İYİ OYUNCUYUZ HEPİMİZ !..



Yaşamımız boyunca çok başarılı oyunlar sergileriz, değme tiyatroculara taş çıkartırcasına…Performansımıza kendimiz bile şaşarız zaman zaman…Gülerken ağlamayı, sevmezken çok seviyor gibi görünmeyi ustalıkla başarırız…Telefonla arkadaşımız aradığında, annemize, kardeşimize, eşimize “Evde yok de!..” diyen biz değil miyiz?..Komşumuzun evimize geleceğini öğrendiğimizde “Evimde şöyle bir rahat oturamayacak mıyım?..Akşam akşam bir de onlarla mı uğraşacağız?” dırlanmalarından sonra akşam olduğunda onları güler yüzle karşılayan, üstelik “Ne iyi ettiniz de geldiniz!..” diyen biz değil miyiz?..Gerçekten iyi oyuncuyuz hepimiz…Sahte gülücükler, mutlu yüz ifadeleri, övgüler havalarda uçuşurken, yüreklerimizde aynı kıpırdanışların olmaması çok hazindir…Aslında çok üzmeli bu durum bizleri…Ama biz hiç de üzülmeyiz ve bu tür oyunlarda baş rol oynamaya bayılırız…Hoş olmamasına rağmen nedense normal gelir, iki yüzlü davranış biçimi bize…Sorgulamayız, bu yüreğimizle ve beynimizle tezat oyunculuk yeteneğimizi…Küçüldüğümüzü fark etmeyiz…Özeleştiri yapmayız…Neden böyle davranma gereği duyuyoruz diye utanmayız…

Bir yakınımız çok yaşlı…İki maaş alıyor her üç ayda bir…Üç evladı var…İkisi kız, biri oğlan…Kızlar evlenmişler yuvalarını kurmuşlar…Çoluk çocuğa karışmışlar…Oğlan en küçükleri ve henüz bekar…Kendisi İzmir’de yaşıyor…Annenin bütün bakımını iki kız kardeş üstlenmiş…O Ankara dışında olduğu için türlü mazeretlerle annesinin sorunlarını görmezden gelmiş, kafasını kuma gömmüş, kız kardeşlerine hiç acımadan…Ancak, annenin üç aylığını alacağı günden bir gün önce Ankara’ya gelip ihtiyacı olan parayı almayı da hiç ihmal etmemiş bu sorumsuz delikanlı…Tek erkek evlat olmanın ve bekar olmanın avantajını kendi menfaati için kullanmış…Komşum anlatıyor…”Bir gün o da evde iken Gülten Teyze’yi ziyarete gittim…Öyle dil döküyordu ki annesine…Onu ne kadar sevdiğini, hep onu düşündüğünü ustalıkla anlatıyordu…Şaşırdım kaldım…Gülten Teyze’nin de ona zaafı var herhalde…Yüzünden gülücükler hiç eksik olmuyordu, onunla konuşurken öyle mutluydu ki…Niçin bu çocuk maaşımı alacağım günün öncesi bana geliyor, sonra da parayı alır almaz çekip gidiyor?..diye düşünmüyordu...Oyuncu çok başarılıydı…Hayret ettim doğrusu…Kızları onun bütün bakımını üstlenmesine rağmen, Nurten Teyze’nin onları değil de oğlunu daha çok sevmesi, anlaşılır bir durum değil…”

Eşimle bir üniversite kantininde oturuyoruz…Yanımızdaki masada gençler sohbet ediyorlar…Kahkahalar yükseliyor zaman zaman o masadan…Mutlu oldukları her hallerinden belli…Bir genç daha masaya geliyor usulca…Elleri masaya dayalı sandalyede oturan bir kızla belli ki özel konuşuyor…Bir süre sonra her ikisi de arkadaşlarıyla vedalaşıp masadan ayrılıyorlar…Masada oturanlar hemen başlıyorlar ileri geri konuşmaya…”Görüyor musun Aylan’ın Ergun’e yaptığını?..Bu nasıl yüzsüzlük…Hem onunla hem de Mehmet’le çıkıyormuş…İkisinin de gönlünü hoş tutmayı başarmış…Kimseye belli etmemesi hayret doğrusu!..Ne oldu işte, Ergun önünde sonunda gerçeği öğrendi ve hesap sormak için Aylan’ı aldı götürdü…Vallahi Ergun iyi çocuktur, ona çok acıyorum…” deyince eşimle göz göze geldik…Nasıl bir terbiyesizlik bu diye!..Zaman elbette birçok çok şeyi değiştiriyor; ama bu oyunculuktaki değişmeler gerçekten çok şaşırtıyor bizleri…Hazmedemiyoruz yapılanları…

Arkadaşım anlatıyor: “Benim bir yakınım var…Kayınvalidesini hiç sevmez…Bana da sürekli ondan yakınır, durur…Her şeye karıştığını, ileri geri konuştuğunu, ipleri hep kendi elinde tutmak istediğini söyler…Ben de onu teselli ederdim…Eşini seviyorsa ona katlanması gerektiğini, işlerine karışmasını isterse önleyebileceğini, mutluluğunun her şeyden önemli olduğunu söylerdim…Bir gün kayınvalidesi ile birlikte gördüm onu…O benim gördüğümün farkında değildi…Öyle ilgi gösteriyordu ki kayınvalidesine…Bir yanlışlık olmasın, yoksa bu kadın onun kayınvalidesi değil mi? dedirtecek bir samimiyet sergileniyordu gözlerimin önünde…Oyuncu başarılıydı…Kayınvalide de çok memnun bir yüz ifadesiyle damadıyla gurur duyuyordu…” Evet dedim arkadaşıma, hep oyuncu olduk bu dünyada…Aldattık karşımızdakileri…İçimizden geçenlerle dilimizden dökülenler farklı oldu çoğu zaman…Dürüst olamadık…Dobra dobra doğruları söyleyenleri hiç sevmedik…Aldatılmaya hazır olduk…Kandırıldık…Oyuncular cirit attılar etrafımızda…Sadece izledik biz onları…Evet sadece izledik…

Yürekten gelmiyorsa sözcüklerin hiç bir hükmü yoktur…O halde insanın yüreğini görebilmeyi başarmalıyız…Dudaklarından dökülecek sözcüklerin kaynağı ne?..İrdelemeliyiz…Zordur insan ilişkileri…Ortada bu kadar iyi oyuncu varken…

Asım ERDOĞAN



0 Comments: