İnsan için biricik teselli ve neşe kaynağı "GÖZYAŞLARI" dır. Doyulmayan manevî hatların galeyana-cuş'a- gelişiyle göz pınarlarının akışı.. Ne tatlı ne hoş... Gözyaşları! Bazen inci taneleri gibi bir gözden damla damla akar, diğer gönlü ateş gibi yakıp kül edersin. Maddeleşmiş kafalarıyla kimyacılar senin analizini yapamaz. Ancak O'nun "Benim bildiğimi bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz" sırrına vâkıf olan basîret sahihleri seni çözebilir.Göz yaşları'nın en büyük düşmanı "gülmek" tir. Atom bombası yeryüzünün verimli topraklarını verimsiz hale getirip, havayı suyu nasıl bozuyorsa; gülmek de ruh ve beden ülkesinin merkezi olan kalbi ve ondaki mürüvvet, hamiyyet ve muhabbet duygularını tahrib eder. Mürüvvet ocağı olan kalbi harâmtler karargâhına çevirir.. Çileli bülbüllerin yanık sesleri gibi sedâlanan sesler yerine baykuş seslerini andıran sesler çıkartır. İşte o zaman kalb ölmüş demektir, ölü kalbin penceresinden yas çıkar mı? Kalbi ölenlerin kalıbının taştan ne farkı olur? Şu kalıpları insana benzeyip, sûretleri değişenler... Siz insanlığı arayan insanlara insan olduğunuzu ne ile ne zaman isbat edebileceksiniz? Söyleyen ne güzel dile getirmiş:"Yıllar yılı dolaştım gönül ülkelerindeİnsanlığı aramışım insan gölgelerinde."Eller hep boş, ümitler suya düşmüş vaziyette insanlardan insanlık bekliyoruz. Beyhude.. Zira niçin yaratıldığını bilmeyenler niçin yaşadıklarını bilebilirler mi?Ne garip tecellilerle dolu bir hayat. Gülmeğe herkes "Gönüllü asker", ağlamaya gelince "Vakitsiz teskere" ister durumda. Ağlamasını unutmuş garib bir nesiliz. "Yaş çıkmayan gözden Allahım sana sığınırım." diyen bir Yol gösterici' nin tâbileri değil miyiz? Hani seccademize döktüğümüz billûr damlalarını andıran gözyaşlarımız? Hani kırdığı bir kalb işlediği bir günah yüzünden gözleri yaşlarla dolup çağlayanları andıranlar... Hani yastığının örtüsünü geceleri göz yaşlarıyla yıkayanlar?Gülenler!... Gülüşlerinizden bile ümitliyiz. Şimşeklerin ve gök gürültülerinin yağmur yüklü bulutları haber verdiği gibi gülüşleriniz de bize gözyaşlarınızı müjdeliyor... Bekliyoruz... ömrümüzün nihayetine kadar da bekleyeceğiz... Bir göz ve bir damla yaş... Ne girift bir bilmece... Hep cesedi ölenlere ağlanıyor da maneviyatı ölüp "İki ayaklı canlı cenaze" olanlara ağlanmıyor? Asıl ağlanması gereken onlar değil mi?Gözyaşları... Sen nelere teselli kaynağı, kimlere' ümit sığınağı olmadın? Yetimlere, boynu büküklere, mazlumlara ettiğin dostluklar yeter. Gel, ne olur... Biraz da senin hasretinle yananlara dost ol...
İnci ÖZATA
Merhaba,yazınızı az önce okudum.İçinde bulunduğum ruh haletine çok uygundu.Çok beğendim,bu yazı için kendi adıma teşekkür ederim.
YanıtlaSil