BUGÜN SEVDİĞİNİ SÖYLE - Ş A İ R A N E
“Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası.” – Cemal Süreya “Yaşamak değil, Beni bu telaş öldürecek…” – Özdemir Asaf “Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya.” – Gülten Akın “Cıvıl cıvıldı gözleri Yeni dağılmış bir ilkokul gibi.” – Can Yücel “Duyguluysan işin zor, Yaşamda yeniksindir.” – Özdemir Asaf “İçim hem kimsesizdi hem kalabalık.” – Edip Cansever “Hüznümle vedalaşmayı bana öğretmediler.” – Gülten Akın “Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, Başka türlüsü güç.” – Turgut Uyar “Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta.” – Didem Madak “İçime gene Yolculuk mu düştü, nedir?” – Orhan Veli “uçurumlar var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında kendiyle kendi arasında.” – Nilgün Marmara “Sen ki saçından tırnağına kadar Bir hürriyete bedelsin.” – Turgut Uyar “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz.” – Edip Cansever “Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler.” – Özdemir Asaf

Bu Blogda Ara

25 Eylül 2010

BUGÜN SEVDİĞİNİ SÖYLE



Garip bir çift olan Edward - İsabella Johnson beni evlât edindiklerinde henüz iki aylıkmışım. Ba­na karşı olan davranışları son derece sevgi ve şefkat doluydu. Bu nedenle, Lanchester, Minn.'daki çocukluk yıllarımı asla unut­mayacağım.
Evli ve iki çocuklu bir doktorun yanında çalış­mak üzere Chicago'ya gittiğimde artık yetişkin bir kişiydim. Ekim, 1958'de yeni bir apartmana taşı­nıyorduk, işlerimin yoğunluğundan babamın 4 Ekim'deki doğum gününü kutlayamadım.

6 Ekim günü telefon ettiğimde bana: "Yaşlı ba­banı unutmuş olduğunu düşündüm" diye sitem etti. Bu sitem bende, onun tak­dir ve teselli edilmeye ihti­yacı olduğu intibaını uyan­dırdı. Onun sitemine: "Oh, baba biliyorsun, seni asla unutmayacağım ve sana o­lan sevgim asla tükenmeye­cek." diye karşılık verdim. Bir müddet konuştuktan sonra sözü büyük çocukla­rının işlerine ve yeni apar­tmanımıza getirdim, fakat o, bu telefon görüşmesi sa­na çok pahalıya gelecek di­yerek konuşmayı kısa kes­mek istedi ve allahaısmar­ladık demeye başladı. Ko­nuşmaya devam etmemiz için beni neyin zorladığı­nı asla bilemeyeceğim. Ü­zerime aydınlık bir his gel­di ve içten gelen güçlü bir duygu; "Onu sevdiğini söyle" dedi. Birdenbire onun şefkatini, iyi karakte­rini, insanlarla dürüst alış verişini ve tüm yaşamıyla kendisini ne kadar çok takdir ettiğimi söyledim. Henüz daha genç olduğum dönemlerde cahilliğim ne­deniyle onu çok üzdüğüm için beni bağışlamasını di­ledim.

Geçmişe dönüp, ko­şan pars zambaklarını, su fışkırtan traktörleri ve beni yaban ördeği avına gö­türdüğü zaman ne kadar çok eğlendiğimi, sağnak halindeki yağmur altında birlikte av kuşu çevirdiği­miz günlerden söz ettim. Babam, tüm bunları başından sonuna kadar ses­sizce dinledi. Daha sonra; "Bunları dinlemek ne ka­dar güzel Pat!" dedi. Kü­çükken birlikte yaptığımız şeyler hakkında konuştuk ve bu arada tekrar, "Seni seviyorum babacığım." de­dim. "Pekâlâ, beni gerçek­ten çok mutlu ettin ve se­vindirdin." dedi gülerek. Bir süre sonra telefon soh­betimiz sona erdi.

İki gün sonra babam kalp yetmezliğinden öldü. Dehşetli bir keder içindeydim, ancak telefondaki o sohbetimiz ile teselli bula­bildim.

Son olarak konuştu­ğumuz gibi konuşmayı sık sık başaramamıştık, oysa o sözler gibi söylenecek daha pek çok şeyler vardı. Cenaze töreninden sonra bazı kimseler bana: "Babana öldüğü âna kadar onu mutlu edebilecek ne söyledin?" diye sorular sor­dular.


Patricia PARHAD, FATE’den

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum