Gençlik yıllarında şiir
yazmayanımız yok denecek kadar azdır bilindiği gibi…Alırız kağıdı kalemi
elimize, kafiyeli, genellikle aşk temalı şiirimizi oluştururuz büyük bir
mutlulukla…Çoğunlukla taklit şiirlerdir bunlar…Edebi değeri yoktur…Biz edebi
değerde olup olmadığına da aldırmayız zaten…O, bizim şiirimizdir ve
duygularımızı yansıttığı için çok değerlidir; yürekten kopup gelmiştir
çünkü….Öğretmenlik yıllarımda, öğrencilerim şiirlerini getirirlerdi bana…”Hocam
nasıl olmuş?” diye…Şiirin yazılması ve öğrencinin bunu zevkle yapması bile
yeterli bir özelliktir benim için…Onların heveslerinin kırılmaması çok
önemlidir o dönemde…Bu yaşta yazılan şiirlerin, edebi değer taşıması da
beklenemez zaten… St. john Perse:”Şiir, insanın görünmez yüzüdür…” diyor…Ne
kadar doğru….Yazdığı şiirle, şair görünmeyen yüzünü açığa çıkarmaktadır
aslında…
”Otuz Beş Yaş” şiirinin şairi,
Cahit Sıtkı Tarancı, şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer
verir, hep ölümün üstüne üstüne gider...Bunu neden yapar bilinmez… Yitik
aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları,
çocukluk özlemi de şiirlerine konu olur... Ölüm temasını bu kadar çok işlemesi,
Cahit Sıtkı’nın görünmeyen yüzünü yansıtır bize…
”Merdiven” şiirinin şairi Ahmet
Haşim, şöyle açıklar şiir anlayışını: “Şairin dili, düzyazı gibi anlaşılmak
için değil, hissedilmek için yaratılmış, müzik ile söz arasında, ama sözden çok
müziğe yakın ortalama bir dildir… Düzyazıda anlatımı yaratan öğeler şiir için
söz konusu olamaz… Düzyazı us ve mantık doğurur, şiir ise algı bölümleri
dışında isimsiz bir kaynaktır… Gizliğe, bilinmezliğe gömülmüştür… Şairin dili,
duyumların yarı aydınlık sınırlarında yakalanabilir… Anlam bulmak için şiiri
deşmek, eti için bülbülü öldürmek gibidir… Şiirde önemli olan sözcüğün anlamı
değil, şiir içindeki söyleniş değeridir. Şiiri ortak bir dil olarak düşünenler
boş bir hayal kuruyor demektir…” Evet! Burnundan nefret eder Ahmet Haşim, hiç
beğenmez burnunu…Onun melankolik hali, şiirlerine de yansır…Haşim'in sosyal
tarafı bulunmayan içe-kapanıklığı, çirkinlik ve yabancılık kompleksleriyle
açıklanabilir…
“İstiklâl Marşı” şairimiz olarak
bilinen Mehmet Akif Ersoy, aruzu kullanmadaki başarısıyla dikkat çeken
şairlerimizdendir…”Çanakkale Şehitleri” şiirini, her okuyuşumuzda tüylerimiz
diken diken olur, duygulanırız…Cehaletten, gafletten, yanlış tevekkül
anlayışından, birliğimize-beraberliğimize sokulan fitne fesattan, kula kul
olmaktan, ilimden irfandan uzak kalmaktan, hep yaka silkmiştir Mehmet Akif…
“Sessiz Gemi” şiirinin şairi,
Yahya Kemal Beyatlı, İstanbul şairi olarak da anılır…Duygu, düşünce ve hayali
ustalıkla kaynaştır, büyük şair…Aruzu mükemmel kullanır…Lirik-epik şiirlerinin
konularını aşk, tabiat, deniz, ölüm ve sonsuzluktan da alır. İç ahengi her
şeyden üstün tutuşu, şiiri "musikiden başka türlü bir musiki" kabul
edişi; "Ok" şiiri bir yana, bütün şiirlerini, bu ahengin sağlanmasına
daha elverişli gördüğü aruzla yazmasına neden olur…
Han-ı Yağma “ şiirinin şairi
Tevfik Fikret’in dünya görüşü, çağının koşullarını aşar... Özgürlük ve eşitliğe
inanır, o… Sınıfsal çıkarlara dayalı yönetim biçimini eleştirir, belli egemen
sınıfların yönettiği devlete ve bu devletin koyduğu yasalara karşı çıkar.
..Zaman içinde küser ve Aşiyan’ına çekilir…”Sis” şiiri de unutulmazlar arasında
yer alır…
“İstanbul’ u Dinliyorum” şiirinin
şairi Orhan Veli Kanık, şiire getirdiği yenilikler yüzünden önceleri büyük
ölçüde yadırganır, çok sert eleştiriler alır ve küçümsenir…Onun şiirlerinin
şiir niteliği taşımadığı bile söylenir…Garip akımının Oktay Rıfat ve Melih
Cevdet’le birlikte öncüsüdür o…Orhan Veli’nin şiirleri içinde “Anlatamıyorum”
ayrı bir yer tutar…Bu şiir, tek sözcüklü bir dizeyle biter ve anlatamıyorum
sözcüğü, aslında çok şey anlatır, okurlarına…
Nazım Hikmet, bir dönem adının
anılmasının bile suç olduğu büyük bir şairdir…”Ben hem kendimden bahseden
şiirler yazmak istiyorum, hem bir tek insana, hem milyonlara seslenen şiirler.
..Hem bir tek elmadan, hem süpürülen topraktan, hem zindandan dönen insan
ruhundan, hem kitlelerin daha güzel günler için savaşından, hem bir tek insanın
sevda kederlerinden söz eden şiirler yazmak istiyorum, hem ölüm korkusundan,
hem ölümden korkmamaktan söz eden şiirler yazmak istiyorum, der Nazım
Hikmet…Kendisine yapılan haksızlıklara rağmen, insanını seven ve bundan hiç
vazgeçmeyen şairimizin şiirleri bugün de beğenilerek okunur…
Şiir dünyası bir deryadır…Bu
deryadan bir damla sundum sizlere…Tadımlık…
Sevgiyle kalın! Asla şiirsiz
kalmayın!
Asım ERDOĞAN
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum