"Sen
trendesin şimdi. Ben de oturuyorum burada. Saat 12’ye geliyor.
Gecenin bu saatlerinde insanlar kısıyorlar seslerini. Sessizlik
bürüyor ortalığı. Ben de daha iyi duyuyorum dinlediğim müziği.
Daha çok yitiriyorum tüm düşüncelerimi. Olmayan düşüncelerimi.
Uyuyabilmem için hiçbir neden yok. Sabah 8’de kalkmış olmam, o
ilgisiz büro,ev,ben,beni yoramıyor artık. Uyanmam için de hiçbir
neden yok.
Bu kelimeleri alt alta, yan yana dizmem için de. Bir
gece. Diğerleri gibi. bir ben. Diğer benler gibi. Bugün eski
ben’lerimden biri olduğumu duydum. Karşılıklı
gülsek.
Gülebilir miyiz dersin?
Gülebilir misin?
Bu gece
okuyacak bir şey bulamıyorum. Bugün senin Bozgun’u okumaya
çalıştım. Üç kelime okuyabildim. Elim,elimden çıkan
kelimeler,benden uzaklaşıyor. Bu satırlar ben değil artık.
Kafamdan geçenleri yazamam.Bir şey geçmiyor çünkü.
Geçenlerde
düşümde yüksek bir yapının camının altında , bir parmak
kadar dar bir yere abanıp kalmıştım. İçeriye girsem,girmeye
yeltensem ,camdan odaya bir adımımı atsam, düşüp ölecektim.
Ama o cam kenarına yapışıp, boşluğun üstünde kendimi tutacak
gücüm kalmamıştı. Nasıl olsa çözülecekti ellerim. Ve ben
düşecektim boşluğa.
Yarın bütün gün trende gidecek olan
sen misin ?Nereye? Niçin?Yarın bütün gün büroda oturacak olan ben miyim? Neden ?Niçin ? Hiç bir yerde olmak istemiyorum ki.
Belki de ben bugün ilk defa her şeyin sonundayım.
Gene bir yığın günler geçip gidecek ve ben kendime,işte bugün ilk defa her şeyin sonundayım mı diyeceğim?
Korkuyorum. Korkuyorum. Korkuyorum. ”
Ankara
Eylül, 1966, Cuma
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum