NOSTALJİ GEZİ EVİ



Uzun zamandır işe gidip gelmenin dışında kendimizi eve izole etmiş durumdaydık. Bu Pazar gününü biraz farklı geçirmek gerektiğini düşünerek, Covid 19 ile ilgili tedbirlerimizi de alarak Safranbolu üzerinden Amasra’ya geçiş yaptık. Safranbolu benim memleketim Çerkeş’e de yakın bir yer. Biz İstanbul yolu üzerinden oldukça keyifli bir yolculuk yaptık. Doğayı öylesine özlemişiz ki Eylül ayının hüzünlü güzelliği ile birlikte, ağaçların muhteşem ihtişamı arasında vardık Safranbolu’ya… En son 10 küsür yıl önce gittiğim ve kültürel mirasımız arasında yer alan Safranbolu’da o tarih kokan evlerinin arasından geçmek çok güzeldi. Ne var ki yan yana yapılan ve doğal dokusunu bozduğuna inandığım yeni yetme evleri görene kadar. Üzülmedim desem yalan olur. Bu nasıl olabilirdi anlamıyorum. Bu tipsiz evlerin ne işi vardı orada, ne zaman yapılmıştı bir türlü anlam veremedim. Benim ilk gördüğüm yer ile şimdi ki yer arasında dağlar kadar fark vardı. Hani kültürel mirasımızdı orası… Şimdi ne oldu da değişti. Ama anlaşılan o ki herkes zamana ayak uyduruyor. Eski evlerin yerine yeni yetme binaları dikerek de hem kültürel mirasımıza hem de doğal dokusuna zarar verer ellerimizle mahvediyoruz ne yazık ki… İçim burkularak geçiyoruz sokaklardan. Niyetimiz Cam Teras’a gitmek. Oraya giderken yolumuzun üstünde bir yer var ki adı Tepetaklak. Birkaç saniye anlamsız olarak baktığım bu yeri sonra anlıyorum. Yapılırken temel tarafı yukarıda, yukarısı aşağıda. İlginç geldi ama elbette, adı gibi kendi de. Biraz daha gittikten sonra bir de ne görelim Nostalji Gezi Evi…Burası Eskilerden kalma, bahçe içinde, şirin mi şirin bir yer. Önce genç bir bayan karşılıyor bizi girişte ve hoşgeldiniz diyor gayet samimi bir şekilde. Ardından isminin Bahattin olduğunu öğrendiğimiz bir ağbi. Sıcakkanlı, samimi, doğal bir ağbi kendisi. Eskiden otobüsü varmış, yolcu otobüsü. Sonra bırakmış, Hacca gitmiş. Anladığım kadarıyla da ardından da bu evi ziyarete açmış. Bu arada giriş sadece 5 Tl. Sudan ucuz desek yeri. Ben böyle evleri çok severim. Geçmişin yaydığı kokuyu, ahşap kapıları, kapının önünde duran yayığı, sabanı, tekerleği… Beni alıp götürür bir yerlere. 




İki katlı bahçe içinde öylesine güzel bir yer ki doğanın arasında anlatamam. Gidenler bilir elbette. Kapı açılıyor ve giriyoruz içeri. Burada bizi hiç de yabancı gelmeyen objelerle donatılmış bir oda karşılıyor. Eski çakmaklardan tutun da lastik ayakkabılara, bisküvi kutularından “hatta bir tanesi var ki Türkan Şoray’ın resmi var” idare lambalarına, radyolara, Atatürk Köşesine kadar. Bir sürü şey. Bazıları da hediye edilmiş. Yani kısa süreli de olsa geçmişe doğru kısa bir gezinti yapıyorsunuz o anda. Oradan çıkıyoruz. Bahattin ağbi üst katı da gezin diyor ve bizi ahşap merdivenlerden yukarı çıkartıyor. Burası da pötikareli perdelerle donatılmış, o eski sedirlerin bulunduğu ve masalarla donatılmış, duvarlarında keyifli süslemelerin olduğu kocaman bir alan. Anladığımız kadarıyla burası sohbet yapılan yeme içme de olan bir yer ancak covid dolayısıyla şu an aktif değil. Harika bir yer kısacası. Yani deseler ki burada kalın kalırım inanın. Gürültü yok, ses yok, kirlilik yok. Doğanın içinde baş başa harika bir yer anlayacağınız.  Bahattin ağbiye teşekkür ederek ve mutlu bir şekilde ayrılıyoruz oradan. Ama tam ayrılırken yan tarafta gördüğümüz otobüsten cafeye dönüştürülmüş bir yer olduğunu da öğreniyoruz. Bu arada eşim Bahattin ağbiye soruyor “Ağbi burada zaman nasıl geçiyor ?” diye Bahattin ağbinin verdiği cevap ise muhteşem; “Yetmiyor ki”…

Bahattin ağbi gibi güzel düşünen ve güzel yürekli samimi, içten insanlara ihtiyacımız var velhasıl. Zaten bu dünya dönüyorsa böylesine güzel insanların yüzü suyu hürmetinedir.

Ve diyorum ki gidin görün bu güzel Nostalji Gezi Evini. Anılarınız canlansın, kurtulun kısa süreliğine de olsa dünyanın çirkinliğinden. Yaşadığınızı hissedin, doğanın içinde. Kimbilir belki yolumuz düşerse yeniden karşılaşırız sizlerle de….

 Teşekkürler Bahattin Ağbi… Anılarımıza döndürdüğün için bizi

 https://nostalji-gezi-evi.business.site


Mehpare ÖĞÜT ŞENGÜL
Eyül 2020

0 Comments: