HERŞEY AKAR, HİÇ BİR ŞEY DURMAZ


Her şey sürekli bir hareket halindedir, nötrinolardan süper-kümelere kadar. Yerin kendisi, güneşin etrafında yılda bir kez ve kendi etrafında günde bir kez dönmek suretiyle sürekli hareket halindedir. Güneş de kendi etrafında 26 günde bir kez dönmekte ve galaksimizdeki diğer yıldızlarla birlikte 230 milyon yılda galaksiyi dolaşmaktadır. Daha büyük yapıların (galaksi kümelerinin) da bir tür büyük dönme hareketi yapıyor olmaları muhtemeldir. Bu, atomların değişen hızlarla birbiri etrafında dönen molekülleri oluşturduğu atomik seviyeye varıncaya değin, maddenin bir karakteristiği olarak görünmektedir. Atomun içinde de elektronlar* çekirdeğin etrafında çok büyük hızlarla dönmektedirler.

Elektronun iç spin olarak bilinen bir özelliği vardır. Buna göre o adeta kendi ekseni etrafında sabit bir hızla dönmekte ve elektron o haliyle ortadan kaldırılmadıkça durdurulamamakta ya da değiştirilememektedir. Eğer elektronun spini arttırılırsa, özelliklerini öyle keskin biçimde değiştirir ki, tamamen farklı bir parçacık üreterek nitel bir değişime yol açar. Açısal momentum olarak bilinen nicelik "dönen bir sistemin kütle, büyüklük ve hızının bileşik bir ölçüsü" elementer parçacıkların spinlerini ölçmek için kullanılmaktadır. Spinin kuantalaşması ilkesi atomaltı düzeyde temeldir, ama makroskobik dünyada da mevcuttur. Ne var ki, etkisi o kadar sonsuz ölçüde küçüktür ki, kaale alınmaz. Atomaltı parçacıklar dünyası, hiçbir şeyin asla kendisi olarak kalmadığı sürekli bir hareket ve uyarılmışlık durumundadır. Parçacıklar sürekli olarak karşıtlarına dönüşmekte, öyle ki, zamanın verili herhangi bir anında onların özdeşliğini iddia etmek bile imkânsız olmaktadır. Nötronlar protonlara, protonlar da nötronlara duraksamasız bir kimlik değiş-tokuşuyla dönüşmektedirler.*

Engels diyalektiği "hareketin ve doğanın, insan toplumunun ve düşüncesinin gelişiminin en genel yasalarının bilimi" olarak tanımlamaktadır. Anti-Dühring' de ve Doğanın Diyalektiği'nde en temel üç tanesinden başlayarak, diyalektiğin yasalarının bir dökümünü vermektedir:

1) Niceliğin niteliğe dönüşmesi ve tersi yasası;

2) Karşıtların karşılıklı iç içe geçmesi yasası, ve

3) Yadsımanın yadsınması yasası.

İlk bakışta bu sav aşırı derecede çetin görünebilir. Bu kadar genel bir uygulaması olan yasalar geliştirmek gerçekten mümkün müdür? Sadece toplumun ve düşüncenin değil, bizzat doğanın da işleyiş mekanizmalarının altında yatan ve kendini yineleyen bir desen [patern] olabilir mi? Tüm bu itirazlara rağmen, bu tür desenlerin gerçekten de varolduğu ve her düzeyde, her biçimde sürekli olarak su yüzüne çıktığı gitgide daha açık hale gelmektedir. Atomaltı parçacıklardan popülasyon çalışmalarına kadar çeşitli alanlardan elde edilen ve diyalektik materyalizm teorisine giderek daha büyük ağırlık kazandıran artan sayıda örnek var.

Diyalektik düşüncenin temel noktası, onun değişimi ve hareketi temel alması değil, hareketi ve değişimi çelişki temeline dayanan olgular olarak görmesidir. Geleneksel biçimsel mantık çelişkiyi kapı dışarı ederken, diyalektik düşünce onu kucaklar. Çelişki tüm varlığın temel bir özelliğidir. Maddenin ta derininde yatar. Tüm hareketin, değişimin, yaşamın ve gelişmenin kaynağıdır. Bu fikri dile getiren diyalektik yasa, karşıtların birliği ve iç içe geçmesi yasasıdır. Diyalektiğin üçüncü yasası olan yadsımanın yadsınması yasası, gelişme anlayışını dile getirir. Bu yasa, süreçlerin sürekli olarak kendilerini tekrarladıkları kapalı bir çember yerine, art arda gelen çelişkilerden oluşan hareketin, gerçekte basitten karmaşığa, alçaktan yükseğe doğru bir gelişmeye yol açtığına dikkat çeker. Görüntü tersine olmasına rağmen, süreçler kendilerini tıpatıp tekrarlamazlar. Bunlar, çok şematik bir özetle, diyalektiğin en temel üç yasasıdır. Bunlardan çıkan ve parça ve bütün, biçim ve içerik, sonlu ve sonsuz, çekme ve itme vb. arasındaki ilişkilere dair bir dizi ek önermeler de vardır. Bunları ele almaya çalışacağız. Nicelik ve nitelikle başlayalım.


KAYNAK: AKLIN İSYANI - ALAN WOODS - TED GRANT

0 Comments: