SON BİR KEZ



Arkasına bakmadan koşar adımlarla kaçıyordu ondan. Dönüp baksa bir daha gidemeyeceğini, orada, oracıkta öleceğini biliyordu. Deli gibi, ateşlerde yanarcasına seviyordu onu. Eğer gözleri bir kez daha değerse gözlerine, vazgeçemeyecekti. Biliyordu, çünkü onu çok seviyordu. Kendinden, canından, adından çok seviyordu. Onun için ona hep gözü gibi bakıyor, yanından ayırmak istemiyordu. Gitmeliydi, uzaklaşmalıydı ondan, bu şehirden. Ona ait olan her şeyden. Hiçbir şey onu hatırlatmamalıydı. Ne bir resim, ne bir hatıra. Hepsini atmalıydı, yakmalıydı. Bunca yıl onu sevmişti, onu bilmişti, hep sen demişti. Ya şimdi. Şimdi bitmiş miydi sevgisi de ondan uzaklaşmaya çalışıyordu. Hayır, aksine çok daha fazla sevmeye başlamıştı. Ama arada engeller, aşılamayacak yollar ve insanlar vardı. Yıllarca başkalarına inat olsun diye sevmemişti onu. İstediği için, yüreğine kazıdığı için sevmişti ama kimseye anlatamamıştı bu sevgisini. Arada ayıran yollar değil, insanlar vardı. Gel dese, gelir miydi diye düşünürdü hep. Ama diyemezdi. Biliyordu. O gelmek istese bile arkasında onu tutacak, gitmesine izin vermeyecek insanlar vardı. Ne garip diye düşündü. Yol boyunca gözlerinden akan yaşlar arkada bıraktığı insana, sevdiğine sanki bir armağandı. Son bir kez daha baksaydı ne olurdu. Durdu, dönüp dönmeme arasında kararsız kaldı. Başını yana çevirdi. Ağlamaktan ıslanmış saçları yüzüne yapışmıştı. Hadi diyordu içinden bir ses. Hadi dön bir kez daha ve ona veda et. Ama bir türlü yapamıyordu. Onu tutan, dönmesine izin vermeyen bir güç vardı sanki etrafında. Olduğu yerde duruyordu öylece. Ne bir adım öne , ne de geriye... Ne olacaktı şimdi. Düşünceleri ve duyguları birbirine karışmıştı. Bir yanı git, bir yanı dön diyordu. Karar veremiyordu bir türlü. Onca yıl sevdiği insana bunu borçlu değil miydi. Borçluydu, o zaman neden bir türlü dönüp bakamıyordu. Ona son bir kez seni seviyorum demeyi neden çok görüyordu. Kim için, ne için kaçıyordu. Ne önemi vardı ki başkalarının düşündüklerinin. Ne önemi vardı ki çekeceği çilenin. Seviyordu ya. Değmez miydi böylesine sevgiye dökülecek olan gözyaşları. Değerdi. O zaman gitmemeliyim diye düşündü. Gözyaşlarını elinin tersiyle sildi, saçlarını düzeltti ve ağır adımlarla geriye döndü. İşte ordaydı, sevdiği, canının yarısı. O da gitmemişti. Sanki son bir kez o da bir veda eder diye düşünmüş olacaktı ki, bıraktığı yerdeydi. Ağlıyordu. Bir adım attı, o da attı. Kollarını açtı, o da açtı. “Seni seviyorum”, dedi, “ben de”, dedi. Koşmaya başladılar birbirlerine doğru. İşte sarmaş dolaş olmuşlardı. Ağlıyorlardı. Gözyaşları birbirine karışmış, elleri kenetlenmişti. Dudaklarından dökülen seni seviyorum cümleleri sanki yankılanıyordu. Kız başını yasladığı oğlanın omzundan kaldırdı.
-“Son bir kez daha seni seviyorum demek istemiştim”, dedi.
Oğlan, kızın başını eliyle tekrar omzuna yaslayarak,
-“ben de”, dedi.
Sonra iki el silah sesi ikindi vaktinin tüm sessizliğini bozdu. Son bir kez veda etmişlerdi, birbirlerine. Oğlan önce sevdiğine, sonra kendisine sıkmıştı kurşunu.
Oracıkta, oldukları yere yıkıldı ikisinin de cansız bedenleri.
Bu onların son vedaları, son ayrılışları olmuştu. Artık aşklarının önünde bir engel yoktu…

Mehpare ÖĞÜT
Aralık 2007

0 Comments: