YALNIZIZ YALNIZ



Vikipedi’de yalnızlık şöyle tanımlanıyor:” Yalnızlık veya yalnız kalma, bir insanın boşluk duygusuyla karışık kendini dünyadan kopmuş hissetme duygusudur… Yalnızlık, arkadaş eksikliğinden veya başkalarıyla birlikte olma arzusundan daha da öteye giden bir duygudur… Yalnızlık çeken insan, kendisini toplumdan kopmuş hisseder… Başka insanlarla anlamlı bir iletişime girmekte zorluk çeker… Yalnızlık çeken insan, içinde bir boşluk veya kopukluk hisseder…”

Evet!..Yalnızlık, insanı içten içe kemiren bir duygudur…”Yalnızlık Allah’a mahsustur…” sözünün gücü de etkisi de bundan kaynaklanmaktadır…“Yalnızlık” tek kelime… Söylenişi ne kadar kolay!.. oysa taşınması o kadar zordur ki…”.diyor, Goethe…Haksız diyebilir miyiz ona?..

O kadar çok yalnız var ki ülkemizde…Fark ettiğimde çok şaşırdım bu gerçeğe…Hiç evlenmeyenler, eşinden ayrılanlar, evli iken yalnızlık yaşayanlar, iş nedeniyle yalnız kalmak zorunda kalanlar vb…Sayı olarak elimde bir rakam yok; ama sadece etrafımızdakileri izlesek bile fark ediyoruz yalnızları…Üzülüyoruz onlar adına…Bir gün yalnız kalabiliriz korkusunu da her an içimizde yaşayarak…Bir nefes istiyorum, diyordu yaşlı amcamız izdivaç programında…Bir nefes, çok önemliydi onun için…Zengin, fakir, yaşlı, genç hiç fark etmiyor yalnızlık acısıyla yananlarda…Sıkıntı, endişe, güvensizlik hepsinde var…Para, mal, mülk kapatamıyor bu derin boşluğu…

Büyükşehirler, “Yalnız insan kalabalığı” haline geldi artık…Her yerde, kadın, erkek, genç, yalnız insanları görmek mümkün…Kimileri, çalıştığı kurumlarda, kimileri, öğrenim gördükleri okullarda, takviye bilgiler aldıkları kurslarda, kimileri kahvehanede, lokalde, kimileri sosyal paylaşım sitelerinde, kimileri izdivaç programlarında, yalnızlıklarını giderebilecek arkadaş ya da hayat arkadaşı arıyorlar…Bulabilirlerse mutlu oluyorlar…Aksi taktirde, mutsuz, güvensiz, endişe dolu yaşamlarına devam etmek zorunda kalıyorlar…Yalnızlığın mutluluğunu engellemediğini söyleyen nadir insanların olması, büyük çoğunluğu mutsuz olan yalnızların karşısında önemsiz kalıyor elbette!..

Evimizin karşısında, hali vakti yerinde olan insanların oturduğu geniş dairelerden oluşan bir apartman var…Son model otomobillerden anlıyoruz maddi güçlerini…Her neyse konumuz bu değil!..Bu dairelerin birinde oturan orta yaşlı bir bey, bir gün elinde çaydanlıkla bizim binanın altında yer alan Kuru Temizleme dükkanına girdi…Şaşırdım!..Ne işi vardı çaydanlıkla?..Merak edip aşağıya indim…Dükkan sahibi beni tanıştırdı bu beyle…Kısa bir sohbet oldu; ama konuşmalarından onun yalnız olduğunu anladım…Çaydanlığın durumu, zaten evde bir bayanın olmadığını açıkça gösteriyordu…O ayrıldıktan sonra, dükkan sahibine:”Bu bey ne iş yapıyor?..” diye sordum…İhracatçı, dedi…Çok zengin…Eşinin 2 yıl önce vefat ettiğini, 2 çocuğu olduğunu, onların da yurt dışında oturduklarını ve çok seyrek görüşebildiklerini söyledi…Yalnızdı ve birlikte çay içebileceği kişileri arıyordu…Bunun kim olduğu da pek önemli değildi onun için…Dükkan sahibi: “Bana gelir derdini anlatır, elbiselerini bende temizletir, çamaşırlarını ve perdelerini bende yıkatır, o nedenle aramızda bir samimiyet oluştu..” dedi…Eşine saygısı nedeniyle de evlenmeyi düşünmediğini söz arasında özellikle belirtti…Üzüldüm onun adına…Bizler, mutlu yuvamızda şen kahkahalar atarken, o elinde çaydanlıkla bir nefes arıyordu…Yalnızlığına merhem olabilecek kişi ya da kişiler…

Geçen gün, eve girerken, o beyin salon pencere perdelerinin açık olduğunu fark ettim…Dikkatli bakınca, dükkan sahibi ile o beyin, pencere önünde karşılıklı oturduklarını ve sohbet ettiklerini gördüm…Artık yalnız değildi o…Çay içip sohbet edebileceği bir arkadaş, belki de bir dost bulmuştu…Mutlu oldum…Bu kadar zenginliğe rağmen, yalnızlıktan kurtulma isteği, çok etkilemişti beni…Dersimi aldım ve eve girdiğimde eşim ve kızıma sıkı sıkı sarıldım…İyi ki vardılar onlar!..

Yalnız olanlar, alınmasınlar…Elbette her şeyin sonu değil yalnızlık!..Ama zor, gerçekten çok zor yalnızlık!..

“Bu dünyaya yalnız olarak geliriz ve yalnız olarak ayrılırız…” der Sigmund Freud…

Ne kadar doğru!..Hepimiz önünde sonunda yalnız ölmeyecek miyiz?..

Asım ERDOĞAN


0 Comments: