BABALAR VE OĞULLAR

“Ona bir oda ver, baba…Gidecek yeri yok…” sözü ana vurgudur, "Babam ve Oğlum" filminin….Rekor sayıda seyircinin izlediği, gözyaşlarının sel olduğu, etkileyici bir filmdi “Babam ve Oğlum” filmi…Birbirine küs baba ve oğul ile bu küslük nedeniyle dedesini hiç görmemiş torun arasındaki, yıllarca içte tutulan, sevgi birikiminin patlamasıdır yaşananlar…Bir 12 Eylül filmidir; ama konunun işlenişi ve senaryonun oluşturuluşu itibariyle, muhteşem bir baba-oğul filmine dönüşmüştür…Oğulun ölümcül hastalığı, bu nedenle dedesine torununu bırakma zorunluluğu, baba-oğul dramını artıran önemli bir faktördür…Hemen hemen herkes seyrettiği için, rahatlıkla söyleyebilirim ki: “Baba-oğul arasındaki senaryodaki ilişki, aslında bizim, kardeşimizin ya da eşimizin yaşadığı baba-oğul ilişkisiyle bire bir örtüştüğü için film, can damarımızdan vurmuş ve kulaktan kulağa yayılan doğal reklamla, gişe rekoru kırabilmiştir…”

Benim babam da beni çok severdi; ama asla seni seviyorum, demeden…Ben uyurken saçlarımı okşaması bundandı…Ancak, uyuyor numarası yaparak, beni sevmesini sağlayabilirdim…Saçlarımı okşadığı an duyduğu mutluluğu, gözlerimi açamadığım için görmezdim; ama hissederdim…Bütün günün acısını çıkarırdı sanki…Günün birinde, kahvenin önünden geçerken elimi bırakmış, bir süre sonra kahveyi geçince, hararetle yeniden tutmuştu elimi…”Baba! Neden böyle yaptın!” diye sorduğumda, kahvedekiler benimle alay etmesinler, diye bıraktım oğlum, demişti…Çocuktum o zaman, böyle olması gerekiyor herhalde diye düşünmüş; yine de bir anlam verememiştim…Babaannemin yanında beni asla sevmezdi; yanına gitmek istesem, yüz vermez, ötelerdi beni…Çaresiz, bu duruma uyum sağlar, babaannemin olduğu her mekanda babamın yanına gitmezdim…Doğru olanın bu olduğunu düşündürürlerdi bana…Şimdi babam, 92 yaşında…Artık devir değişti…Ben gidip yanaklarından öpüyorum, hafif dirense de…Çünkü, benim kızıma nasıl babalık yaptığımı görüyor ve ona yürekten: “Seni seviyorum, kızım!” dediğimi duyuyor… Annem, babamın, o yıllarda çocuklarımı yeterince sevemedim diye hayıflandığını söylüyor bana…Üzülmesin diye, konuyu hiç açmıyorum…Çünkü, ben babamın beni sevdiğini biliyorum; yeterli geliyor bu his bana…

Benim bir oğlum olmadığı için, oğul bölümü için söyleyeceklerim çok sınırlı kalıyor haliyle…Erkek evlat sahibi babaların, davranışlarını izliyorum uzaktan…Farklı bir tutum görüyorum, sevinerek…Baba-oğul birlikte top oynuyorlar, şakalaşıyorlar; kucaklarına alıyor babalar çocuklarını, rahatlıkla öpüyorlar yanaklarından…Anneanne, babaanne yanlarında olsa da hiç fark etmiyor, çocuklarına olan ilgileri ve sevgileri…Ne güzel! Çok şey değişti demek ki…

Goethe diyor ki: “İnsan babasına borçlu olduğu saygıyı, ancak baba olduğu zaman duyar…” Çok doğru bir söz…Aslında, baba-oğul arasındaki saygı ne durumda derseniz? İşte o zaman, benim babama olan saygım aklıma gelir…”Büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü bilmeli!” derdi babam…Bu çizilmiş harika bir sanal çizgiydi…Büyük büyüklüğünü, küçük küçüklüğünü bilirdi…Ya şimdi? Aynı güvenle söyleyebilir miyiz bu sözü?..

“Seni seviyorum babacığım!”, sen söylemesen de senin de beni sevdiğini çok iyi biliyorum…

Sevgiyle kalın! Babasız kalmayın!..

Asım ERDOĞAN

0 Comments: