EY HAYAT GELSENE ÜZERİME !...





Ey hayat söyle bana !... Daha ne kadar sürecek bu yalnızlık. Ruhum ne zaman rahata erip de şöyle derinden bir “oh” çekecek, söylesene. Bunca yaşanmışlıklardan nice dersler almışken, söylesene daha neyin hesabını soracaksın benden…Yetmedi mi diyorsun, neyimi alacaksın daha. Her gün ömrümden aldığın günler kafi gelmiyor mu sana. Boğarken bu kalabalık, bu sesler beni her gün biraz daha, söylesene mutlu olmayı haram mı kıldın bana. Kötülükler almış başını gidiyor ve ben sessizce köşemden hiçbir şeye karışmadan seyrederken, üzülmeli miyim yoksa sevinmeli miyim bilemezken, neden bu çelmeleri takıyorsun bana. Sakın çok sevdiğini söyleme beni inanmam ve sanki başka insan kalmamışçasına mesken tuttun ya şu yüreğimi, yazıklar olsun sana !... Ne bir adım ileri ne de geri gidebiliyorum. Kalakaldım böylece bir başıma. İçimde doldurulması zaman alacak boşluklar sıralanırken ve gözlerim hep uzaklara dalarken, ağlamak bile sıradan olmuşken ve aldıkların verdiklerinden çokken doymadın mı daha. Yetmedi mi, daha mı diyorsun konuşsana…

Her gün benden bir parça daha gidiyor sayende… Eksilen bir şeyler var farkındayım ve biliyorum ki eksilen her şeyle birlikte umutlarım, sevgilerim, aşklarım, dostlarımda tükeniyor birer birer… Ve bir gün gelecek beni saran bu kalabalığın zerresi dahi kalmayacak.Gerçi hoş şimdiden ruhumu saran yalnızlıkla çoktan arkadaş olduk da yoksa bir tek bunun için mi teşekkür etmeliyim sana.

Benim için mutluluk çok uzaklarda kalmış gibi… Zaten kendimi bildim bileli bir kez dahi olsun geçmedi kapımdan ve her nedense hep ben onun kapısını çalmak zorunda kaldım bir dilenci misali. Ve o bile Allah rızası için olsa gerek ki, hayrına üç – beş kuruş mutluluk bıraktı avucuma. Yetti mi diye sorma, yetmedi… Hep azınlık oldum kapısında. Tıpkı göçmen misali koştum durdum ardında ve sonunda yoruldum, bıraktım en sonunda ve dedim ki kendi kendime gelmiyorsa zorlama…Zorla güzellik olmayacağını biliyordum da yine de içimdeki o küçücük avuntuyla kıt - kanaat idare etmeye çalışıyordum ya, işte en çok da koyan bu oluyordu bana…

Bazen yanımdan geçen insanların yüzlerindeki gülümsemeye hayran kalıyordum. Gülmek kim bilir ne kadarda güzel bir duyguydu ki, benim bir yerlerde, bir zaman diliminde unuttuğum. Şimdi ne kadar da zorlasam kendimi şöyle içimden geldiğince ve baktırasıya herkesi gülemiyorum anlayacağın… Oysa bir zamanlar gözlerimden yaş gelinceye kadar nasılda gülerdim katıla katıla… Şimdi düşünüyorum da ne kadar da uzak kalmış o günler bana…

Anlayacağın artık yoruldum bu kısa hayatımda. Herkes kadar her şey kadar ben de… Ve öyle zamanlar geliyor ki, çıldırsam diyorum becerebilir miyim sence… Hiç olmazsa kısa yoldan “deli” deyip geçer herkes yanımdan. Hükmümde kalmaz böylece yaptıklarımdan. Kim bilir belki de böyle mutlu olurum ne dersin ? Ona da mı olmaz mı diyorsun yoksa, zaten bir kere de olur desen şaşar kalırdım ya çok da ümitlenme, sevinme… Neden mi !!! Çok merak ettin değil mi !. Dur, o zaman daha fazla meraklandırmadan söyleyeyim en iyisi.

Neden sevinme dedim biliyor musun; çünkü ben her şeye ve herkese ve hatta sana inat yaşamayı seçtiğim için… Senin taktığın tüm çelmelerden bir başıma kurtulup kalktığım için… Bana verdiğin tüm acılardan kendime pay çıkartıp kurtulduğum için ve benim iyi günümde değil de kötü günümde yalnız bırakmayanlara sarıldığım için… Sevdiğim ama sevilmediğim bir yürekte olmaktansa, seven bir çift gözde kendimi bulduğum için… Kısacası hayat, senin için değil de kendimi sevdiğim için seviyorum ve seçiyorum yaşamı. Bakma arada bir karamsarlık sarsa da beni, yok öyle kıssadan hisse deyerek kestirmek sessizce… Seviyorum işte var mı diyeceğin. Sen ister sev ister sevme beni, yaptıklarım yapacaklarımın teminatı olsun ki, yaşayacağım / direneceğim /seveceğim işte…
Son nefesimi verene kadar da diyeceğim ki sana ;

Ey Hayat Gelsene Üzerime !...



Mehpare ÖĞÜT
2011


0 Comments:

Yorum Gönder

Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum