YÜREĞİ SEVGİ İLE DOLDURMAK

Öyle gerginiz ki hepimiz son günlerde…Patlamaya hazır, bir barut fıçısıyız sanki…Gerginlikten yüz hatlarımız etkileniyor, ruhumuz kararıyor, bağırarak, çağırarak, etrafımızdaki tanıdık tanımadık tüm insanları kırıyoruz…Tamam, bizi gerecek olaylar son zamanlarda oldukça arttı…Önlemez sorun yumağı sardı sarmaladı, boğazımızı acımasızca sıktı…Bütün bunlar doğru…Ama ben yine de sakin olmamız gerektiğini önereceğim sizlere…Sakin olun lütfen!..Aslında hepimiz biliyoruz, kızmak, bağırmak çağırmak o sorunların çözümüne katkıda bulunmuyor, tersine omzumuzdaki yükleri daha da ağırlaştırıyor…Öyle değil mi?..Üzülüyorum, herhangi bir olay karşısında bağıran, kötü sözler sarf eden adeta kızgınlıktan köpüren insanları gördüğümde… Kendilerini kaybediyorlar, denetimsiz davranışlarla etrafa malzeme oluyorlar…O anda videoya çekseniz ve sonra da seyrettirseniz olumsuz davranışlarını, eminim çok utanacak ve sakin olamadıkları için çok kızacaklar kendilerine…

İnanın bütün bu sıkıntıları hafif atlatabilmenin tek ilacı sevgi!.. Öyle geniş ki yürek, ne kadar sevgi yüklersek yükleyelim, hayır yeter artık kapasitem doldu demiyor bize…Tersine biz yükledikçe sevgiyi daha da hafifliyor yürek…Olağanüstü bir kapasite…Sonsuz büyüklükte…O zaman açalım ardına kadar yüreğimizi sevgiye…Ne duruyoruz?..”Onun ağzının payını verdim!..”, “Oh olsun öyle bir tokat attım ki suratına, hayatı boyunca unutamaz bu tokatı!..”, “Ağzıma geleni söyledim ona…İyi oldu…Anlasın ne mal olduğunu!..”, “Bir bir söyledim yaptıklarını…Hıncımı alamadım, kötü sözler de söyledim, ohh ne iyi ettim!..” gibi sözler, ilk anda hoşumuza gidebilir; ama sonra öyle bir yakar ki yüreğimizi!..Kahroluruz…Elbette, yüreğinde sevgi yerine kin ve nefret taşıyanlara “Seni seviyorum!..” demek çok anlamsızdır…Ancak onların seviyesine inmek de kabul edelim ki bize hiç yakışmaz…Ne kadar bağırırsak bağıralım, yüreğinde sevgi taşımayanlar, kendilerinde hiçbir suç bulmayacak, tüm kabahati her zaman bize yükleyeceklerdir…Arsız tutum ve davranışlarıyla bizi çileden çıkaracak, sinirlendirecek, sonra da keyif alarak izleyecekler bizim sabrımız taştığı an gösterdiğimiz normal olmayan davranışlarımıza… Ne gereği var?..Bırakalım onları kendi hallerine…Kin ve nefretleriyle yaşamaya devam etsinler, tabi buna yaşamak denilirse elbette!..

Yüreğinde sevgi taşıyan insanlarla sohbeti çok severim…Ilık ılık akar sevgileri yüreğime!..Dinlenmiş, huzura kavuşmuş hissederim kendimi!..Onların sıkıntıları, dertleri yok mu?..Elbette var…Ama yüreklerindeki sevgi, bir çağlayan gibi arındırır sorunlarını…Yaşama olumlu bakarlar her zaman…Sakindirler onlar…Sevgiyi hissedersiniz gülen yüzlerinde…Yaşama sevinci sarar yüreğinizi onlarla birlikte…Öten kuşları, akan suları, açan çiçekleri, huzuru, mutluluğu, sevgiyi taşır onlar…Bol kepçe dağıtırlar tüm coşkulu yüreklere…Kahkahalar atan bir bayan gördüm, parkın bankında…Dikkatimi çekti, ne güzel, dedim, yaşama sevinciyle doluydu yüreği…Sohbet ediyorlardı bir bayanla…Aradan birkaç dakika geçti, bir çocuk yaklaştı yanına…Ellerini tuttu onun…Tuhaf bakışı vardı o güzel yavrunun…Otistik bir çocuk olduğu her halinden belliydi…Üzülmedim dersem yalan olur, üzüldüm…Bir taraftan da böyle hayat dolu bir annesi olduğu için onun adına sevindim…Yüreği sevgi dolu bir anne!..O haliyle bile kahkahalar atabilmeyi başarabilen bir anne!..Taktir etmemek mümkün değil…Severim gönlü sevgiyle dolu olanları, her şeye rağmen değişmeyenleri…Ders niteliğindeydi diğer insanlara, onun o vakur duruşu, gökyüzüne ulaşan kahkahaları…O sevgi dolu yüreği selamladım, parktan ayrılmadan önce…Keşke, herkes onun gibi olmayı başarabilse!..Ne kadar güzel olurdu, insanın, insana, hayvana ve doğaya ilişkin duyguları!..

Sevginin ipine sıkı sıkı sarılalım…O her şeyin çözümü!..Sevgi, yüreği sonuna kadar açan tek sihirli anahtar!..

“Sevelim, sevilelim, kam alalım bu dünyadan” diyor , gönlü güzel Yunus Emre!..

Sevmek ve sevilmek, yüreği sevgi ile dolu olanların işi değil midir zaten?..

Asım ERDOĞAN


0 Comments: