SEVDAMIN EŞGALİ BELİRSİZ !

Titreyen elimle tutmaya çalıştığım kalemimin ucundan dökülen her bir kelime, yüreğimden kopup da gelen hasretimi anlatmak için adeta birbiriyle yarışıyordu. Önümde duran kağıda yazdığım her satır, sanki yılların verdiği ızdırabı anlatmaya kafi gelmiyor; yazdıkça daha çok yazasım geliyor ve böylelikle içimde biriken derin ızdırabı ve belki de öfkeyi hafifletirim düşüncesiyle, yarım yamalak kurduğum cümleleri ard arda sıralıyordum…

Hayat ne garipti.
Sevmek diye bir şey vardı ve severken ayrılmak diye bir şey olduğunu da senin gidişinle anladım. Film şeridi gibi gözlerimin önünden geçen günlerimiz, sanki o günlerin yaşanmamış olduğunu düşündürürcesine yabancıydı bana. Bırakıp giden sen değilmişsin, arkandan ağlayan ben değilmişim gibi iki yabancı insandı artık onlar, yani biz. Geçmişte kalan, adına mazi dediğimiz…
Artık birer mazi olmuştuk. Kitaplarda geçen, filmlere konu olan eski zaman aşklarının birer kahramanıydık ama kim biliyordu bizi. Kimse… Ne yazık ! Bilselerdi eğer birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi ve bilselerdi ki senin için her şeyden vazgeçebileceğimi belki işte o zaman hafızalarda yaşardık sen ve ben.. Ama kimsenin bizden haberi yoktu. Büyük aşkımızdan, yaşadığımız duygulardan. Gizlenmiyordu oysa. Apaçık herkesin gözü önündeydi tüm yaşadıklarımız. O kadar da önemli değildi aslında. Önemli olan birbirimizi sevmiştik ama sonucu hüsranla biten bir aşk hikayesinin kahramanları olarak en nihayetinde ayrılmıştık.

İlk zamanlar kabullenmem oldukça zor oldu ve hatta yıllarımı aldı. Bazen kendimi öylesine yalnız ve öylesine çaresiz hissediyordum ki, hayat sanki benim için bitmişti. Her şey boştu. Yaşamak, nefes almak, yemek/içmek ve hatta sevmek . Yeniden sevmek, senden başkasını sevmek ne kadar ürkütücü bir düşünceydi bu. Seninkinden hariç elleri tutmak, sana ait olmayan gözlere bakmak… Gerçekten ürkütücüydü ve bir o kadar da kabul edilemez bir düşünceydi.

Aradan geçen yıllar, bana seni unutturmayı başaramadı elbet. Elbet diyorum çünkü, seni cismen unutmama rağmen, yüreğimde sana karşı beslediğim güzel duygular zamanla değerini yitirdi ve bir gün gelip baktığımda artık sana karşı hiçbir şey hissetmiyordum. Oysa ki ben değil miydim senin için her şeyden vazgeçebilirim diyen. İşte bu seven bir insanın ne kadar da büyük konuştuğunun ve hiç kimsenin yerinin doldurulamayacağı düşüncesinin aksi ispatıydı. Şimdi sen, yolda geçen bir yabancıdan farksızsın. Belki de seni hiç tanımamıştım. Ola ki günün birinde aynı yol üzerinde yürürken denk düşerde karşılaşırsak seninle, inan ki sıradan biriymişim gibi davranabilirim sana ve belki de hafızamı çok zorlayaraktan söyleyeceğim tek şey, bir yerlerden tanıyorum ama nerden çıkartamıyorum olacaktır, bunu sakın unutma !

İşte hayat denen ve sevgi denen olay bu kadar basitmiş anladım sonunda. Sevdamın eşgali belirsiz diyorum soranlara. Ne zaman sevmiştim, nasıl biriydin ve neden ayrıldık hatırlamıyorum bile, unuttum zamanla. Bir tek cismin kaldı aklımda. Onun da hükmü kısadır nasıl olsa. Yani anlayacağın sen yoksun artık, ne kalbimde ne de aklımda…


Mehpare ÖĞÜT
EKİM 2008

2 Comments:

esengül dedi ki...

merhaba canım,çok güzel bu yazın

"SEVDAMIN EŞGALİ BELİRSİZ !"

ben bazı yazılarını sitemizde paylaşmak istiyorum,tabi izninle ve isminle birlikte,senden haber gelinceye kadarda atmıyorum siteye canım...

yüreğine,duygularına sağlık çok güzellll,sevgiyle...

Adsız dedi ki...

vay be hatun valal boşuna şairane değil blog adın seninle gurur duyuyorum melankolik romantiğim benim muck