HAYATIN YEDEĞİ YOK… - Ş A İ R A N E
“Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası.” – Cemal Süreya “Yaşamak değil, Beni bu telaş öldürecek…” – Özdemir Asaf “Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya.” – Gülten Akın “Cıvıl cıvıldı gözleri Yeni dağılmış bir ilkokul gibi.” – Can Yücel “Duyguluysan işin zor, Yaşamda yeniksindir.” – Özdemir Asaf “İçim hem kimsesizdi hem kalabalık.” – Edip Cansever “Hüznümle vedalaşmayı bana öğretmediler.” – Gülten Akın “Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, Başka türlüsü güç.” – Turgut Uyar “Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta.” – Didem Madak “İçime gene Yolculuk mu düştü, nedir?” – Orhan Veli “uçurumlar var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında kendiyle kendi arasında.” – Nilgün Marmara “Sen ki saçından tırnağına kadar Bir hürriyete bedelsin.” – Turgut Uyar “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz.” – Edip Cansever “Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler.” – Özdemir Asaf

Bu Blogda Ara

19 Ağustos 2009

HAYATIN YEDEĞİ YOK…

Hayat bazı anlarda dalından düşer, sen bir nehir olduğunda...
Önüne katıp sürüklersin onu.Yaprak kadar hafiflediği anlarda..
Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş..
En sevdiğin şey(ler)den ayrılmak, koyu kırmızı bir boşluk gibi oturur içine çoğu zaman.
Bir şeftalinin ortasındaki çekirdeği çekip çıkardığında görürsün aynı boşluğu...

Yaşamdır bu şarkısını söyler senin için, insanlar gönderir sana, görmezsen usulca kaybolurlar, çevirdiğin sayfaların arkasında kalırlar..
Üzerine o kadar fazla sayfa eklenir ki, hayatta olduğun sürece bulamazsın artık istesen bile...

Kuruntu ayaklarına paten geçirip hızlıca turlamaya başlar seni, ruhunu..
Aklını istemediğin ormanlara iter, iter ama ağaçlardan ormanı göremezsen, gözlerini suçlamamalısın...
Zihnin kum olur arada hayallerinin resmini çizersin, dalgalar hayal kırar silerler tüm resimlerini..

Oysa ki kalelerin vardır hiç yıkılmaz dediğin, kumdan kalelerin!..
Hani okulda kullandığımız uçlu kalemler vardır ya, gövdesindeki uç bitmeye yakın ufalır ama yine de çok az bir şeyler yazabileceğini umarsın,
işte öyledir kimi ilişkiler, sevdalar, yakınlıklar..
Bitmesine ramak vardır ama ağır hareket edersin..
Yelkovan topallasın dersin, hep o "son anı" kazırsın aklının derinliğine..
Duyarsın..Başına yıkılan duvarların seslerini.Yıkılan sözlerde ararsın ayakta kalan duvarları..
Böyle acıtan durumlarda, insan hep aynı şeyi yapar. Gözle görülür bir şey arar...

Kağıt hala beyazdır üzerindeki kahve lekesine rağmen. Lekeyi kabullenirsin kağıt gibi sonra gözün alışır buna..
Zaman en önemli kaynağımız ama buruşturur hepimizi..
Sen de buruşturup atarsın bir şeyleri.
Ve sonra anlarsın ki, yaldızlı kağıtlar gibi düzeltilmiyor kıvrıştırıp attığın "zaman".

Biliyorum hepimizin hayatı bir nevi dondurma..
Eriyip gitmeden avuçlarından, gecikme tadına varmakta..
Külah aracın olsun, muhteşem tadı daima amacın..
Küpeler tak kulağına sıcağı sıcağına ki, boynuna dolanmasınlar.
Biliyorsun ardında bıraktığını sandığın, onun seni arkada bırakmadığı olabilir..
Hayat üstüne bir sürü laf edilir ordan, burdan..
Söylenenler fragman gibidirler.
Kısa, çarpıcı.
Yaşamlarımızsa birer filmdir,
metrajının nerde bittiğini bilemediğimiz..
Başrol hep senindir ama rollerin sıkça değişir..
Senaryo bazen kahreder, yerlere vurur, mutluluktan uçurur, sarhoş eder, dansettirir, törpüler...
Hepsi filmin devamı için seni bekler..
Şerbet yapmayı bilmeli..
Yaşamın nabzına göre..
Korkmamalı üzülmekten, sürünmekten. Geldiğinde de vakit gülmeyi, neşeyi körüklemeli..
Sessizliğe bir kaç kelime borcun varsa, çıkıp söyle...
Her şeyin yedeği, yaması vardır ama hayatının yok ki .

alıntıdır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum