Ellerim ceplerimde yürümeyi
severim bazen…Rahatlatır beni bu tür yürüyüş…Hele hiçbir şey düşünmek
istemediğim anlarda kurtarıcı olur benim için…Aldırmayan, umursamayan bu tavır,
yine de düşüncelerden alıkoyamaz beni…Bir kedinin hızla önümden geçişi, çöp
varillerinde torbaları didikleyen bir sokak köpeği ilgimi çeker…Yaşamak için
mücadele eden her canlı, değerlidir benim için…Hep söylerim dostlarıma!..Bu dünya
nimetlerinden, canlıların tümünün yararlanması kadar doğal bir şey olabilir
mi?..Nimeti de külfeti de eşit paylaşmak gerekmez mi?..Keklikpınarı
kaldırımlarında yürüyüşümü sürdürüyorum…Hüzün dolaşıyor adeta…Herkes evinde
olmalı…Tek tük insan görüyorum yanımdan geçen…Hiç telaşlı değiller onlar
da…Belli ki aceleleri yok…Aheste yürüyorlar benim gibi…Evlerinde olanların
salon ya da oda ışıkları, karanlığı yırtarcasına gözlerime ulaşıyor…
Bir yaşlı teyze de salonda
ayaklarını uzatmış, elinde bastonuyla geleni gideni seyrediyor…Perdeler
kapatılmamış…Durup ona bakıyorum…Arka fonda evin içinde gezinen aile üyelerini
görüyorum…Bir sofra hazırlığı içindeler…Teyzenin yaşam çizgisini merak
ediyorum…Kimdir bu teyze?..O yaşa kadar acaba neler yaşadı?..Kaç çocuğu ya da
kaç torunu var?..Kimle evlendi?..Mutlu mu mutsuz mu bugüne kadar sürdürdüğü
yaşam?..Sayfalar açılsa bir roman çıkar karşımıza…Her insanın yaşamı bir roman
aslında…Birbirine hiç benzemeyen dünyadaki insan sayısı kadar roman…İnsanı
tanımak, benim için roman okumak kadar hayati…Dinliyor ve öğreniyorum…Dersler
çıkarıyor, değerlendiriyorum…
Yalıkavak’ta denizde sabah
saatlerinde kızımla birlikte yüzüyoruz…Açılmayı severiz ikimizde…Uzakta olan ve
yanımıza yaklaşmaya çalışan bir bayanı fark ettim o an…İyice yakınlaşınca:
“Günaydın!..Nasılsınız?..” diye sordum…Gülümseyerek “İyiyim!..” dedi…Kızıma
dönerek ”Aman kızım dikkatli ol!..Gerçi baban yanında; ama sen yine de pek
açılma!..” uyarısında bulundu…İlgisi hoşuma gitti…Hangi otelde kaldıklarını
sordum…Aynı otelde olduğumuzu sevinerek öğrendim…O akşam, gün batımı için
otelin şezlonglarına oturduk ailecek…O bayan geldi…Hemen yanımızdaki şezlonga
da o oturdu…Gün batarken biz koyu bir sohbete daldık…Ankaralı olduğumuzu
söyleyince irkildi…”Ankara mı?..Çok acı anılarım var benim Ankara ile ilgili…”
dedi…Başladı anlatmaya: “İki kızım, bir oğlum vardı…Şimdi bir kızım bir oğlum
var…İstanbul’da oturuyoruz…Bundan 20 yıl önce kızım Gazi Üniversitesi’ni
kazandı ve Ankara’da kayıttan hemen sonra ona bir ev tuttuk…Babaannesi de gönüllü
olarak onunla kaldı…Kayınvalidemin bu fedakârlığını hâlâ unutamıyorum…Son
sınıfa kadar her şey çok güzeldi…Ben de zaman zaman onları ziyarete gidiyor,
bir eksikleri varsa tamamlıyordum…Çok sevilen bir öğrenciydi kızım…Öğretim
üyeleri de arkadaşları da ona hayrandı…Pırlanta gibi bir insandı…Sosyal ve
sevecen bir yapısı hemen dikkat çekiyordu…16 yıl önce bir motosiklet kazasında
kaybettik kızımı…” Ağlamaya başladı…Eşim de gözyaşlarıyla ona eşlik etti…Benim
içim de öyle bir burkuldu ki gözyaşlarıma hakim olamadım, bırakıverdim
yanaklarıma…Hızla döküldüler…Üçümüz de ağlıyorduk…
Hemen atıldı…”Sizi üzmek değildi
maksadım…Benzetmek gibi olmasın; ama tam kızınızın yaşındaydı…Mezuniyetine bir
hafta kalmıştı…Mezuniyet törenini göremedi ne yazık ki…Tabi biz de göremedik…Oysa
ne kadar çok istiyordum, onun mezuniyetini görebilmeyi…Arkadaşıyla bir motor
gezisi yaparken sarhoş bir sürücünün kurbanı oldular… Kırmızı ışıkta geçmiş ve
motora hızla çarpmış, sarhoş sürücünün otomobili…Motoru kullanan arkadaşını da
kaybettik ne yazık ki…Yıkıldım adeta!. İnanamadım…”Olamaz!..Olamaz!..” diye
haykırdım…Eşim çok rahatsızlandı bu ölüm olayından sonra, çok
yıprandı…Kayınvalidem de bu acıya fazla dayanamadı ve iki ay sonra vefat etti…
Acımız öyle büyük ki…Ne zaman kızım yaşında birini görsem aklıma geliyor onun
zamansız ölümü…Bir torunumuz var…Şimdi bizim her şeyimiz o!..” Gün
battı…Yalıkavak öyle bir kızıllığa büründü ki…Eşlik etti sanki bu acıya…O
kızıllıkta bir insanda bir roman okuduk biz aslında…Sayfalar dolusu roman…
Hayatımız bir roman
hepimizin!..Sayfaları nasıl doldurduğumuz ancak roman kapağı açılınca
anlaşılıyor…Kapakları kapalı duran açılmayı bekleyen o kadar çok roman var ki…
Asım ERDOĞAN
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum