BENCE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
BENCE etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster



 Mis gibi çiçek kokularının buram buram yayıldığı, yeşilin binbir tonunun adeta nakış gibi işlendiği, havasına suyuna, taşına toprağına, bin canın feda olduğu memleketimden henüz ayağımın tozuyla geldim gelmesine ama tadı damağımda kaldı adeta…Yeşilliklerin arasından kırmızı gelinciklerin, sarı, leylak çiçeklerin fışkırdığı ve insanın gözünü doyuran, güneşin insanın iliklerine kadar ısıttığı, kuş seslerinin doğanın sesiyle bütünleştiği, uzaklardan gelen kuzuların melemelerinin insanı mest ettiği memleketim,,, her gidişimde içimi sevinçle dolduran, dönüşümde ise hüzün hissettiren şirin memleketim ÇERKEŞ’im… Seni bu kadar sevmemin sebebi ne diye düşünüyorum da  acaba çocukluğumda ki güzellikleri görüp yaşamış olmam ve eski hatıraların beni çekmesi mi yoksa canımdan çok sevdiğim babam ve dayımı koynuna alan toprağının güzel kokmasından mıdır bilinmez ama gerçekten de bir başkasın benim gözümde… Adın gibi şirin mi şirinsin işte…




Mehpare ÖĞÜT






İnsanın kısa bir süreliğine de olsa iş yaşamının getirdiği yorgunluğu atmak için dur demesi ve kendine biraz mola vermesi gerekiyor ve sanırım bu yılın en güzel ayında kendim için yaptığım en güzel şey ve aldığım en doğru karar oldu bu hafta sonu planı.

Sanırım iki ay kadar önce bir arkadaşımdan çıkan fikir doğrultusunda İstanbul – Adalar’a gitmek çok güzel bir fikirdi. Hele ki yola birlikte çıktığınız insanlarla aynı frekanstaysanız değmeyin keyfine. Tam da Gençlik Bayramı’nın denk geldiği gün de Heybeliada’da olmak müthiş keyifliydi. Ama öncelik her zaman Büyükada benim için. Geçen sene Nisan ayında gitmiştim bu sene ise Mayıs ayına denk geldi. Ve önceki yıla bakarak bu sene müthiş bir kalabalık vardı… Hani iğne atsanız yere düşmez ya işte öyle bir kalabalık. Ama çok güzel, çok dinlendirici, kısacası ben ve arkadaşlarım için oldukça keyifli bir hafta sonu tatili oldu. Kaldı ki ardından kullanılacak olan bir on günlük iznimin olması da daha verimli kendim adına.

İstanbul her ne kadar güzel bir şehir ise bir o kadar da yorucu. Bu gidişimle bir kez daha anladım ki ben orada mecbur kalmadıkça yaşayamam. Oranın temposuna alışmış insanlar için diyeceğim hiçbir şey yok elbette ama ben sadece gezmek ve görmek adına kısa süreli gidişlerde bulunabilirim ancak. Ne de olsa insanoğlu için “doğduğu yer  değil doyduğu yermiş vatanı” denilse de sanırım bu söz benim için oldukça uzakta…Sevenler için diyecek bir sözümüz yok elbette… Ama adalar her zaman için favori listemde…

Ne var ki adalara gidip de özellikle Büyükada’da o harika evleri bir kez daha görmek, geçmişte o evlerde yaşayan ve ada ruhunu canlı tutan o dönemlerde yaşama isteği yine depreşti bende. Gerçekten çok isterdim ve eğer ki bana bu dünyaya yeniden gelme şansı verilmiş olsaydı bu tercihimi Büyükada’dan yana kullanırdım kesinlikle… Şu an ki haliyle eski zamanlarda ki halini karşılaştırmak yersiz olur elbette ama yine de gidip görmeye, gezmeye değer bir yer benim için… Üzüldüğüm tek nokta var ki o da insanlarımızın çevrelerine karşı olan duyarsızlığını burada bir kez daha görmek oldu. Geçen sene daha temiz bulduğum yer bu sene pet şişelerin sağa sola fırlatıldığı bir yer haline dönmüş. Önünde ki çöp bidonuna atmak yerine ağacın iki dalının arasına sıkıştırılmış boş su şişeleri adanın doğal dokusunu tamamıyla bozmasa da çirkinleştirmek adına yetmiş de artmış bile… Ben inanın insanlarımızı anlayamıyorum. Neden bu kadar duyarsız !!!! Hepbirlikte korumak ve temiz bir ortamda gezip dolaşmak eğlenmek varken bu tarz şekilde orada gezmek beni gerçekten üzdü. İnsanlığımıza yakışmayacak şeyleri yapmak doğamızda mı var acaba diye düşünüyorum. Ve oraya gelen yabancı turistlere de bu konuda hiç iyi örnek olmuyoruz kanısındayım.
Dilerim ki herkes üstüne düşen görevi yapar ve bu bilinçle çevremizi de korumak adına gerekli çabayı birey olarak gösteririz…

Velhasıl anlatmaya çalıştığım çok güzel keyifli gönlümüzce bir hafta sonu geçirmiş olmanın keyfi ile döndük ait olduğumuz yere… Gitmek isteyenler içinse tavsiyem tam da zamanıdır adanın. Gidin, gezin, eğlenin, tadını çıkarın zamanın….Sevgiler 

Mehpare ÖĞÜT








Bazıları vardır ki sadece ağlatmayı bilir, çekip giderken...
Aklına gelmez bir kere de olsun gülümsetmek !....

Mehpare ÖĞÜT










Sevmek ne kadar güçlü bir duygudur ki, sevmediğin zamanlarda bile kalıyor hatırı… Güneşi göremesen bile yetiyor yüreğini saran sevgi. Sen hiç gördün mü sevmiyorum deyip de gerçekten yanmayanı. Diyorsa ki diyen, bil ki yalandandır tüm konuşmaları…

Ne unutmak için çaba harcadım ne de yeniden sevmek için… Ne zaman ki çaldı kapımı aşk, buyur edip aldım içeriye ve gösterdim ona tüm konukseverliğimi. Başımın üstünde yeri vardı ama en çok da yüreğimde. Ve dünya sadece ben, aşk ve o’nun etrafında dönmekteydi. Ve gün geldi  ne zaman sıkıldı benden girdiği kapıdan gönderirken güle güle demesini de bildim ben…Düşmedim peşine hiçbir vakit ve O’da gelmedi zaten. Bekledim belki bir ihtimal gün olur döner diye. Körü körüne de bağlanmadım aşk’a kaldı ki onun esiri olacak kadar da sevemedim hiçbirini asla. Ve işte bir umuttur yaşayıp gitmekteyim bir gün aşk kapımı çalacak diye…

Sadece zamanı vardı biliyorum ve biliyordum ki bu sefer ki geliş gidişlere izin vermeyenlerden olsundu. Bir his vardı yüreğimde tam da şuramda “O” gelecek biliyorum. Kaldı ki bu geliş zaman alacak hem de düşündüğümden çok ama çok, beklemeye devam diyorum…

Mehpare ÖĞÜT













Şükürler olsun huzurluyum son günlerde… Mutluluk şarkıları söylemek, hep gülümsemek, birilerine iyilik yapmak geliyor içimden ve en önemlisi de hep böyle kalmak…Belki de baharın etkisi ama memnunum bu halimden.

Bir ara fazla ciddiydim farkındayım. Kılı kırk yarardım. Her söylenene alınır, kendi iç dünyama kapanırdım. Alınganlıklarım bazen öyle hat safhalara ulaşırdı ki çevremdeki herkesle olan bağlantımı koparır, kimse anlam veremezdi bu halime. Sanki tonlarca yük taşıyan ağır işçisiydim dünyanın. Üzerime ölü toprağı serpilmişçesine boğuşup duruyordum her günle… Şimdi düşünüyorum da ne kadar anlamsız geliyor hepsi de.

Bazen yaraların iyileşmesi zaman alıyor. Ve bazen unutmak zor olsa da her Allah’ın günü kendinizle yüzleşmek, çıkar yollar aramak, elden geleni değil gelmeyeni de yapmak gerekiyordu  işte. Bazen duygularımın düşüncelerime hakim olmasına engel olamazken bazen de olayları akışına bırakıyordum. Büyük sorunlar değildi elbette ve büyük olmadıkları gibi çözümü de bende olan şeylerdi. Aslında sorun filan da yoktu. Çünkü sorun dediğim şeyler kendi içimde büyütüp sorun haline soktuğum bir dizin düşünce ve duygu yumağıydı sadece. Ve zamanla affetmeyi, sevilmeden sevmeyi ve kimseden bir şey beklememeyi öğrendiğim gün yaşamın / yaşadığımın farkına vardım yeniden. Artık yoktu öyle kapıları kapatıp kendi dünyama çekilip yaşamak… Anlaşmak vardı, sevmek vardı. Alınganlıklarımı rafa kaldırıp olaylarla yüzleşmek ve anında çözüme ulaşmak vardı. Ve bunları öğrendiğim gün aradığım mutluluğun kendi benliğimde olduğunu gördüm. Kimseye minnet etmeden mutlu olabilmek ve her doğan güne şükretmeyi yeniden keşfetmenin verdiği hazla, artık etrafımda ki herkese ve her şeye olumlu bakabilmek, işte en büyük mutluluk bana.

İster baharın etkisi isterse olaylara daha güzel bakabilmenin verdiği keyiften olsun, bundan sonra kimsenin bu mutluluğumu bozmasına izin vermek yok,,,yok işte, bu ben olsam bile… J

Mehpare ÖĞÜT







Onca işin gücün arasında düşünmek
Sürekli kafanı kurcalayan bir şeylerin olması
Ha bugün ha yarın diyerek ümitlenmek
Lakin yarına bile çıkacağımızı bilmeden…
Uykunun en ağır yerinde gelen gözlerin müebbet hapsindeyken
Geçmek bilmez sandığım zamanların
Hatıraların üzerinden sıçrayarak geçmesi kadar kolay değil seni unutmak !...
Amma velakin yaşıyorum çok şükür diyerek…
Yaşıyorum, sevgiye doyamadığım günlerin hesabını yaparak.

 Mehpare ÖĞÜT






Kırdığın insanlardan af dilemelisin !
Bu senin elinde…
Kırdığın bir gönlü onarmalısın !
Bu senin elinde…
Ve seni kıran herkesi bağışlamalısın !
Bu senin elinde…

Mehpare ÖĞÜT








Bir çocuğun saçlarını okşayan ılık bir el
Bakışlarına vurulan her yüreğin
Kimsesizliğindedir tüm sevgi…

Mehpare ÖĞÜT









Tüm kadınlar birer çiçektir aslında… İlgiye, şefkate, sevgiye ihtiyaç duyarlar…

Aslına bakarsanız her kadında biraz çocuktur aslında… Sevmek ve sevilmek, şımartılmak ister çoğunlukla…

Ve her kadın gönlüyle yürekten sever erkeğini… Ama o da bekler karşılığını fazlasıyla…

Ve her kadın güzeldir; akıllıdır; annedir; çalışandır; emektardır; cefakârdır; vefakârdır; tüm zorluklara göğüs gerebilendir aslında…

Ve her kadın yarınlarınızdır varabilirseniz farkına !...


Mehpare ÖĞÜT