HZ. İBRAHİM'İN OĞLU HZ. İSMAİL'İ KURBAN EDİŞ HİKAYESİ...


Kevser suresi ayeti kerimesinde şöyle buyrulmaktadır !

فَصَلِّ لِرَبِّكَ وَانْحَرْ  Fe salli lirabbike venhar. Yani “Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kesiver” ( Elmalı Hamdi Yazır).
Kısacası Rabbinin Kevser nimetine ve sana verilenlere şükretmek adına kurbanını kes, diyordu ayeti kerimede.
Kurban olayı bilindiği üzere Nemrud’un ateşinden kurtulmuş olan Hz.İbrahim’in Allah tarafından sınanması sonucu gerçekleşen bir olaydır. Hz. İbrahim yıllar boyunca çocuk isteyip bir türlü sahip olamamış ve yine bir gün ellerini açarak;

-Ey Rabbim bana Salihlerden olacak bir evlat ihsan eyle’ diye dua ediyordu. İşte o sırada aşağıdaki ayeti celilede ifade edildiği gibi melekler gelerek evlat müjdesini verdi.



بسم اللَّهِ الرحمن الرحيم

وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْراَهِيمَ إِذْ دَخَلُواْ عَلَيْهِ فَقَالُواْ سَلامًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُون

قَالُواْ لاَ تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلامٍ عَلِيمٍ قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِي عَلَى أَن مَّسَّنِيَ الْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ

قَالُواْ بَشَّرْنَاكَ بِالْحَقِّ فَلاَ تَكُن مِّنَ الْقَانِطِينَ قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِ إِلاَّ الضَّآلُّونَ

Meali: Onlara İbrahim (A.S.) misafirlerinden bahis et. O vakit ki yanına girdilerde selam dediler,selam verdilerde İbrahim (A.s.) biz sizden cidden korkuyoruz dedi de onlar ‘korkma’ dediler. Biz sana alim bir oğul müjdeliyoruz dediler. İbrahim (A.s.) ‘benimi bir evlat ile müjdeliyorsunuz ?’ bana ihtiyarlık gelip çatmışken, artık beni ne suretle müjdeliyorsunuz dedi. Melekler seni hak ile müjdeledik artık Hz. Allah’ın rahmetinden ümidini kesme rahmeti ilahiden ancak sapıtanlar ümidini keser dediler.(Sure-i Hicir Ayet 51-56)

Onca yılın ardından Hz.İbrahim’in duaları kabul olunmuş ve İsmail adını verdiği bir oğlu gelmişti dünyaya. Ne var ki aradan geçen onca yıl sonrasında kendisine gelen meleklerle konuştuğu gün vermiş olduğu sözü unutmuştu.

Hz. İsmâil en sevimli olduğu bir çağa gelmişti.Hac erkanını tamamlayıp ayrıldıkdan sonra terviye günü yani arafe gününden bir gün evvel bir rüya gördü. Hz. İbrâhim, yattığı yataktan,

-“Nezrini yerine getir, Yâ İbrâhim!” nidâsıyla, kalktı. Bu rüyâ acaba Allah ’tan mıydı? Nezri neydi, onu uzun uzun düşündü.
Iste bu tereddüdden dolayi bu güne "terviye" günü denildi.

Ertesi gece, aynı rüyâyı, yeniden gördü. Artık Hz. İbrâhim anladı ve bildi ki, bu rüyâ
Hz.Allah ’tandır. Bildiği için bu güne “Arefe” ismi verildi.

Fakat nezri neydi, onu hatırlayamadı. Bayram akşamı da aynı rüyâyı görünce, nezrini hatırladı. Oğlunu kurban ettiğinin tatbikatını gördü ve bu güne de "kurban" günü dendi.
(Şir’atül İslam S 219)

Tüm bunların ardından artık sözünü yerine getirmesi gerektiği düşüncesiyle bayram sabahı eşine oğlunu hazırlamasını söyler. Annesi İsmail’i bir güzel giydirip süsledikten sonra baba oğul birlikte Mina istikametine doğru yola çıkarlar. Nereye gittiklerin ne İsmail ne de anne biliyordur.
Şeytan bu duruma şaşırmış vaziyette Hz. İbrahim’in önüne çıkarak şöyle der;

-Yâ İbrâhîm! Böyle bir evlâdı nasıl kesersin? Hiç baba evlâdını kesebilir mi?

Şeytanın söylediklerine kulak bile vermeyen Hz. İbrahim hiç tereddüt etmeden, yerden aldığı taşı şeytana atarak yoluna devam eder.

Hz.İbahim’den bir sonuç alamayacağını anlayan Şeytan bu sefer de İsmail’in annesine gider ve onu kandırmaya çalışır. Ne var ki verdiği cevap şeytanı kahreder…

-“Eğer Allah’tan böyle bir emir gelmişse, ben de bir anne olarak, bu emre teslim olup, boynumu büküyorum.”Çünkü o bir peygamberdir, peygamber yanlış yapmaz.”

Şeytan yine durmaz bu sefer de İsmail’in yanına gelerek ona şöyle der;

- “Baban seni nereye götürüyor, biliyor musun? Kesmeye götürüyor, kesmeye.” diyerek onu korkutmağa çalışır.

-Hz. İsmâil de, annesinden geri kalmayarak şöyle der; "O benim babamdır. O bir Peygamberdir. Eğer bu emri Allah’tan almışsa, emri muhakkak yerine getirmesi lâzımdır."

Sonun da baba oğul işaret olunan yere gelmiştir ancak Hz. İbrahim bu durumu oğluna nasıl açıklayacağını düşünmektedir. Ve sonunda der ki;

--“Ey benim yavrucuğum. Ben, seni, rüyâmda, kesiyor görüyorum. Sen benim bu rüyâma bir bak, ne söylersin.”

Hz. İsmâil kıyâmete, kadar gelecek insanlığa ibret olacak şu sözleri söyledi:
- “Ey babacığım. Sana  Allah’tan ne emr olunmuşsa, onu derhal yerine getir. İnşâllah beni sabredenlerden bulacaksın.”

Söylenecek ne varsa söylenmiştir ve vakit gelmiştir. Bu arada İsmail babasına dönerek der ki;

-- “Babacığım, birkaç ricâm var. Yerine getirmeni istiyorum. Babacığım ellerimi bağla belki sana eziyet ederim. Yüzümü yere çevir belki yüzüme bakarsında merhamet edersin.
Gömleğimi anneme götür beni hatırlasın. Anneme selâm söyle. Allah’ın emrine sabır etsin. Beni nasıl kestiğini ve ellerimi bağladığını söyleme. Ellerinden öptüğümü ilet. Küçük çocukların arasına girmesin. Olur ki, onlara bakıp, beni hatırlar da, Allah’a isyan edebilir.”

Oğlunun isteklerini yerine getirir Hz.İbrahim. Ve İsmail tekrar,

- “Ey babacığım, ellerimi ve ayaklarımı çöz. Beni görüyor, melekleri görüyor. Ne isyankâr çocukmuş, babası, bağlamak zorunda kaldı, demesinler.” dedi.

Artık baba oğul, Allah’ın hükmüne tam teslim olunca, Hz. İbrâhim, Hz.İsmâil’i, şakağı üzerine yatırdı. Boğazına bıçağı koydu, çok şiddetli bir şekilde bıçağı boğazına sürdü. Bu esnâda yerde gökte ne kadar melek varsa secdeye kapanmış:
- “Allah’ım! Koru İsmâil’ini, Affet İsmâil’ini” diye yalvarıyordu. Hz Allah da meleklerine
-(Unzuru ila abdi keyfe yemürrüssikkin alal halki veledihi liecli rizai ve entüm gultüm Etec´alü fiha men yüfsidü fiha ve yesfiküddimae)

Yani ‘Ey meleklerim benim kulum İbrahim’e bakınız benim rızam için oğlunun boğazına bıçağı nasıl sürüyor. Halbuki siz Adem (A.s.)mı yaratacağım zaman yer yüzünde kan dökecek yeryüzünü ifsad edecek birisini mi yaratacaksınız demiştiniz de bende size benim bildiklerimi siz bilmezsiniz demiştim’ buyurdu.
(Mev’izei Hasene Kurban bahsi S 186)

brahim (A.s.) bıcağı İsmail (A.s.)mın boğazına sürünce bıçak kesmedide İsmail (A.s)
-‘Ey babacığım benim korktuğum başıma geldi. Evlad sevgisinden dolayı elinin kuvveti kesildi ve beni kesmeye gücün yetmedi’ dedi. İbarahim (A.s.) gadablandı ve bıçağı yandaki taşa vurduda taş ikiye ayrıldı. Dediki ‘Ey bıcak taşı kesiyorsunda eti neden kesmiyorsun.’ Bıçak Hz. ın kudreti ile konuşmaya basladı ‘Ya İbrahim sen kes diyorsun amma Hz. kesme diyor hanginize itaat edecegim. Yoksa kesibde rabbima itaatsizlikmi yapayım’ dedi.

Baba oğul huşu içinde kalmışlardır.Yera bakıyorlar...Hz İbrahimin kulağında bir ses:

-"Allahü Ekber Allahü Ekber"

Hz İbrahim titreyerek sesin geldiği sağ tarafa baktı, Hz Cibril bir koç ile geliyor.

Hz İbrahim:

-"La İlahe illallahü vallahü ekber" diyerek Hz Cibrile mukabale etti.

Hz Cibril koçu baba-oğulun yanına kadar getirdi.Nurlu çocuk ağlaarak:

-"Allah-ü Ekber ve lilllahil hamd diyerek, Allah’a hamd etti.

Cebrail a.s koçu Hz.İbrahim’e vererek:

-"Bu koç size Rabbinizin hediyesi,Hz İsmail’in yerine bu koçu kurban etmenizi Cenab-ı Hak emretti."

Baba oğul beraberce secde ederek Hz. Allah'a hamd ettiler.

Cebrail (a.s), Hz İbrahim'e :

- Haydi koçu oğlunun yerine kurban et,Rabbin böyle emrediyor , dedi.

Tam bu esnada Hıtab-ı İzzet vaki oluyor:

-" Ya İbrahim,benim uğruma kurban edilmeğe razı olan oğlun İsmail’e söyle, şu anda benden ne dilerse dilesin!"

Nurlu çocuk,ellerini kaldırarak:
-" Ya Rabbim, senin varlığına ve birliğine iman eden her mümin, günahı ne olursa olsun , bu imanla sana gelirse sen onu affet!"

İlahi cevap:

-"Kabul ettim!"


Hz. Allah halifesinin samimiyetini ve teslimiyetini meleklere göstermek için kulu İbrahimin oğlu İsmail’i kurban etme hadisesini zuhur ettirmiştir. Sonunda onlarda bu imtihanı başarı ile verdikleri anda Adem (A.s.)’in oğlu Habil’in kestiği koç kurbanını göndererek koç kurban edilmiştir.

&&&&&&&&




0 Comments: