BİTMİŞ AŞKLAR EMANETÇİSİ...

Bir zamanlar Aral Gölü dünyanın en büyük dördüncü gölüymüş. Bu gölün kenarında bir liman kenti varmış. Munyak… Şimdi Munyak’ta gökyüzünü toz ve tuz kaplamış durumda. Ve bebekler orada çok yaşamıyor. Çünkü bir zamanlar su olan yerlerde şimdi çürümüş gemiler ve iskeleler var. Çünkü su artık çok içeride. Çünkü Aral Gölü’nü besleyen iki nehrin yollarını pamuk tarlalarını kapladığı için pamuk da yok… Aral Gölü haritada artık neredeyse birbirinden komak üzere olan iki küçük su lekesi…’
Üzüntüyle ekrana bakmıştık… Ahmet anlatıp duruyordu. ‘Kuzeyde buzların erimesine ve sera etkisine neden olan tozların yüzde onu Aral’ın kurumuş tabanından çıkıyor…Artık kurtarma çalışmaları…’
Ahmet konuşurken sana bakmıştım. İkimiz Aral Gölü’ne benzemeye başlamıştık…
Sen ısrarla yollarımızı başka yönlere çevirmeye çalışıyordun. Israrla kurutuyordun beslediğimiz iç denizi… Bu güne geleceğimiz belliydi. ‘Kendi hayatlarımız’ derken ‘biz’ olmaya hevessiz gönlün kuruttu işte sonunda ‘biz’i…
Evet, gidiyorum şimdi. Arkamda bir toz bulutu bırakarak. Sen belki çok sonra fark edeceksin çürüttüğün gemileri, ıssız bıraktığın iskeleleri…
Ama bu senin kararındı…
Dost olmak yok bende. ‘İstediğin zaman ara beni, başın sıkıştığında ben buradayım’ filan gibi sakın kurma bu cümleleri…


Sana güzel bir yaz günü gelmiştim.

Karlı bir sabahta gidiyorum.

Beş mevsim yaşamışız beraber.

Beş mevsim bir ‘iç denizi’ kurutmaya yetti.

İşte böyle sevgili…

Biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi,

Hiçbir nehir kavuşturamaz bizi..


İclal AYDIN

0 Comments: