ÖNEMLİ GÜNLER... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ÖNEMLİ GÜNLER... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster



Sana dair hissettiklerim öylesine derin, öylesine özel ve öylesine güzel ki…
Ne yazsam ne anlatsam yetmeyecek biliyorum.
Seni ne bir kelimeyle ne de onca cümleyle tarif edemem kimseye.
Ama bildiğim tek bir şey var ki o da;
Gittiğin günden beri sensiz geçirdiğim hiçbir günüm benzemiyor Sen’li günlere…
Mutluluğun ne olduğunu ise unuttum gidişinle.
Sevmeyi ise hatırlamıyorum.
An yok ki gün yok ki adını anmıyorum…
Ve sen olamasan da şu an yanımda
Bil ki ben her zamankinden çok seviyor ama en kötüsü de müthiş özlüyoruz…
Tarifsiz bir özlemmiş bu sefer ki
Kavuşma vakti Allah’a kalmış…
Zaman veremem ama günün birinde illa ki…
..........
Ve bugün…                                                                                        
Herkes babasına koşacak. Oysa ki benim ne elini öpebileceğim ne de boynuna sarılabileceğim bir babam yok artık. Özlemlerim kat kat olmuş, göz yaşlarım aktı akacak yine. Boğazımda ilmek ilmek düğümlenmeler… Sen gittiğinden beri hep böyle, hep böyleyim, aralıksız, mütemadiyen…

En kötüsü de ne biliyor musun babacığım !
Gelmeyeceğini bile bile bekliyor insan… Şu kapı çalacak, koşup açacağım ve karşımda sen,  atlayıp boynuna sarılacağım…Hayal işte.  Ama yine de bekliyor insan bir ümitle. Oysa ki farkındayım bu gidişin dönüşü olmadığının da. Ama bir umut dedim ya her daim yürekte.

Ve bugün sensiz geçireceğim bu üçüncü babalar günü… Bir burukluk var halimden belli. Bir yalnızlık var içimde sebebi sen. Neye atsam elimi mutlu etmiyor hiçbir şey beni. Gülüşlerim sahte, duygularım yalan, mutluluğumu ise kaybettim gidişinle. Ama yine de bugün senin günün. Bugün yine her zaman ki gibi seni düşünecek, seni sevdiğimi söyleyeceğim duymadan hiç kimse.. Ve her zamankinden daha çok özleyeceğim seni…

Olamasak da yan yana… Babalar günün kutlu olsun BABACIĞIM… Seni çok ama çok seviyorum…

İlk göz ağrın, kızın,,, Mehpare'n
 ………..

Tıpkı annelerimiz gibi babalarımız da… Her anımızda yanımızda, baş ucumuzda. Emek veren büyüten.  Doğuran annedir ama bir baba yoksa eğer sen de gelemezsin bu dünyaya. Var olamazsın hiçbir vakit. İşte bu yüzden tıpkı en az annelerimiz kadar kıymetlidir babalarda.


Bu güzel ve özel gün nedeniyle; bloğumu ziyaret eden tüm babaların, baba adaylarının ve şu an yanımda olamasa da varlığını ve gücünü her daim yanımda hissettiğim babacığımın babalar gününü yürekten kutluyor; acısı, tatlısıyla,,, sevinci mutluluğuyla ama her şeyden önemlisi de tüm seven ve sevdiklerinizle birlikte mutlu ve de huzurlu sevgi dolu nice yıllar diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun…Saygılarımla

Mehpare ÖĞÜT



Bilirim anlarsın gözlerimde ki hüzünden
Ne zaman ki sıkılsa canım “neden böylesin” demelerinden…
Sorgu sual edişinden
Bir sen yanarsın
Bir sen ağlarsın benim için;
Gün gelir herkes giderken…
….
Gün gelir elini eteğini toplar gider herkes,  değişir; yenik düşer zamana her şey.  Akıl erdirilemez çoğu şeye, anlam verilemez gidişlere. Zaman deyip koyarsın bir köşeye, iyileşsin diye…

Yaraların olur kapatmak istersin kimseyi bulamazsın etrafında. Dertlerin olur kimi zaman dinleyecek bir Allah’ın kulu çıkmaz karşına. Paylaşmak istersin bir şeyleri; kimi gönülsüz kimi de öylesine seyreder seni. Kaldı ki herkes değildir “sen” gibi… Kısaca annem; 
….
Yeri gelir derdim derdin olur / benimle ağlar durursun.
Söylemezsin ama içten içe üzülür durursun.
Yüzündeki her çizgide vardır bilirim payım
Sana ne desem, ne yapsam yetmez ki canım…!
….
Benim için en özel, en güzel, en vazgeçilmezim
Bu dünya üzerinde sevdiğim yegane insan olan ANNEM…Seni çok ama çok seviyorum...
….

Başta kendi anneciğim olmak üzere dünya üzerinde hangi şartlar altında olursa olsun
çocuklarını bağırlarına basarak her türlü fedakarlığı yapan, onlar için en güzelini ve en hayırlısını isteyen cefakar, vefakar bütün annelerimizin bu güzel ve özel gününü canı gönülden kutluyorum…

Sizi seven ve sevdiklerinizle birlikte sağlıklı, mutlu, huzurlu, sevgi dolu bir dünyada nice güzel zamanları birlikte geçirmeniz dileğiyle, saygılar sunuyor, sevgiler gönderiyorum…

ANNELER GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN..

Mehpare ÖĞÜT




Durdu zaman…
Yer gök isyanda.
Saatler küsmüş, akıllar şaşkın;
İnsanlar meydanlarda…

Bir tarihti kapatan gözlerini
Bir dev çınar yitip gitmişti.
Öksüz, yetim günler gelmişti
Şimdi Seni seven her  yürekte yalnızlık.

Ağrıyor sol tarafımız gittiğin günden beri
Sana ağlıyor yer, gök, tüm insanlık
Yazılan her satır, her dize senin adına
Seni arıyor tüm gözler binbir umutla…

Yedi düvele kafa tutan yiğit
Sen ölmez denilen koca Kemal
Sarı saçlı mavi gözlü dev…
Sana hasret şimdi tüm yürekler…
Neredesin söyle ?

Gidişinle hüzün kapladı her yanı
Bütün tabiat  sana ağladı
Dağ, taş dile geldi haykırdı
Sen ölmedin ATAM, ölemezsin…
Aylardan Kasım günlerden Sensizlik…
Sen hep bizimlesin…

Kasım 2012
Mehpare ÖĞÜT


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ümüzün ebedi istirahatgatına gidişinin üzerinden tam 74 yıl geçti. Geçen zamanla birlikte O’na olan özlemimiz ve ihtiyacımız her geçen gün daha çok hissedilmekte…
 “Benim naçiz vücudum elbet birgün toprak olacaktır; ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözü ile vatanını bizlere miras olarak bırakan koca bir yüreğin sahibi,  yüzyılın en büyük lideri Atamızı kaybetmenin en büyük hüznü ve üzüntüsü içerisinde O’nu saygı ve minnettarlıkla anıyor, önünde saygı ve sevgi ile eğiliyoruz….

SENSİZLİK ZOR OLSA DA, SEN RAHAT UYU ATAM ! 
ESERİNİN YILMAZ BEKÇİLERİYİZ…




Ey büyük Ata'm,

Türk gençliği olarak hürriyetin, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyetin ve İnkılâplarının yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde, her durumda, Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için; bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verir, kendimizi Büyük Türk Milletine adarız.

Türk Gençliği


Ne tek bir günle anlatılacak kadar ne de yaşadığım ömre sığacak kadar sıradansın… Seni ne bir şiir ile ne de seçtiğim süslü püslü kelimelerden kurduğum cümlelere sığdırıp anlatmam mümkün olur… Seni ancak yaşamak gerek, senin bize verdiğin emeği anlamak adına. Günümün 24 saatini değil versem, şu ömrümü yoluna sersem yetmez senin uğruna. Kısacası ne şiirlere sığarsın ne de kitaplarda anlatıldığın kadarsın. Saçında ki her bir beyaz telin hesabını, yüzünde ki her bir ince çizginin anlamını, bakışlarında ki her daim merhamet duygusunu ve “Kızım” dediğinde ki o sıcaklığı değişmeyeceğim tek kadınsın SEVGİLİ ANNEM…

Her anımda, her gözyaşımda, her sevincimde, hep benimle, bizimle olduğun için…
Canından can verip karşılıksız sevdiğin için…
En zor zamanlarda her şeye katlanıp bizimle olduğun için…
Ne zaman ki Anne dedim/k…
İşte o gün bugündür bildiğim en güzel şey senin ismin… ANNEM…

İyi ki varsın… İyi ki bizimlesin… İyi ki ANNEMİZSİN…Seni Seviyoruz…
Anneler Günün Kutlu Olsun !....

TÜM ANNELERİN ANNELER GÜNÜ KUTLU OLSUN !...

Mehpare ÖĞÜT




Bizlere bugünleri bağışlayan, attığımız her adımda varlıklarını hissettiğimiz, güzel ve eşsiz ülkemizin savunmasında, canlarını feda etmekten bir an olsun şüphe duymayan…
“Ne Mutlu Türk’üm Diyene !” sözünü göğsümüzü kabarta kabarta yürekten söyleten…
“Bir Türk Dünyaya Bedeldir” sözüyle gücünü ve yüreğini göstererek dünyaya TÜRK ismini altın harflerle yazdıran ve ebediyete kadar sonsuz minnettarlıkla anılacak olan…
Başta büyük önderimiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, dünyanın parmakla gösterdiği tek lider Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, onunla birlikte gözlerini kırpmadan bu vatan için çarpışan, canlarını vererek şehitlik mertebesine ulaşan tüm askerlerimizin önünde saygı ve şükranla eğiliyor, rahmetle anıyoruz.


Ruhları şad olsun !...


Mehpare ÖĞÜT
Mustafa Kemal ( Cepheden son Mektup )

Mustafa Kemal, 2 Temmuz 1915 yılında Arıburnu’ndan Madam Corinne’ye yazdığı mektupta şöyle der :

Aziz Madam ,

Karargahımın katiplerinden Hulki Efendi’nin İstanbul’a seyehatinden faydalanarak size bu mektubu yazıyorum.Birkaç gün evvel içinde latife sözleri bulacağınız bir kartpostal yollamıştım.Burada hayat , o kadar sakin değil.Gece gündüz hergün çeşitli toplardan atılan şarapneller ve diğer mermiler başlarımızın üstünde patlamaktan hali kalmıyor.Kurşunlar vızıldıyor ve bomba gürültüleri toplarınkine karışıyor .Gerçekten bir cehennem hayatı yaşıyoruz.Çok şükür , askerlerim pek cesur ve düşmandan daha mukavemetlidirler.Bundan başka hususi inançları , çok defa ölüme sevk eden emirlerimi yerine getirmelerini çok kolaylaştırıyor.Filhakika onlara göre iki semavi netice mümkün , Ya gazi veya şehit olmak.Bu sonuncusu nedir bilirmisiniz ? Dos doğru cennete gitmek.Orada Allah'ın en güzel kadınları , hurileri onları karşılayacak ve ebediyen onların arzusuna tabi olacaklar.Yüce saadet.Sizin mantıki nasihatlerinizi bekleyen şimdiki hadiseler yüzünden kazandığım sert karakteri yumuşatacak romanları etüd etmeye ve böylece ümit ederim ki , hayatın bu hoş ve iyi taraflarını hissedecek hale gelmeye karar verdim.(...)

Adres : Miralay Mustafa Kemal , 19.Fırka Kumandanı , Maydos
Yahut : Miralay Mustafa Kemal , Arıburnu Maydos.Bu daha emin.
_____________________________________________________________

Hasan Etem’in Validesine Son Mektubu

Valideciğim,

Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi,

Nasihat-amiz mektubunu Divrin Ovası (Niğde) gibi,güzel,yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldım.Tabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti.

Okudum, okudukça büyük dersler aldım.Tekrar okudum.Şöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindim.Gözlerimi açtım, uzaklara doğru baktım.Yeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi,bana,annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldi.Hepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni , annenden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardı.Gözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardı.Nazarlarımı sola çevirdim çağıl çağıl akan dere , bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor , oynuyor , köpürüyordu ...

Başımı kaldırdım , gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktım.Hepsi benim sevincime iştirak ettiğini , yaptıkları rakslarla anlatmak istiyordu.Diğer bir dalına baktım , güzel bir bülbül , tatlı sedasıyla beni tebşir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu.

İşte bu geçen dakikalar anında , hizmet eri :

-Efendim , çayınız , buyurunuz , içiniz , dedi.

-Pekala dedim,aldım baktım , sütlü çay...

-Mustafa bu sütü nereden aldın ? dedim.

-Efendim , şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu ?

-Evet dedim.Evet ne kadar güzel.

-İşte onun çobanından 10 paraya aldım.

Valideciğim , on paraya yüz dirhem süt , su katılmamış.Koyundan şimdi sağılmış , aldım ve içtim. Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu : “Validen kaderine küssün , ne yapalım.O da erkek olsaydı , bu çiçeklerden koklayacak , bu sütten içecek , bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi”

Şevket merak etmesin o görür , belki de daha güzellerini görür.

Fakat , valideciğim , sen yine müteessir olma.Ben seni , evet seni mutlaka buralara getireceğim.Ve şu tabii manzarayı göstereceğim.Şevket , Hilmi (kardeşleri) de senin sayende görecekler.

O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında , çamaşır yıkayan askerler saf saf dizilmişler.Gayet güzel sesli biri ezan okuyordu.

Ey Allah’ım , bu ovada onun sesi ne kadar güzeldi.Bülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi ,dere bile sesini çıkarmıyordu.Ezan bitti.O dereden ben de bir abdest aldım.Cemaat ile namazı kıldık..O güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktüm.Bütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttum.Ellerimi kaldırdım , gözümü yukarı diktim , azımı açtım ve dedim :

-Ey Türklerin Ulu Allah’ı.Ey şu öten kuşun , şu gezen ve meleyen koyunun , şu secde eden yeşil ekin ve otların şu heybetli dağların Halikı.Sen bütün bunları Türklere verdin.Yine Türklerde bırak.Çünkü böyle güzel yerler , Sen’i takdis eden ve Sen’i ulu tanıyan Türklere mahsustur.

Ey benim Rabbim !

Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri ; ism-i Celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktır.Sen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek , böyle güzel ve sakin bir yerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin , düşmanlarını zaten kahrettin ya , bütün bütün mahfeyle. ”Diyerek dua ettim ve kalktım.Artık benim kadar mes’ut , benim kadar mesrur bir kimse tasavvur edilemezdi.

Oğlun Hasan Etem

Mektubu yazan , ihtiyat zabit ( yedek subay ) namzedi Hasan Etem , İstanbul Hukuk Fakültesi son sınıfına devam ederken aynı zamanda Beyazıt Nümune Mektebi’nde öğretmendi.Düşmanın Çanakkale’ye dayandığını işittiğinde gözünü kırpmadan binlerce akranı gibi cepheye koştu.Gönüllü yazıldı.

Bu onun son mektubuydu.Bu mektubu yazdıktan iki gün sonra Maydos (Eceabat)’da şehit oldu...
_____________________________________________________________

Kınalı Kuzu

Yozgat’ın Sorgun kazasının Karayakup köyünden cepheye gelen Murat , bölükteki tıbbiye öğrencilerinden Şükrü’ye bir mektup yazdırır :

“Anacığım kardeşlerimi askere gönderirken başına kına koyma...Zabit efendi bana sordu cevap veremedim.Kardeşlerim de cevap veremeyip mahcup olmasınlar.”

Bir müddet sonra Murat’ın anasından cevabi mektup yetişir :

“Ey oğlum , gözümün nuru Murat’ım ! Zabit efendiye selam söyle...Biz kurbanlık koçları kınalar öyle kurban ederiz.Sen dört kardeşin arasında kurbansın.Sen İsmail’sin(as).Sen orada şehit olacaksın inşallah.Kurbanlık koçlar nasıl kınalanırsa , ben de onun için senin saçını kınalayıp gönderdim.”

Ve mektup Çanakkale’de Murat’a ulaştığında , Murat’ın kınalı başı çoktan Allah'ına kurban gitmiştir bile...

_____________________________________________________________

Üsteğmen Zahid'in Vasiyeti

“Bu günlerde her zamankinden daha önemli muharebelere gireceğiz.Bilirsin , her muharebeye giren ölmez. Fakat eğer ben ölürsem sakın gam yeme... Beni ve seni yaratan Allah bizi nasıl dünyada birbirimize nasip etti ise , benden şehitlik rütbesini esirgemediği taktirde , elbette , ruhlarımızı da birbirine kavuşturur.Vatan yolunda şehit olursam bana ne mutlu.Ancak , sana bir vasiyetim var :

Birincisi benim için kat’iyyen ağlama...

İkincisi, eşyamın listesi ilişikte.Bunları sat , ele geçecek paradan “mihr-i muaccel ” ve “mihr-i müeccel ” ini al , üst tarafı ile bana bir mevlüt okut.Eğer bunlar sana borcumu ödemezse hakkını helal et ve ilk gece aramızda geçen sözü unutma...”

Ayrıca mektubun içinden kırmızı kordelaya bağlı bir de saç demeti çıkar.Saçın tazeliği bunun mini mini bir yavrunun başından kesilmiş olduğunu göstermektedir.

İşte o zaman herkes Zahid’in evli olduğunu ve Nadide isminde de bir yavrusunun varlığını öğrenir.Çünkü Zahid Üsteğmen cepheye gelirken arkasında evlad ü iyal düşüncesini de bırakmıştır.Ve savaş boyunca ne izin isteyerek evine gitmeyi düşünmüş ne de o konuda iki çift laf etmiştir.

Zahid , 9 Ocak 1916’da şehit olur.

Gümüşhane’nin Şiran ilçesinden Üsteğmen Zahid , Aziziye ilçesinin Kılıç Mehmet Bey köyünden Ahmet Efendi’nin kızı , eşi Hanife Hanım’a yazdığı ve vasiyetini bildirdiği mektubunu şu cümle ile bitirir :

“Bu vasiyetimi aldığınız zaman yüksek sesle ağlamanıza razı değilim.”

_____________________________________________________________


Kolağası (Ön Yüzbaşı) Bölük Komutanı - Mehmet TEVFİK- 1881 İstanbul


Sebebi hayatım, feyz-ü refikim,

Sevgili babacığım,valideciğim,

Arıburnu'nda ilk girdiğim müthiş muharebede sağ yanımdan ve pantolonumdan kurşun geçti, hamdolsun kurtuldum.Fakat bundan sonra gireceğim muharebelerden kurtulacağımdan ümidim olmadığından bir hatıra olmak üzere şu yazılarımı yazıyorum.

Hamdü senalar olsun Cenab-ı Hakka beni bu rütbeye kadar isal etti.Yine mukadderatı ilahiye olarak beni asker yaptı.Siz de ebeveynim olmak dolayısıyla beni vatan ve millete hizmet etmek için ne suretle yetiştirmek mümkün ise öylece yetiştirdiniz.Sebeb-i Feyz-ü refikim ve hayatım oldunuz.Cenab-ı Hakk'a ve sizlere çok teşekkürler ederim.

Şimdiye kadar milletin bana verdiği parayı hak etmek zamanıdır.Vazife-i mukaddese-i vataniyeyi ifaya cehdediyorum.Rütbe-işehadete suudedersem Cenab-ı Hakk'ınen sevimli kulu olduğuma kanaat edeceğim.Asker olduğum için bu her zaman bana pek yakındır,sevgili babacığım ve valideciğim.Göz bebeğim olan zevcem Münevver ve oğlum Nezih'ciğimi evvele Cenab-ı Hakk'ın saniyen sizin himayenize tevdi ediyorum.Onlar hakkında ne mümkün ise lütfen yapınız.

Oğlumun talim ve terbiyesine siz de refikamla birlikte lütfen sayediniz.Servetimizin olmadığı malumdur.Mümkün olandan fazla birşeyi isteyemem,istesem de pek beyhudedir.Refikama hitaben yazdığım matuf mektubu lütfen kendi eline veriniz.Fakat çok müteessir olacaktır,o teessürü izale edecek vechile veriniz.Ağlayacak üzülecek tabi teselli ediniz.Mukadderat-ı ilahiye böyleymiş.Malumat ve düyunatın hakkında refikam mektubunda laf ettiğim deftere ehemmiyet veriniz.Münevver'in hafızasında ve yahut kendi defterinde mukayyet düyunat da doğrudur.Münevver'e yazdığım mektubum daha mufassaldır.kendisinden sorunuz.

Sevgili baba ve valideciğim ,

Belki bilmeyerek size karşı birçok kusurlarda bulunmuşumdur.Beni affediniz,hakkınızı helal ediniz,ruhumu şadediniz,işlerimizi tavsiyesinde refikama muavenet ediniz ve muin olunuz.

Sevgili Hemşirem Lütfiye'ciğim,

Bilirsiniz ki sizi çok severdim.Sizin için vesayemin yettiği nisbette ne yapmak lazımsa yapmak isterdim.Belki size karşı da kusur etmişimdir,beni affet ,mukadderatı ilahiye böyle imiş hakkını helal et ruhumu şadet , yengeniz Münevver hanımla oğlum Nezih'e sen de yardım et , sizi de Cenab-ı Hakk'ın lütuf ve himayesine tevdi ediyorum.

Ey akraba ve ehibba ve evda , cümlenize elveda , cümleniz hakkınızı helal ediniz.Bnim tarafımdan cümlenize hakkım helal olsun.Elveda , elveda..Cümlenizi Cenab-ı Hakk'a tevdi ve emanet ediyorum..

Ebediyen Allah'a ısmarladım.

Sevgili Babacığım ve Valideciğim....

Oğlunuz Mehmet Tevfik

* * *

(Mehmet Tevfik , 2 Haziran 1915 günü yaralanmış ve Çanakkale Askeri Hastanesi'nde şehitlik rütbesine ulaşmıştır.)