Yaşama sevinci yaşam kalitesine
de bağlı kuşkusuz…Geçim sıkıntısı içinde olan ya da herhangi bir sağlık sorunu
yaşayan bir insanın bahçenin ortasında benim duyduğum huzuru duyması ya da aynı
keyfi alması beklenemez…Ama sağlıklı ve ekonomik sıkıntısı olmadığı halde mutsuz
olan o kadar çok kişi var ki…Özellikle sözüm onlara…Ne istiyorsunuz?..Niçin bu
hayatı kendinize zindan ediyorsunuz?..Yazık değil mi size, ailenize ve yakın
dostlarınıza?..Yakınınızdaki bir moral bozukluğunun domino taşı gibi sizi de
etkileyeceğini niçin hesaba katmıyorsunuz?..Unutmayın!..Siz sevgi dolu iseniz
enerjinizle ihya olur sevdikleriniz…Hep taktir etmişimdir bu tür
insanları…Onların hiç mi sorunları yok?..Elbette var; ama yaşama sevinci ile
dolu yürekleri, sorunlarını çözmede en büyük katkıyı sağlıyor onlara…
Öğretmenliğe yeni başladığım
yıllarda, okuldaki öğretmen arkadaşlarım, daha önce aynı okuldan emekli olmuş
öğretmen çiftin evlerine konuk olacaklarını söylediler…Emekli öğretmenlerden
biri Türkçe öğretmeniydi…Deneyimlerinden yararlanırım düşüncesiyle ben de
katılmak istedim…Olumlu yanıt aldım ve hep beraber Cebeci’de bir teras katında
oturan çifti ziyarete gittik…Çiçeklerle donatılmış teras balkonuna aldılar
bizi…Öyle güzeldi ki atmosfer…Hayran kaldım…Öteden beri teras katlarını sevmişimdir…Çünkü
bahçe ihtiyacınızı da giderebiliyorsunuz geniş balkonunda…Manzara da genelde
güzel olur bu katlarda…Sohbet ilerledi ve Hulusi öğretmen benim Türkçe
öğretmeni olduğumu öğrenince çalışma odasına götürdü beni…Odanın dört bir yanı
kitaplarla çevriliydi…Bir kenarda duran küçük bir masa ve onun üzerinde daktilo
makinesi vardı…Kitaplarına göz gezdirdim…Bütün klasik romanlar, İngiliz
edebiyatı, Rus edebiyatı, Fransız edebiyatı vb…şeklinde tasnif
edilmişti…Yazarlardan konuştuk…Romanlardan konuştuk…Beni çok mutlu eden
sohbetin bir yerinde yaşama sevincinden söz etti Hulusi öğretmen!..Yaşama
sevincini yok ettiği annesinden söz etti uzun uzun…Gözleri buğulandı…
Hulusi öğretmen, evlenmeden önce,
henüz üniversitede okurken annesiyle tartışmış ve evi terk etmiş…Zaten kalp
hastası olan annesi, ayrılık acısına fazla dayanamamış ve vefat etmiş…Hulusi
öğretmen cenazeye de gitmemiş, mezarının nerede olduğunu bile öğrenmemiş…Yalnız
kalan babası, kısa bir süre sonra yeniden evlenmiş…Durum böyle olunca, artık
baba evine hiç uğramamış Hulusi öğretmen!..Günün birinde bir mektup gelmiş
Hulusi öğretmene…Annesi tarafından yazılmış bir mektup…Babası ona göndermiş bu
mektubu…Mektupta yazılanları okudukça ağlamış Hulusi öğretmen!..Yüreği
dağlanmış…”Ne vardı mektupta?” diye sordum, Hulusi öğretmene…Mektubu sakladığı
kutudan çıkardı ve bana uzattı… “Yüksek sesle oku!..”dedi…Şunlar yazılıydı
mektupta:“Sevgili yavrum!..Artık dayanamıyorum senin yokluğuna…Kahroluyorum…Sen
benim yaşam kaynağımdın…Yaşama sevincimdin…Gittin ve ben de yitirdim içimdeki
bu sevinci…Öleceğimi hissediyorum…Bu mektubu da sana ölmeden önce son defa
yazıyorum…Mutlu ol yavrum!..” Mektupta kurumuş göz yaşlarının izleri de
vardı…Üzüldüm ve usulca masaya bıraktım mektubu…Hulusi öğretmen, annesinin
yaşama sevincini söndürmüş ve bir anlamda ölümüne neden olmuştu…Vicdan azabı
kıvrandırıyordu onu…Pişmandı; ama o anda yapabileceği hiçbir şey de yoktu…
Yaşama sevincinizi yüreğinizden
eksiltmeyiniz…Kim bilir belki de siz, sizi çok seven bir kişinin yaşama
sevincisinizdir…
Asım ERDOĞAN
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum