Sabahın erken saatleri…Gün henüz
ağarıyor…Hoş bir loşluk kaplamış her yeri…Sessizce yatağımdan kalktım…Ev içi
adımlarıma dikkat ederek balkona çıktım…Balkonumuz camla kaplı…Pencereyi açtım
ve derin derin soludum havayı…Dışarıda in cin top oynuyor, kimseler yok…Oradan
oraya uçuşan kuşların cıvıltısından başka herhangi bir ses de
duyulmuyor…Binalar taş yığını gibi…İnsanlar uykuda…Bahçe dingin…Çiçekler
arasında olmak istedim birden…Onları okşamak, koklamak geldi içimden…Yumuşak
adımlarla çıkış kapısına doğru ilerledim…Eşim ve kızım da uykuda…Onları
uyandırmadan sessizce süzüldüm dışarı…Apartman kapısı her zaman sesli
kapanır…Bunu bildiğim için usulca kapattım kapıyı…Bahçe beni
bekliyordu…Adımlarımı attıkça sabahın serinliği yüzümü okşuyordu adeta…Bahçenin
tam ortasında durdum…Ne kadar güzel görünüyordu çiçekler…Çimlere basa basa
dolaştım bahçeyi…Doğa ile baş başaydım…Huzur doldurdu oluk oluk
yüreğimi…Yaşıyordum, sağlıklıydım ve mutluydum…
Yaşama sevinci yaşam kalitesine
de bağlı kuşkusuz…Geçim sıkıntısı içinde olan ya da herhangi bir sağlık sorunu
yaşayan bir insanın bahçenin ortasında benim duyduğum huzuru duyması ya da aynı
keyfi alması beklenemez…Ama sağlıklı ve ekonomik sıkıntısı olmadığı halde
mutsuz olan o kadar çok kişi var ki…Özellikle sözüm onlara…Ne
istiyorsunuz?..Niçin bu hayatı kendinize zindan ediyorsunuz?..Yazık değil mi
size, ailenize ve yakın dostlarınıza?..Yakınınızdaki bir moral bozukluğunun
domino taşı gibi sizi de etkileyeceğini niçin hesaba
katmıyorsunuz?..Unutmayın!..Siz sevgi dolu iseniz enerjinizle ihya olur
sevdikleriniz…Hep taktir etmişimdir bu tür insanları…Onların hiç mi sorunları
yok?..Elbette var; ama yaşama sevinci ile dolu yürekleri, sorunlarını çözmede
en büyük katkıyı sağlıyor onlara…
Öğretmenliğe yeni başladığım
yıllarda, okuldaki öğretmen arkadaşlarım, daha önce aynı okuldan emekli olmuş
öğretmen çiftin evlerine konuk olacaklarını söylediler…Emekli öğretmenlerden
biri Türkçe öğretmeniydi…Deneyimlerinden yararlanırım düşüncesiyle ben de
katılmak istedim…Olumlu yanıt aldım ve hep beraber Cebeci’de bir teras katında
oturan çifti ziyarete gittik…Çiçeklerle donatılmış teras balkonuna aldılar
bizi…Öyle güzeldi ki atmosfer…Hayran kaldım…Öteden beri teras katlarını
sevmişimdir…Çünkü bahçe ihtiyacınızı da giderebiliyorsunuz geniş
balkonunda…Manzara da genelde güzel olur bu katlarda…Sohbet ilerledi ve Hulusi
öğretmen benim Türkçe öğretmeni olduğumu öğrenince çalışma odasına götürdü
beni…Odanın dört bir yanı kitaplarla çevriliydi…Bir kenarda duran küçük bir
masa ve onun üzerinde daktilo makinesi vardı…Kitaplarına göz gezdirdim…Bütün
klasik romanlar, İngiliz edebiyatı, Rus edebiyatı, Fransız edebiyatı
vb…şeklinde tasnif edilmişti…Yazarlardan konuştuk…Romanlardan konuştuk…Beni çok
mutlu eden sohbetin bir yerinde yaşama sevincinden söz etti Hulusi
öğretmen!..Yaşama sevincini yok ettiği annesinden söz etti uzun uzun…Gözleri
buğulandı…
Hulusi öğretmen, evlenmeden önce,
henüz üniversitede okurken annesiyle tartışmış ve evi terk etmiş…Zaten kalp
hastası olan annesi, ayrılık acısına fazla dayanamamış ve vefat etmiş…Hulusi
öğretmen cenazeye de gitmemiş, mezarının nerede olduğunu bile öğrenmemiş…Yalnız
kalan babası, kısa bir süre sonra yeniden evlenmiş…Durum böyle olunca, artık
baba evine hiç uğramamış Hulusi öğretmen!..Günün birinde bir mektup gelmiş
Hulusi öğretmene…Annesi tarafından yazılmış bir mektup…Babası ona göndermiş bu
mektubu…Mektupta yazılanları okudukça ağlamış Hulusi öğretmen!..Yüreği
dağlanmış…”Ne vardı mektupta?” diye sordum, Hulusi öğretmene…Mektubu sakladığı
kutudan çıkardı ve bana uzattı… “Yüksek sesle oku!..”dedi…Şunlar yazılıydı
mektupta:“Sevgili yavrum!..Artık dayanamıyorum senin yokluğuna…Kahroluyorum…Sen
benim yaşam kaynağımdın…Yaşama sevincimdin…Gittin ve ben de yitirdim içimdeki
bu sevinci…Öleceğimi hissediyorum…Bu mektubu da sana ölmeden önce son defa
yazıyorum…Mutlu ol yavrum!..” Mektupta kurumuş göz yaşlarının izleri de
vardı…Üzüldüm ve usulca masaya bıraktım mektubu…Hulusi öğretmen, annesinin
yaşama sevincini söndürmüş ve bir anlamda ölümüne neden olmuştu…Vicdan azabı
kıvrandırıyordu onu…Pişmandı; ama o anda yapabileceği hiçbir şey de yoktu…
Yaşama sevincinizi yüreğinizden
eksiltmeyiniz…Kim bilir belki de siz, sizi çok seven bir kişinin yaşama
sevincisinizdir…
Asım ERDOĞAN
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum