KARA TREN

Uşak'ta Bireylül İlkokulu'nda öğrenim gördüğüm yıllarda, okumaya öylesine meraklıyımdım ki, ne bulursam okurdum büyük bir hevesle...Babamın aldığı gazeteleri de okurdum, bu arada...Gazeteci Zihni'den alırdı babam gazeteleri…Ancak trenle geldiği için, bir gün sonra elimize geçerdi gazetelerimiz...Günlük okuyamadığım için çok kızardım ve buna neden olan treni de hiç sevmezdim ...Bir gün babam, İzmir’e trenle gideceğimizi söylediğinde çok ağlamıştım; istemiyorum diye…

Her zaman olduğu gibi babamın dediği oldu ve günü geldiğinde, atlı faytonla tıkgıdı tıkgıdı Uşak istasyonuna gittik…Sabah saatleriydi…Kara tren istasyonda hazır bekliyordu…Oldukça yüksek merdivenlerinden çıktık ve kompartımanda ilerlemeye başladık…İkinci mevki idi kompartımanımız, koltuklar deri kaplıydı…Saat 8.00’de hareket edecektik…Yolcular yerlerini almaya başladılar…İçim ısınmaya başlamıştı kara trene…Bilet numaramıza göre koltuklara oturduk…

Annem, hazırlanan kumanyaları kontrol ederken, babam, kompartıman camını yarıya kadar açtı ve bana uğurlamaya gelen insanları gösterdi…Mendiller vardı onların ellerinde…Kimi henüz trene binmeyen yakınlarıyla vedalaşıyor, kimi saklayarak gözyaşlarını siliyordu mendiline…Saat: 8.00’de kara treninin düdüğü duyuldu… Çok hüzünlü ve keskin bir ses olarak geldi bana tren düdüğü…

Sonra, cuf cuf sesleriyle hareket etmeye başladı…Sallanan mendilleri gördüm o an…Bazıları, trenle birlikte koşarak mendil sallıyordu sevenlerine…Trenin cuf cuflarına rayların ritimli sesi de karıştı ve uzaklaştık istasyondan… Yolculuğumuz bir hayli uzundu…Bu nedenle, yiyecek içecek türünden her türlü önlemi almıştı annem…Kuru köfte, zeytinyağlı dolma, domates, salatalık, peynir, üzüm gibi yiyeceklerin bulunduğu “beslenme sepeti” yanında termosta çayımız da vardı...

Gerçi her istasyonda, yörenin geleneklerine uygun olarak veya mevsimine göre, gazeteden kesekağıdı içinde erik, kızılcık, elma, armut, üzüm, incir gibi mevveler, pide, börek, köfte-ekmek, simit gibi yiyecekler de almıştık...Kompartıman camından dışarıya baktığımda, hızla, bir film şeridi gibi yanımızdan geçen ağaçları, kayaları, küçük tepeleri, alabildiğine geniş ovaları takip etmekte zorlandım…

Başımı uzatmak istedim dışarı, babam hemen içeriye çekti beni…Gözüne kömür tozu kaçar, sakın bir daha yapma diye uyararak…Kıvrıla kıvrıla yolcuğumuz sürdü…Tüneller, hele uzun olanları çok korkutmuştu beni…Karanlık ve ona eşlik eden gürültülü tren sesi, ürkütüyordu insanı…

İzmir’e vardığımızda, bizi karşılayan dostlarımızın güleryüzü, yorgun bedenlerimizi dinlendirmeye yetmedi…Çok yorulmuştuk çünkü…

Evet dostlar! Kara tren üzerine pek çok şiir yazıldı, şarkılar, türküler bestelendi…Şimdi, o emektar kara trenlerin hepsi, müzede sergide…Kara trenler artık devrini tamamladı; ama unutulmadı, hiçbir zaman da unutulmayacak…Yaşı benimle bir olan siz sevgili dostlarımın da bir kara tren anısı mutlaka vardır…Öyle değil mi?

Sevgiyle kalın!..

Asım ERDOĞAN

0 Comments: