HATIRA TAŞI - Ş A İ R A N E
“Biliyorsun ben hangi şehirdeysem Yalnızlığın başkenti orası.” – Cemal Süreya “Yaşamak değil, Beni bu telaş öldürecek…” – Özdemir Asaf “Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya.” – Gülten Akın “Cıvıl cıvıldı gözleri Yeni dağılmış bir ilkokul gibi.” – Can Yücel “Duyguluysan işin zor, Yaşamda yeniksindir.” – Özdemir Asaf “İçim hem kimsesizdi hem kalabalık.” – Edip Cansever “Hüznümle vedalaşmayı bana öğretmediler.” – Gülten Akın “Dönmeyeceğimiz bir yer beğen, Başka türlüsü güç.” – Turgut Uyar “Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta.” – Didem Madak “İçime gene Yolculuk mu düştü, nedir?” – Orhan Veli “uçurumlar var uçurumlar diyorum ben insanla insan arasında kendiyle kendi arasında.” – Nilgün Marmara “Sen ki saçından tırnağına kadar Bir hürriyete bedelsin.” – Turgut Uyar “Bir buluşma yeridir şimdi hüzünlerimiz.” – Edip Cansever “Bütün renkler aynı hızda kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler.” – Özdemir Asaf

Bu Blogda Ara

08 Eylül 2012

HATIRA TAŞI


İşlerin ters gittiği bir ülkede, bir zamanlar zengin ve soylu bir adam, kendisinden iyilik dilenen fakir bir adamı sille tokat yanından uzaklaştırmaya çalışıyordu. Gördüğü muamele karşısında fakir adam oradan kaçmaya başladığında ise, bu kez, adamın arkasından bir taş attı.

Bunu görenlerin canı sıkıldı. Fakat bir şeye hiç anlam veremediler. Fakir adam atılan taşı ne diye yerden alıp cebine koymuştu acaba?

Bunun cevabını kimse bilemediği gibi, adamın o andan itibaren taşı hep yanında taşıyacağını da hiç kimse düşünemedi. Ama adam aynen öyle yaptı. Günler geçti, yıllar geçti derken, bu fakir adamı taşlayan zengin adamın başına bir felâket geldi. Adam bir dolandırıcılık işine karıştığı için ülkenin sultanı tarafından bütün servetine el konulmuştu. Ayrıca, o yöredeki

âdete göre, bir eşeğin sırtına ters binmiş halde şehrin her tarafında dolaştırılıp teşhir edilecekti. Şehrin sokakları arasında dolaştırılırken adamın duyduğu hakaretlerin haddi

hesabı yoktu. Seyredenler arasında, o adamın kendisine attığı taşı hâlâ cebinde saklayan fakir adam da bulunuyordu. Kendisine hakaret edip dövmeye kalkmış bu adamı kolayca tanımıştı.

Fakir adamın eli hemen cebine gitti, taşı aldı, bir vakitler onu aşağılamış olan adama atmak üzere elini havaya kaldırdı ve tam o anda sanki bir iyilik meleği tarafından uyarılmışçasına birden taşı yere bıraktı ve üzgün bir yüz ifadesiyle oradan uzaklaştı.

Fakir adam taşı yere atıp giderken kendi kendine şöyle diyordu:

“Zengin ve mutlu olduğu sürece düşmanımdan intikam almaya kalkışmak aptalca ve tehlikeliydi. Şimdi o düşkün bir haldeyken intikam almaya kalkışmak ise, insanlığa yakışmaz!”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum