötü davranan tek hayvan insandır' sözünün sahibidir…Yazdığı kitaplardan çok para kazanmasına rağmen 40 yaşında ilaç içerek yaşamına son verdi… Beşir Fuad: Ateistti…Kaderin insanın elinde olduğunu kanıtlamak için bileklerini keserek intihar etti… Öldüğünde 45 yaşındaydı… Ziya Gökalp: 27 yaşında tabanca ile intihara teşebbüs etti… Ölene kadar kafasındaki kurşunla yaşadı…

Ben, şairlerin ve yazarların yaşam öykülerini öğrenmenin, en az onların şiirleri ve romanlarını okumak kadar önemli ve değerli olduğunu düşünürüm…

Ne dersiniz?

Şairler ve yazarların yaşam öyküleri, şiirleri ve romanları kadar ilginç gelmiyor mu size de?..


Asım ERDOĞAN




0 Comments: