Aşkı yüzlerce yazar anlatmıştır ama Anna Karenina gibi
destansı olanı yoktur. Anna Karenina, 19. yüzyıldaki Rus aristokrasisinde
yaşanan bir yasak aşk hikayesi. Henri Troyat, kaleme aldığı Tolstoy
biyografisinde şöyle diyor:
“Bir yıl önce onu derinden etkileyen bir olayı anımsadı.
Komşusu ve aynı zamanda da arkadaşı olan Bibikov, Anna Stepanovna Pirogova adlı
bir kadınla yaşıyordu. Uzun boylu, geniş yüzlü bu kadın, onun metresiydi. Adam,
onu pek umursamıyordu. Hatta başka biriyle evlenme planları yapıyordu. Onun bu
ihanetini öğrenen Anna, sadece birkaç eşyasını alıp kaçtı. Ve ardından kendini
trenlerin altına attığı haberi geldi. Ölmeden önce Bibikov’a bir de mesaj
göndermişti. Özetle “Katilim sensin” diyordu. 1872’de yaşanan bu olayı Tolstoy
yakından takip etmişti. İntihar edilen tren istasyonunda polisle birlikte
incelemeler yapıp cesedi gördüğünde bu zavallı kadının yaşadıklarını hayal
etmişti.”
“Vronski’nin yüzü aydınlandı.
— Benim için dünyada her şeyin, yaşamın kendisinin bile siz
olduğunuzu bilmiyor gibi konuşuyorsunuz. Ama huzur nedir bilmem ben, veremem de
onu size. Kendimi, aşkımı istiyorsanız veririm… Sizinle kendimi ayrı
düşünemiyorum. Benim için siz ve ben tek kişiyiz. Gelecekte sizin için de benim
için de huzurun olanaksız bir şey olduğunu görüyorum. Umutsuzluk, yalnız
umutsuzluk görüyorum… ya da şöyle diyeyim, mutluluk görüyorum; ama ne mutluluk
bu… Olanaksız bir şey mi sanki.
Vronski son cümlesini fısıldayarak söylemişti; ama Anna
duymuştu. Anna aklının tüm gücünü gerekeni söylemeye yöneltmişti. Ama bir şey
söylemedi sevgi dolu bakışını Vronski’nin gözlerinin içine dikti. Vronski
heyecanla, “İşte o!” diye geçirdi içinden. Umudumu kestiğim, bunun bir
sonucunun olmayacağını sandığım anda işte o! Seviyor beni. İtiraf ediyor.
Anna:
— Öyleyse benim için yap bunu, dedi. Böyle şeylerden hiç söz
etmeyin bana, iki iyi dost olalım. Ama bakışı bambaşka şeyler söylüyordu.
Vronski:
— Dost olamayız, bunu siz de biliyorsunuz, dedi. Ama
dünyanın en mutlu ya da en mutsuz iki insanı olmamız sizin elinizde. Anna bir
şey söylemeye hazırlandı; ama Vronski fırsat vermedi konuşmasına:
— Yalnız bir şey istiyorum sizden. Şimdiki gibi umut
beslemek, acı çekmek hakkını tanıyın bana. Ama bu olmayacak bir şeyse gözünüze
görünmememi emredin, görünmeyeyim. Varlığım sizi sıkıyorsa, bir daha görmeyeceksiniz
beni.
— Sizi kovmayı aklımın ucundan geçirmedim.
Vronski titrek bir sesle:
— Yalnız bir şeyi değiştirmeyin, dedi. Bırakın her şey
olduğu gibi kalsın. İşte kocanız geldi.”
0 Comments:
Yorum Gönder
Yorumunuz İçin Teşekkürler Ediyorum