Her yıl takvimler 10 Kasım'ı gösterdiğinde, saatler 09:05'i vurduğunda, yüreklerimizde derin bir sızı, boğazımızda düğümlenen bir hüzün belirir. O an, bir milletin umutla bağlandığı, varoluşunu borçlu olduğu ulu önderini kaybettiği o hazin an yeniden yaşanır. Sirenlerin sesi, sadece bir alarm değil, aynı zamanda o büyük boşluğun, dinmeyen özlemin ortak çığlığıdır.
Sen bedenen aramızdan ayrılalı yıllar geçti Atam. Ancak bıraktığın miras, kurduğun Cumhuriyet, bize çizdiğin çağdaşlık yolu o kadar büyük ki, seni sadece bir tarih yaprağı olarak değil, yaşayan bir ruh, yolumuzu aydınlatan bir meşale olarak görüyoruz. Her 10 Kasım'da, gözlerimizden akan yaşlar, senin bize kattığın değerin, kurduğun bağımsızlığın ne kadar paha biçilmez olduğunun en saf ifadesidir.
Bizler, senin "Bütün ümidim gençliktedir" dediğin o gençliğin bir parçası olarak, bu vatanı ve emanetini yaşatma azmiyle doluyuz. Hüzünlüyüz, evet, çünkü senin gibi bir dehayı kaybetmenin acısı hiçbir zaman tam olarak dinmeyecek. Ama aynı zamanda gururluyuz, senin evlatların olmaktan, senin izinden gitmekten.
Her 10 Kasım, bir yas günü olmaktan çok, anlama, hatırlama ve geleceğe daha sıkı sarılma günüdür.
Ruhun şad olsun, Büyük Önder
Sana olan sevgimiz ve minnetimiz sonsuzdur.















