MEHPARE ÖĞÜT YAZILARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
MEHPARE ÖĞÜT YAZILARI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster





Kendimden biliyorum. İstediğim bir şey için evrene yolladığım enerjinin yüksekliğinin bana geri yansımasını. Bir şeyi çok istediğimde ama yürekten, ama sessizce ve sadece içimden, Allah’ım duyuyor beni. Evren, isteğime cevap veriyor. Çünkü gelecek olanın bir vakti zamanı var deyip bırakıyorum bir köşeye. O da geliyor sessizce, uzun zamandan beri beklenilen misafir misali. O an evrende yalnız olmadığımı, beni duyan, yaratan Rabbimin varlığına bir kez daha ve sonsuz kere, koca bir şükürle tekrar tekrar inanıyorum. İnanmazsam, hiçbiri olmazdı biliyorum.

"İsteyin, isteyin vereyim" diyen Rabbimize kendinizi anlatmaya hiç gerek yok. Olur ya da olmaz. Oluyorsa olması gerektiğinden, olmuyor ise hayırsız olduğundan diyeceksiniz, kalbinize en ufak bir şüpheyi  bile düşürmeden. Biliyorum, beklemek zordur. Zaman alır, yorar insanı. Ben de bekledim pek çok şeyi. Bazı insanlar doğuştan şanslıdır, bazıları ise kendi şansını yaratır. Bence en makbulü kendinizin yarattığı şanstır ve o şansı hiç kimsenin elinizden almaya gücü yetmez. Çünkü o artık sizin kapınıza kadar gelmiş ve içeri girmesine ramak kalmıştır. Şans, her zaman yaver gitmez, bilirim. Ama tekrar denemenin ne sakıncası olabilir ki. Deneyeceksin… 1, 3, 5… Sonra baktın olmuyor bırakacaksın onu bir köşeye. Sen bıraktın ya, işte dönüm noktası tam da orada. Sen tam vazgeçme noktasına gelmişken o şans senin kapına kadar geldi bile. Çünkü sen denedin, denendin, pes etmedin, son ana dek. Üzüldün, kırıldın, yoruldun ve ağladın hem de. İşte şimdi her şey senin elinde. İpler sende. Haydi durma. Tut ipi ve tırmanmaya başla. Kolay değildir yükseğe çıkmak. Önemli olan oraya kadar çıkıp dibe vurmamak. Artık, şans, başarı, her şey senin emrinde. Onu kullan, değerlendir, kimseye boyun eğmeden, kendini göster, evrenin sana verdiği mesajları dinle. Çalış, başkalarının senden iyi olmasını önemsemeden, sen daha çok çalış. Onlardan daha iyi olmak adına elinden geleni de yap gelmeyeni de. Zamanını iyi değerlendir. İşine ayırdığın vakti, kendine, ailene, sevdiklerine ve çevrene de ver. Ver ki, zaman bile sana imrensin. İstemeyi bil, istemeyi. Evrenin sesine kulak ver. Bir ağacın, bir kuşun, bir yaşlının, bir çocuğun… Dinle, evrenin şarkısını dinle ! Bak her şey yola çıkmış senin için geliyor, sana geliyor. Sen yeter ki şarkıyı dinle!


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL



Ne kadar da mutluymuşuz meğerse.. Küçükken, anne babamız bizimleyken, oyuncaklarımızla oynarken, bir odanın içine kurulmuş sobanın etrafında ısınırken. Sabahları kızarmış ekmek kokusunu içimize çekerken. Buğulanan pencerelere kalpler çizerken. Kar yağdığı için delice sevinip kardan adam yapma telaşı içine girerken. Konu komşu kapı önlerinde oturup çekirdek çitlerken, gelen geçen herkese selam verirken, yaz geldiğinde memlekete gideceğiz diye sevinirken. Sevindiğimiz bunca şey ve daha fazlası var iken… Ne kadar da mutluymuşuz meğerse…

Şimdi elimizde mutluluktan arta kalanlarla idare etmek düşmüşken payımıza, her geçen gün yaşadığımız günün özetini bile çıkartamıyoruz yorgunluktan. Eve gidiş geliş saatlerimiz, işte geçen yorucu zamanlar, insanlara anlatamadıklarınız ya da anlamak istemeyen insanlara söylenecek onca söz var iken,  aslında bizi yoran bu sıkıcı, mutsuz ve renksiz hayatı yaşamak zorundayken…Zaman bizden ne çok şey alıp da götürmüş meğerse. 

Eskiye dönmenin mümkün olmadığı, duyulan özlemin tarifinin ise imkansız olduğu, hatıralarla avunmak zorunda kaldığımız, siyah beyaz fotoğraflarla avunduğumuz, çocukluğumuz, gençliğimiz, geçmişimiz… Bizi bırakmayan bir ton anının etrafında biriktirdiğimiz hikayelerimiz.. Hepsi bizim, hepsi özel.. Şiir tadında öykü kıvamında anlatmaya değer biriktirdiklerimiz… Bir daha dönüşü olmayan yolculuğumuzun herhangi bir yerinde, bir evresinde yanımızda olanlar, çomak sokanlar, gıybet edenler, sevenler, sevmeyenler sevdiğini söyleyip de sırtımızdan vuranlar, iyi günde yanımızda olup da kötü günümüzde sormayanlar…. Hepsi geçmişte kaldı diyerek önümüze baktığımız, yolumuza çıkan engelleri tek tek yıktığımız, olmaz dediklerini olur yaptığımız, kısacası hayatın tüm zorluklarına meydan okuduğumuz bu hayat bizim… Acısı tatlısıyla, hüznü ve sevinciyle, tüm yaşanmışlıklarıyla sadece bizim. Biz bu hayatın içinde bir bireyiz, toplumun bir değeriyiz, insanız, canız… Her şeye ve herkese rağmen yaşamaktayız. Nefes almaya devam ettiğimiz müddetçe, heybemizde biriken ve biriktirmeye devam ettiğimiz hikayelerimizle, anılarımızla, sevdiklerimizle ve sevmeyenlere rağmen yaşamaya inat etmekteyiz ve edeceğiz de. Çünkü yaşamak, her şeye ve herkese rağmen güzel yine de. Sağlığımız yerinde ise, sevdiklerimiz bizimleyse, gidecek bir işimiz var ise, şükretmeyi biliyorsak bir de. Yaşamak lazım azizim, yaşamak… Zamanında ve yerinde….

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
2019 Aralık



İnsanın yaralarını sarması, geçmişi yaşanmamış farz etmesi hayli zaman alıyor. 
Eksilenlerle kalanları karşılaştırdığında, kalanların sayısının az olmasına rağmen aslında en vefalı olanların kalanlar olduğuna hak veriyor. 
Ve onlara sımsıkı sarılarak unutmak, geçmişe sünger çekmek, yarınlara umutla bakmak, güneşe gözlerini kısmadan bakabilmeyi, yağmurlar altında ıslanmaktan korkmadan haykırırcasına şarkı söylemeyi istiyor tekrardan. 
Tekrardan yaşamamak adına ise aynı şeyleri ayağını sağlam basıp almamak için yeni yaralar, temkinli adımlarla yürüyor yollarda. 
Bir çakıl taşının bile ayağına değmemesini umarak. 
Bir zamanlar kurduğu düşlerin gerçekleşmemiş olması üzse de her ne kadar, başka düşler kurmayı yeğliyor yeniden. 
Tüm cesaretini toplayıp devam etmek kaldığı yerden. 
Ama hep güvende olduğunu bilerek…
Güvenle bakmak istiyor yarınlara…


◕ Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL◕


****
Ruhumu çarpıp da duran yalnızlık dalgası, acıtma canımı ne olursun. Git başka kıyılara vur, vur ki dinsin kulaklarımda ki fırtınanın uğultusu. Bir kere olsun dinle sözümü ey rüzgar. Git başka yerde bırak kokunu. İstemem kalsın senden gelecek hayır, vazgeçtim ben çoktan vuslatı beklemekten… Güneşe de küskünüm ısıtamadı beni bir kez bile olsun. Sen, gölgesinde dinlendiğim çınar, hani şu çocukluğumun geçtiği parkta ki… Ne o sen de mi yüz çevirdin benden. Sen de mi başkalarına gölgelik olmaya niyetlendin bana haber vermeden. Yollar… en çok da size kırgınım, alacağınız olsun. Oysa ki en çok siz tanırdınız beni ve bilirdiniz attığım adımdan nereye gittiğimi. Şimdi ne oldu da böylesine yalnız bıraktınız beni.

Ve dört duvarını ruhumla yıkadığım evim, odam, kitaplarım, müziğim… Huzur sizdeymiş geç fark ettim… En çok da yatağım… Göz yaşlarımla yıkadığım yastığım. Beni bir tek siz anladınız. Beni en çok siz sevdiniz, sizi unutmayacağım !...

****
Her yerde bir #tbt paylaşımıdır gidiyor ya hani.. İşte ben de geçmişten bir yazımı paylaşarak #tbt yapıyorum. Beğenmeniz dileğiyle,,,


Mehpare ÖĞÜT & "İç Dökümü"
#20 ŞUBAT 2012#


Düşüyor yapraklar gibi hayatımızdan sevdiklerimiz de...
Akrep ile yelkovan misali kovalıyorlar sanki birbirlerini.
geç kalmak derdi var sanırım öteki tarafa..
oysa ki yaşarken sorsanız diyecektir hepsi de; 
-“keşke biraz daha kalsaydım dünyada”
ama nefes kadar yakın olan Azrail'i taşırken sırtımızda
“gitmem” demek, ne kadar basit bir kelime olacaktır / şu üç günlük Dünyada ...!

Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL