YİNE SENİ DÜŞÜNDÜĞÜM BİR VAKİT…

Kanatırcasına öptüğüm dudaklarının hayaliyle yanıp tutuşurken ben, gözlerimden bir an olsun gitmeyen hayalinin yangınıyla geçiriyorum günlerimi… Sana meyil vermiş bu yürekte tarifi imkansız acılar çekerken, ruhumu kemirip bitiren bir duygunun esiri olmuşum şimdilerde. Ne tarafa baksam yüzüme vuran yüzünün aksi, şarkılardan dilime nakaratlar halinde düşen sevdanın sarhoşluğunda, gecesi gündüzüne karışmış berduş misaliyim ve bu halimle daha ne kadar yaşarım ve ne zamana kadar böyle devam edebilirim, hiç bilmiyorum inan ki !...

Yaşıyorum bir şekilde ve adına her ne kadar yaşamak denilirse. Senden öncesi ve sonrası diyerek ayırdığım bir hayatın inişli çıkışlı yollarında atarken adımlarımı, görüş gününü bekleyen bir mahkum misali, sürgünlerdeyim… Ve henüz kesinleşmeyen cezamla, kaybetmeden ümidimi yaşamaya devam etmekteyim.

Oysa herkesten daha çok ve yegane beklentimin sevmek ve sevilmek olduğu yürekte, romanlardan alıntılanmış ama kendi cümlelerimle kurulmuş doludizgin bir hayatı yaşamaktı tek arzum ve de ben ne zaman niyetlendiysem bir sevdaya, önüme çıkan engeller mani olmak adına ellerinden geleni yaptılar, düşlediğim sevda ulaşmadan yüreğime daha.
Ve şimdi sen ve ben, belki de farklı dünyalara ait iki yüreğin yanlış zamanlarda bir araya gelmesi sonucu, henüz başlamadan biten bir düş’ün kahramanlarıydık. Ne zaman bir gölge gibi düşsem sevdanın peşine ya çok yorgun ya da çok korkuyordum. Belki de çok seviyordum ama karşılığını alamıyordum…

Zaman hızla geçerken ve belki de gördüğümüzü sandığımız, asla farkına varamadığımız ve belki de yüreğimizin asıl hak ettiğini elimizin tersiyle itip de bir köşeye, yanlış zamanlarda seçtiğimiz yanlış insanlara açıyorduk kollarımızı. Ve hal böyle iken gözlerimizden mutluluk yerine hüzün yaşları eşlik ediyordu yüreğimize. Belki de bu oyunu beceremiyorduk ya da kuralına göre oynayamıyorduk. Kim bilir belki de oyunda ki yanlış bendim, olamaz mı, elbette olabilir.
Sonuç ne olursa olsun her ikisinde de mağlup olan yine biz yani sevenler oluyorduk ve hep de kaybediyorduk bu oyunda…



Sessiz ve bir o kadar da sıcak gecenin koynundan süzülüp de satırlara düşen yüreğimin sesinden…
Saat gece yarısını çoktan geçmişken……….

Mehpare ÖĞÜT
TEMMUZ 2011

0 Comments: