Uyandı, gözlerini açtı. Oda ona pek bir şey ifade etmedi;
içinden yeni çıktığı o var olmama durumunun derin etkisinden tam sıyrılamamıştı
henüz. Zaman ve mekan içindeki yerini saptayacak enerji bir yana, bunu yapacak
istekten de yoksundu. Bir yerdeydi.. Uçsuz bucaksız yerlerden geçerek yokluktan
yeni gelmişti oraya; bilincinin çekirdeğinde sonsuz bir hüzün vardı ama o hüzün
güven verici bir şeydi; çünkü ona tanıdık gelen tek duygu buydu. Başka bir
avuntuya gerek duymuyordu. Salt bir rahatlık, salt bir gevşeme durumunda, bir
süre kıpırdamaksızın yattı, sonra da uzun derin uykuların sonrasında gelen o
hafif, kısa süreli uykulardan birine doğru kaydı. Birden gözlerini tekrar açıp
kolundaki saate baktı. Bu aslında istemdışı bir davranıştı; çünkü saatin kaç
olduğunu görmek sadece kafasını karıştırmıştı. Doğrulup oturdu, çevresine
baktı, elini alnına götürdü, derin derin içini çekerek kendini yeniden yatağa
attı ama artık uyanmıştı. Birkaç saniye içinde nerede olduğunu ayrımsadı,
zamanın akşama doğru olduğunu ve öğle yemeğinden beri uyuduğunu fark etti.
Bitişik odada karısının yumuşak terlikleriyle dümdüz kara taşlı zeminde
gezindiğini duydu, bu ses de rahatlattı onu.. Çünkü artık bilinci yeni bir
düzeye varmış, yalnızca sağ olduğunu bilmek ona yetmemeye başlamıştı. Bu
daracık, kirişli, yüksek tavanlı odayı, duvarlara delikli kalıpla rastgele
renklerde kopya edilmiş koca koca sıkıcı desenleri, kırmızı ve turuncu camlı
pencereleri kabullenmek ne kadar zordu! Esnedi; oda çok havasızdı. Az sonra
yüksek yataktan inecek, pencereyi açacak, o anda rüyasını da anımsayacaktı.
Çünkü hiçbir ayrıntısını anımsamasa da rüya görmüş olduğunu biliyordu.
Pencerenin dışında hava olacaktı.. Damlar, kent ve deniz olacaktı. O durup
seyrederken, akşam rüzgarı yüzünü serinletecek, aynı anda rüya da
belirginleşecekti. Şimdilik ancak öyle yatabiliyor, ağır ağır soluk alıp
veriyor, yeniden uyumaya hemen hemen hazır durumunu koruyordu.. Bu havasız
odada adeta felç olmuş gibiydi.. Ortalığın kararmasını bekliyor değildi ama
kararana kadar yerinden kıpırdamayacaktı.
Paul BOWLES
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum