GÖZ YAŞARTICI


Kızılderililer,
Demiryollarını unutacak kadar şaşırmışlar telgraf direklerine
Kıvrımlardaki göksel iletişimi geç hatırlamışlar.
Büyücüleri şarlatanlıktan sınıf atlamış birden.

Herşeyi hissedebilen yanık birileri
Yalnızca onlar duyumsuyor
Seslenişimi.

Tuzlu tenini güneş mavilerine serdiğinde
Kavuran güneş, serinlediğin deniz,
Duşlar, süslenmeler...
Hepsi benim.
Benden kaçıyorsun
Sunak olmak için bize.
Kavgaların son çırpınış

Gidecek başka bir yerin olmadığı için gelsen de,
Hoş geldin.

Eğer gidebilseydin uzak düşlere
Yine ben açacaktım kapıyı
“Hoş geldin”

Yolculukların meşakkatini tartışacaktık.

Yakınlığınca ikna olursun
“Herşeye değer” ya da “kalsın” dersin
Varış noktasında.
O nokta rengimizi almıştır.

Aldırmazsın kapımızı girdikten sonra çalan sempatik
görgüsüzlere
Kalanlarla yetinerek bir dünya kurduğunu düşünürsün
Gayya kuyusuna atıp yaşadıklarını
Yeni yıllara dipsiz yankılarla
Zan altındaki hayatlarla halvet olduğun gecelere
Zoraki gülümseyen bir çağrı.

O son paketi açtın, açtın.
Bir kenara koyarsan,
Parça tesirliyim.
Uzaklaş...

Hiçbir hayat uzmanı çözemez şifreyi
Patlarım !

Şimdi kırmızı kabloyu kes.
Sarıyı sonra...
Zararsız mavi dokunuşlar kalsın.
Sevişelim
Kirli beyazdan çocuklar şekillensin.


İlhan İREM ,
Siyah Kuğunun Şarkısı, s.30-31, 2007