HALİL CİBRAN’DAN…


"En akıllımız bile Sevgi'nin ağır yükü altında ezilir;
ama gerçekte Sevgi, Lübnan'dan esen okşayıcı meltem kadar hafiftir.
Özgürlük, leziz yemeklerinden ve bereketli şarabından sunmak için çağırır
sofrasına bizi; ama biz de sofraya oturur oturmaz tıkanırcasına yeriz önümüze konulanları.
Doğa, hoş geldin diyen kollarıyla uzanır bize ve onun kadınsı güzelliğinden
haz almaya çağırır bizi; ama biz onun sükunetinden ürker, kalabalık kentlere
akın ederiz ve orada tıpkı vahşi bir kurdun önünden kaçışan koyunlar gibi
birbirimizi sıkıştırarak yaşarız.

Gerçek, bir çocuğun en içten gülüşü ya da bir sevgilinin öpüşüyle donanmış olarak
seslenir bize; ama biz sevginin kapısını onun suratına çarpar ve sanki düşmanımızmış
gibi davranırız, ona.

İnsanoğlunun gönlü yardımına koşacak birini arar; ruhu içini dökmeyi diler;
ama biz tıkamışızdır kulaklarımızı onların feryatlarına ne duyarız ne anlarız.
Ve deli deriz onlara kulak verip anlamış olanlara, üstelik kaçışırız yanlarından.
İşte böyle geçer geceler ve bizler yaşar gideriz farkında olmadan.
Gündüzler bizi karşılar ve basar bağrına. Ama biz görmeyiz ve yaşarız
gece gündüz süren bir tedirginlikle.

... ah ne iyicildir insanoğluna Yaşam, yine de ondan uzaklaşmış,
çok uzaklara gitmiştir İnsan."


Halil Cibran - SÖZLER, sf.50

0 Comments: