insanlarda tek sıcak kanun
üzümden şarap yapmaları
kömürden ateş yapmaları
öpücüklerden insan yapmalarıdır

insanlarda tek zorlu kanun
savaşlarda yoksulluğa karşı
kendilerini ayakta tutmaları
ölüme karşı yaşamalarıdır

insanlarda tek güzel kanun
suyu ışık yapmaları
düşü gerçek yapmaları
düşmanı kardeş yapmalarıdır

hep var olan kanunlardır bunlar
bir çocuğun tâ yüreğinden başlar
yayılır, genişler, uzar gider
tâ akla kadar

Paul ELUARD





Uyumak istiyorum bir müddet
Bıkıncaya dek
Ne gündüzü ağırlamak ne de geceyle baş başa kalmak
Dolanıp çarşaflara sarılıp yorganıma
Uyanmak istiyorum
Ihlamur kokulu bir sabaha…
... 
Oysa daha kar yağacak
Mevsim henüz sonbahar…

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
25 ağustos 2017


Hangi deniz eş değer ki gözlerine
Sözlerin olmuş tüm cihana vesile
Gönlümüzde, yüreğimizde, her an her yerde
Bir tek sen varsın Atam
Ömrümüzde…

Yedi cihana salmışsın nam
Eğilmiş herkes önünde
İlkelerinle aydınlatmışsın yolumuzu
Hedefimiz olmuş devrimlerinle…

Karanlıklar aydınlanmış Seninle
Meydan okumuşsun cahilliğe
Kadına verdiğin sonsuz değerle
Yürekten bağlamışsın bizi kendine…

Her On Kasım’da aşk başkadır
Çünkü bize Seni hatırlatır…
Değil on yıllar geçse de yüz yıllar
Her an her yerde her daim
Bir tek SEN varsın yüreğimizde…

Saygı, sevgi, şükran ve özlemle anıyoruz Seni ATAM…
Gücümüz, ömrümüz yettiğince Seni sevmeye devam edeceğiz.
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!!!


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
1881 - 193oo





Kasım’da aşk başkadır
Çünkü bana babamı hatırlatır.


Doğum günün kutlu olsun babam

:( :(

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
01 KASIM 1926 - 2010
“Kimbilir hangi ürkek mevsimi alırsın
gizlice odalara,
saçların balkonları terk edeli kimbilir
ne kadar olmuştur?
annene göstermeden aşağı akardı saçların
kaç kez eksilip çoğalırsın dişlerini fırçalamayı
ezbere bildiğin günlerde…
Mor bir kedi geceyi sıyırarak geçiyordur
kuyruğunda teneke yıldızlar
düşlerinle buluşurken lanetli aynalarda
söylesene hangi ürkek mevsimi alırsın
gizlice odalara…
Ne gece yer rüşveti ne ben
Söz! Annene söylemem…

Yüzüm
hangi dağa baksam
içinde öfkelerinden habersiz
korkunç atlar gezdiren
bu sessiz , yıldızsız.
Yüzüm
hangi yola çıksam
bu yetim avlusu , bu ateş
bu ağlamaklı şey…

Hiç gürbüz
hiç pembe yanaklı
sayfalarımız olmadı mı bizim?
Biz hiç mavi kalacak bir mevsime
çıkmamış mıydık yorgun yokuşlarından
kışın?
Kendiliğinden gelen sözcüklerin misafirliğini
ne çok severdin,
Nasılsın…
Bugünlerde ben iyi gibiyim
yorgun gri kaideler arasında
hüzünlü bir yeşilim,
Ya sen…
Sen… Nasılsın?
Göğsündeki ağrılar nasıl?
İyi misin?

Ben hangi kelimeye açsam ağzımı
Ben hangi kelimeyi nereye koysam
Bir sonbahar konaklar sesimde.
Ben hangi kelimeyle girsem akşama
Ben hangi kelimeyle nereye gitsem
Yokluğunun renginde depremler düşer boynuma.
Ben hangi yaprağın ince hüznüyüm

Sen hangi sersem haydut…”

Birhan KESKİN





Çocukluğuma geri dönmek istiyorum Allah’ım !
Mümkünse, şu an, lütfen…
Kirlenmiş insanların sahte yüzlerine  bakmaktan yoruldum.
Taş olmuş kalplere istemiyorum hiçbir yoluculuk…
Gönlümden vermek gönülden almak tek niyetim…
Ne yazık ki insanların hiçbirinde kalmamış o ruh.
Yalan olmuş sözlerde kaybolmak var
Girdiğin yollarda unutulmak
Çizilen kaderde sıkışmak…
Biliyorum Allah’ım yanmak da var yanılmak da
Ama ben kötü biri değilim bilinsin istiyorum…

Duy beni Allah'ım lütfen duy...!
Çocukluğuma dönmek istiyorum...

Mehpare ÖĞÜT
24 Ekim 






Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz,
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.
Gül ki sen, neş'enle gülsün ay, toprak, deniz.
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.

Bir güneştin bir zamanlar, ay kadar kaldındı dün,
Dün bir ay'dın, sislenen boşlukta yıldızsın bu gün;
Benzin uçmuş bak, ne rüya'dır, bu akşam gördüğün?
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.

Beklesin Türk Oğlu'nun azminden kuvvet bulmayan,
Sel durur, yangın söner elbette bir gün Ey Vatan
Süslenir, oynar yarın, dün ağlayıp matem tutan
Ey Vatan gözyaşların dinsin, yetiştik çünkü biz.

Cemal EDHEM YEŞİL
Beste: Musa SÜREYYA




Bana Küçükken anlatmadılar hayatı,
Söylemediler bana,
Yaşamak için,
Ayaklarım üzerinde durmak için,
 Cambazlık yapmam gerektiğini…
Ben küçücük yüreğimle,
Bir an önce büyümek isterken,
Çıktığım şu hayat yolunda,
Her virajda bir durak,
Her durakta bir engel,
Ve her engelde,
Bir darbe olduğunu,
Ö ğ r e t m e d i l e r …

Ersin Kayışlı



Hz. İsa (a.s) yarım kerpici başının altına koymuş, yatıp uyumuştu. Uyanıp gözlerini açtığında İblis'i başında bekler buldu. Ona.


- A melun başımda ne bekliyorsun? diye sordu.
İblis ona dedi ki:

- Başının altına koyduğun benim kerpicim. Bütün dünya benim malım olduğuna göre, bu kerpiç parçası da benim malımdır demektir. Madem ki malımı kullanıyorsun bana ortak oldun demektir.

Hz. İsa (a.s) kerpici başının altından aldı, fırlatıp attı. Yeniden uyumaya niyetlendi. İblis de savuştu gitti.

Ey dünya dertleriyle üzülen, ip gibi eğilip bükülen adam!

Madem sonunda herşeyi arkanda bırakıp gideceksin, açgözlülük yapmanın, durmadan mal yığmanın ne âlemi var?


Kaynak: Mantıku't Tayr, Feridüddin Attar


Ebu Said-i Mihne tekkede dervişleriyle oturuyordu. Birden içeriye perişan bir halde biri giriverdi. Yapılmayacak şeyler yapmaya, ağlamaya dövünmeye başladı. Şeyh onu yanına gelmiş, yerlere yıkılmış olarak görünce acıdı, kalkıp yanına gitti.

- Ey sarhoş, kendine gel. Burada öyle gürültü yapıp durma, neden ağlıyorsun? Ver elini bana, ayağa kalk, dedi.

Sarhoş ise dedi ki:

- Ey şeyh, Allah sana yardım etsin. El tutmak senin harcın mı? Sen başını al da git. Yıkılmak benim payıma düştü, bırak beni. Eğer herkes düşkünlerin elinden tutabilseydi, karınca yiğitlik meclisinin baş köşesine otururdu. Bu iş senin yapabileceğin bir şey değil, çekil başımdan!

Bu sözleri duyan şeyh yere yıkıldı, sapsarı yüzü kanlı gözyaşlarıyla kızıla boyandı.

Ey kendisinden başka var olmayan, ey herkesin feryadına yetişen, benim imdadıma sen yetiş. Düştüm ben, elimi sen tut.


Mantıku't -Tayr, Feridüddin Attar