EVLATLIK



“Bak yavrucuğum, çok önemli bir sırrımı paylaşacağım seninle…Bu sırrımı açıklayabilmek için senin belli bir olgunluğa erişmeni bekledim…Beni çok sevdiğini biliyorum…Benim de seni ne kadar çok sevdiğimi tekrar açıklamama gerek yok sanırım…Dünyanın bin bir hali var…Kimin ne zaman bu dünyadan göçüp gideceği hiç belli değil…İçimdeki bu sırla ölmek istemiyorum…Yüzleşmek istiyorum artık!.. Bu yüzleşmeyle ortaya çıkan yeni durumu, olumsuz değerlendirebileceğini ve beni üzen bir karar alabileceğini göz ardı etmiyorum…Buna da hazırlıklıyım…Kararın ne olursa olsun, sana olan sevgim hiç azalmayacak, özellikle bunu bilmeni istiyorum…Ölünceye kadar seni sevmeye devam edeceğim…Sakin olmanı ve değerlendirme yaparken mantık çerçevesinde hareket etmeni istiyorum senden…Çok güzel günlerimiz oldu birlikte…Zorluklarla da karşılaştık…Çok şükür, önümüze çıkan tüm engelleri de bir bir aştık…Üniversiteyi de bitirdin…Hayata atılacağın ve kendi paranı kazanacağın günler yakınlaştı…Yeni yaşamını kurarken benim yerim ne olacak, bunu bilmek istiyorum…Çok şaşırdın biliyorum, ama öncesinde bunları söylemem gerekiyordu…Evet!..şimdi sırrımı açıklıyorum sana!..Sen benim öz evladım değilsin yavrum!..Çocuğumuz olmadı bizim…Çok istedik; ama olmadı…Senin gerçek annen ve baban, bizim sana daha iyi bakabileceğimizi düşünerek seni evlatlık verdiler bize!..Ne olur bak gözlerime!.. Ağlama yavrucuğum!..Ağlama!..Kıyamam sana!..” 

Böyle bir açıklama size yapılmış olsaydı nasıl karşılardınız, bilemiyorum…Çok zor bir durum…Yıllardır anne diye sarıldığınız, kokladığınız o nadide varlığın anneniz olmadığını öğrenmek büyük bir şok!..O zaman benim annem kim?..Babam kim?..sorularının yanıtlarını ararsınız çılgınca!..Neredeler onlar?..Beni niye verdiler evlatlık olarak?..Niye bağırlarına basmadılar?..Kardeşlerim var mı?..Nerede doğdum ben?..Aslen nereliyim?..Sorular, sorular…Yanıt bekleyen bir sürü soru…Şimdi ne yapacağım ben?.. 

“Şeyma ve ikizi, 3 Aralık 1993'te dünyaya geldi… Ancak anne ve babası ayrılma aşamasında olduğu için kendisine bakamayacağı gerekçesiyle Şeyma'yı evlatlık olarak Kabaş ailesine verdi… Şeyma'nın ikizi ise 6 ay sonra öldü… Evlatlık olarak verildiği aile ile yaşamını sürdüren Şeyma, 2 yıl önce 14 yaşında iken, baba olarak bildiği Şeyda Kabaş'ın (63) ölmesiyle birlikte evlatlık olduğunu öğrendi… Şeyma, "Babamın ölümünün ardından okulda dedikodular çıktı… Biraz araştırdım ve 14 yıl boyunca 'anne' diye kucakladığım kişinin öz annem olmadığını öğrendim…" dedi… Anne bildiği Naime Kabaş'ın tepkisiyle karşılaştığını söyleyen Şeyma, "Bana 'Sen üvey değilsin' dedi… Bir yakınımla konuştum ve gerçekleri öğrendim… Bunları duyduktan sonra üvey annem de durumu kabullendi…" diye konuştu…” 22.03.2009 tarihli gazete haberi bu…Şeyma, "Üvey ailemin maddi durumu daha iyiydi… Öz ailem ise yoksul… Ama ben mutluluğun para ile olmayacağını düşünüyorum… Nüfusumun en kısa sürede kendi öz ailemin üstüne geçirilmesini istiyorum…"diyor ve kararını böyle açıklıyor…

Uşak’ta elektrikçi Mehmet diye tanınan bir ailenin evlatlık olarak aldıkları Zehra adlı kızları büyüdükçe, kuşkuları artmış…Annesine ”Ben niye size benzemiyorum anne!..Herkes az ya da çok anne ve babasına benziyor…Benim hiç benzer yanım yok!..Neden böyle?..” der dururmuş…Annesi mırın kırın eder geçiştirirmiş soruyu…Bir gün, köyde yaşayan gerçek annesi çok hastalanmış ve ölmeden önce yavrusunu görmek istemiş…Tabi kendi çocuğu olduğunu söylemeden…Ölüm döşeğinde olunca, Zehra’nın annesi, öz annenin bu isteğini geri çevirememiş…Zehra’yı köye götürmüşler…Yataktaki gerçek anne, öyle bir sarılmış ki Zehra’ya, bir anlam vermemiş buna Zehra!..Ancak yataktaki kadına dikkatli bakınca kendine çok benzediğini fark etmiş…Gözleri, burnu hatta mimikleri çok benziyormuş Zehra’ya…Uşak’a döndükten sonra kuşkuları artınca, anneyi sıkıştırmış…Ben kimin çocuğuyum diye!..Olayın er geç anlaşılacağını anlayınca anne de bir müddet inkar etse de sonunda açıklamak zorunda kalmış…Ölmeden tekrar göreyim diye annesine koşmuş Zehra; ama ne yazık ki anne vefat etmiş ve köy mezarlığına gömülmüş…Zehra, bu yıpratıcı olaylardan sonra yeniden yaşama dönemedi ve uzunca bir süre psikolojik tedavi gördü…

“62 yaşındaki Ayşe T ve 70 yaşındaki İbrahim T, 1966 yılında İzmir'de evlendikten sonra 24 yıl boyunca çocukları olmadı… 1990 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu'na yerleştirilecek olan 18 günlük erkek bebeği evlatlık edinen çift, bebeğe Cihangir ismini verdi... Evlat edindikleri Cihangir dört yaşına geldiğinde felç geçiren Ayşe T ve polis emeklisi eşi İbrahim T, akrabaların bulunduğu Antalya'ya geldi…Antalya'da yaşamaya başlayan aile, evlat edindikleri Cihangir T'ın ortaöğretim eğitimi sırasındayken madde bağımlısı olduğunu fark etti… Bir süre sonra okulu bırakan Cihangir T, iki kez alkol ve madde bağımlılığı tedavisi gördü… Tedavi sonrası her seferinde tekrar uyuşturucu madde kullanmaya başlayan Cihangir T, 18 günlükken evlatlık olarak alındığını öğrenince bunalıma girdi… Uyuşturucu almak için evdeki eşyaları satmaya başlayan Cihangir T, babasının emeklilik maaşını aldığı bankamatik kartını kullanmaya başladı...Bankamatik kartından çektiği paralarla uyuşturucu madde alan ve daha sonra aldığı uyuşturucu maddeyi satan Cihangir T, polis ekipleri tarafından ‘Uyuşturucu madde satmak suçundan' gözaltına alındı… Savcılık tarafından tutuklanan Cihangir T daha sonra Antalya L Tipi Cezaevine konuldu…Oğlunun kullandığı kredi kartının borçları yüzünden emekli maaşına el konulan aile, kirada oldukları evlerinden akrabalarının tek odalı evine taşındı… Evlatlık aldıkları çocuklarının borçları nedeniyle zor günler geçirdiklerini anlatan Ayşe T, "Arkadaşlarından uyuşturucu maddeye alışmış... Biz çok sonra anladık… Tedavi ettirdik… Ama her seferinde 15 gün sonra tekrar başladı... Uyuşturucu madde almak için televizyonu sattı, onu polisler getirdi… Çamaşır makinesini sattı, onu da akraba getirdi… Hiç bir zaman üvey evlat muamelesi yapmadık… Ama o bizi bu durumlara düşürdü" dedi... “ 17.02.2012 tarihli gazete haberi de böyle…

Evlatlık aldığınızı çocuğunuza söyleseniz bir türlü, söylemeseniz bir türlü!..Zor bir durum…

Sevgiyle kalın!..

Asım ERDOĞAN




0 Comments: